Öncelikle, sebepler ve sonuçlar arasındaki sıralamanın yerli yerine oturtularak işe başlanması gerektiği kanaatindeyiz. PYD/YPG’yi Kuzey Suriye’de etnik temizliğe varan ağır hak ihlallerine sevkeden zihniyet üzerinde durmaksızın yalnızca mağduriyetler listesi çıkarmak, sebepleri konuşmadan sonuçlara odaklanmak, meselenin layıkıyla kavranmasını engelliyor. Bu noktada, Suriye kolu da dahil olmak üzere PKK’yı terör için motive eden anlam dünyasının temel parametrelerini hatırlamalıyız.
Karl Marx, 1848’de “devrimci terörü” takdis ettiğinde, Avrupa büyük bir buhranın alevleri arasında geleceğini arıyordu. Viyana’da yaşananları yorumlayan Marx, eski toplumun ölüm sancılarını ve yeni toplumun kanlı doğuş mücadelesini kısaltıp basitleştirecek tek yolun devrimci terör olduğunu yazmıştı.1 İnsanlığa ağır bedeller ödetecek bu güzergâhın lanetle anılan önemli takipçilerinden biri Joseph Stalin'dir. 1990’larda Stalin'in kütüphanesini inceleyen Edvard Radzinsky, komünist diktatör tarafından Marx’ın devrimci terörle ilgili satırlarının altına şu notun düşüldüğünü görmüştü: “Terör, yeni topluma giden en hızlı yoldur!”2
Stalinist bir örgüt olarak kurulan PKK da, “devrimci terör” aracılığıyla Kürt etnisitesini dönüştürerek kendisine bir iktidar zemini inşa etmek için yola çıktı. Örgüt, adına silaha sarıldığı etnik grubu millet hayatı yaşadığı geniş toplumdan terör süreciyle kopararak ideolojik ilkeleri doğrultusunda yeni baştan biçimlendirmeyi arzuluyordu. Bu yüzden, hem Kürtler hem de bölünme projesinin önünde engel teşkil eden devlet gücü, PKK terörünün ilk hedefleri oldular.
Devrimci terör, PKK tarafından bir sınıf mücadelesi yönteminden daha çok yeni kimlik tasarımının aracı olarak görüldü. Buna göre PKK, Öcalan’ın neolitik çağdan başlayarak “keşfettiği” Kürt zihniyetine uygun “yeni bir insan” yaratacaktı. Neolitik çağa ait elde çok sınırlı verinin bulunuşu, terör örgütü liderine dilediğini uydurmak için nerdeyse sınırsız bir alan açıyordu. Böylece, müphem geçmişle/altın çağla meşrulaştırılan yapay tasarımları, kadim gelenek süsü vererek yaşayan geleneğin karşısına çıkarmak mümkün olabilirdi.