Dr. Fehmi Cumalıoğlu, 'İSLÂM, KOMÜNİZM’İN PANZEHİRİDİR' başlıklı makalesinde. komünizmin ne demek olduğunu ve İslam Dininin komünizmi hasıl reddettiğini çok güzel ifadelerle anlatıyor. Cumalıoğlu, Komünist Rusya’da bütün gençliğe din ve İslâm düşmanlığı psikozu aşılandığını, din'in kökünü kazımak için mümkün olan her şey yaptıklarını belirterek Komünizmin bazı yönlerini anlattığı makalesinde şunları söyledi;Komünizmin babaları düpedüz kâfir ve dinsizdir. Karl Marks, F, Engels, Lenin, Stalin ve bütün komünist diktatörler Allah’sız ve din düşmanı olduklarını defalarca ve açıkça söylemişlerdir. Lenin: “Din ile mücadele etmemiz gerektir. Bu bütün materyalizmin, binaenaleyh Marksizmin alfabesidir. Dinle mücadele meselesi, dinin İçtimaî köklerini çürütmeye matuf sınıf mücadelesinin amelî sahadaki faaliyetine bağlamak lâzımdır.”Bu maksatla komünist Rusya’da (Allah’sızlar), Çarpışan Allah’sızlar Birliği) adlı dernek ve cemiyetler kurulmuş, sayısız dergi ve gazeteler çıkarılmıştır. Devletçe (Dinsizlik ve Allah’sızlık Kursları) açılmıştır. Bu kurslarda ve bütün basında (diyalektik materyalizm) ve Yunan materyalist filozoflarının (Dünyada her şey akıyor, her şey değişiyor) vecizesine dayanan devrim edebiyatı ele alınmıştır. “Din, sınıf şuurunu uyuşturan bir halk afyonudur”, “Din, burjuvazinin emekçi sınıflar üzerindeki hâkimiyetine yardımcıdır”, “Din, sosyal bir belâdır”, “Din, örümcekli kafaların irtica yuvasıdır” suçlariyle itham edilmiştir. Dikkat edilirse bizdeki devrimci solaklar da aynı sözlerle İslâmiyete hücum etmektedirler.Bolşevik Rusya’da şiddetli bir baskı sindirmek kampanyası açılmış, din müesseselerini ve din adamlarının imha rejimin esas politikası olmuştur. Onbinleree papaz, müftü, imam, vaiz öldürülmüş, milyonlarca dindar yurtlarından çıkarılmış, Sibirya ve buzlu bataklıklardaki açlık ve ölüm kamplarına sürülmüştür. Komünistler imha politikalarını bilhassa İslâm Dini ve Müslüman Türkler üzerinde teksif etmiştir.“Kafkasya, Azerbaycan, Kırım, İdil, Ural ve Türkistan gibi halis Türk ve Müslüman ülkelerde 35.000 cami kapatılmış, binlerce mescit yıkılmıştır. Camiler kolhoz ambarı, Allah’sızlar kulübü, tiyatro, sinema ve depo haline getirilmiştir. 1938 yılında Kırım’da bir tek cami bile bırakılmamıştır. Komünist Rusya’da bütün gençliğe din ve İslâm düşmanlığı psikozu aşılanmakta, dinin kökünü kazımak için mümkün olan her şey yapılmaktadır.“Çarpışan Allah’sızlar Birliği’nin Merkez Şûrası Reisi Y. Yaroslavski: (Dine karşı savaş, mücadele eden Leninizm şekillerinden biridir.)”.Bolşeviklerin en çok korktukları ve ürktükleri din, Müslümanlıktır. Sovyet Rusya’daki elli milyon Müslüman Türk’ü bir millet halinde tutan kudretin İslâmiyet olduğunu Kızıllar pek iyi bilmektedirler. Komünistler Müslümanlığı vicdanlardan kaldıramadıklarını görünce dini dejenere etmek, devamım önlemek için türlü metot ve teşebbüslere başvurmuşlardır. Kur’an okumak ve dinî ibadetler en büyük suç sayılmış, oğluna dua öğreten bir baba bile yıllarca işkence ve eziyetlere maruz bırakılmıştır. Din adamları “mürteci mollalar”, “gerici örümcekli kafalar” rejim düşmanı suçlariyle idam sehpalarına yollanmıştır.Bolşevikler 1920 yılında Arap harflerini yasaklamışlar ve Lâtin harflerini kabul ettirmişlerdir. 1930 senesinden beri de yalnız Rus alfabesini kullanmayı mecbur etmişlerdir. Yanyana üç neslin ebedî temaslarım ustaca kesmişlerdir.III — Nazarî Komünizmde çocuk, mal ve kadın gibi toplumun müşterek malıdır. Komünizm ana babanın çocuğuna velî ve sahip olma, evlâdına tahsil ve terbiye verme, dinî telkin ve öğretme hakkını tanımaz. Çocuk küçük yaşta ailenin elinden alınır. Devlet müesseselerinde bir devlet malı olarak Komünist prensiplere göre yetiştirilir. Komünist rejimlerde kadın ve erkek gibi mecburi çalışmak zorunda bırakıldığı için işe giden anne, bebeğini zaruri olarak çocuk bakım yuvalarına terketmektedirler. Çocuklar bu kreşlerde anne şefkatinden mahrum olarak büyütülmektedir.Komünizmin maarif sisteminde din yasaktır. Reşid oluncaya kadar ana - baba dahil hiç kimse çocuklara dinî telkin ve eğitimde bulunamaz. Çocukların yanında ibadet ve dua etmek suçtur. Bolşeviklere göre bu yasaklamanın mucip sebebi şudur: iyiyi, kötüyü ayırdedecek bir çağa gelinceye kadar çocuğu ailenin manevî baskısından korumaktır. Ana - babanın kendi dinlerini zorla çocuğa kabul ettirmelerine mani olmaktır. Reşit olunca tertemiz kalmış bir, dimağ ile iradesini kullanarak istediği doktrin ve dini benimsemesini sağlamaktır (...!).Tabiatiyle bu hipotez, safsatadan öte bir değer taşımaz. Bundan maksat Allah’sız ve dinsiz, uçkuruna düşkün, maddî çıkardan başka bir umde tanımayan bir nesil yetiştirmektir. Nitekim Bolşevik Rusya’da tatbik edilen bu sistem Ue manevî değerleri çiğneyen imansız nesiller yetişmiştir.İSLÂM DİNİ ANA - BABANIN ÇOCUĞUNA VELAYET VE TESAHÜBÜ HAK, EVLÂDINA TAHSİL VE TERBİYE VERMEYİ BORÇ, DÎNÎ TELKİN VE EĞİTİMİ VİCDANÎ VAZİFE BİLİR.İslâm, din ve vicdan hürriyetini ön plânda tutar. “Dinde zorlama yoktur.” (Bakara suresi: âyet 256).Bu ilâhî emirle İslâm komünizmin aksine bütün insanları inandığı ve bağlandığı dinde, dini telkin ve eğitimde serbest bırakmıştır, İslâm dinine göre, Ebeveyn, evlâtlarının (reşid oluncaya kadar) dinî telkin ve eğitimden, bakım ve beslenmesinden, iyi bir tahsil ile terbiyesinden mes’uldür.İslâmın Yüce Peygamberi bir Hadis-i Şerifinde, yedi yaşından itibaren çocuklara ibadetlerin öğretilmesini, on yaşına geldikleri zaman tatbikatım kontrol etmelerini ebeveyn ve atalara tavsiye ve emir buyurmaktadır. Kur’an-ı Kerim’de, değil yalnız çocuklara, bütün akrabaya sahip olmayı, iyilik ve yardım etmeyi Cenab-ı Hak birçok âyeti kerime ile emretmektedir, “Şüphesiz ki Allah adaleti, iyiliği, akrabayı görüp gözetmeyi (muhtaç oldukları şeyi) vermeyi emreder.” (Nahl suresi: âyet 90).Resûl-i Ekrem (S.A.) Efendimiz:“Çocuklarınıza iyi bakınız, onları güzel terbiye ediniz,”“Oğluna yazıyı, yüzmeyi, ok atmayı öğretmek, onu temiz gıdalarla besleyip yetiştirmek babanın boynuna borçtur.”“Evlâdın babadan alacağı en kıymetli miras, iyi bir tahsildir.” buyurmuştur.IV — Komünizm (herkesten takat ve iktidarına göre almak)prensibine dayanarak halkın elindeki her türlü emlâk, servet ve istihsal kaynaklarına el kor. “Herkesin takati nisbetinde” prensibini, “Herkesin devletin tesbit ettiği en yüksek norm üzerinden istihsal vermesi” şeklinde tatbik eder.(Herkesin ihtiyacına göre vermek) prensibi gereğince de işçi ve emekçiğe ancak doyacağı kadar bir miktar verir. Halkın bütün gelirini alarak sadece çalışanların kendi şahıslarına kadar bir geçim tanıması fertlerin ana - babasına, yakın akrabasına, düşkün ve yoksullara yardım yapılmasına imkân vermez.Bu rejimlerde “Gelir ve mülkün sahibi devlettir” (yani verim ve tevzi vasıtalarının kollektif şekilde sahibi halktır) sloganı ile halkın elinden mal ve servet zorla, dayatırsa öldürülerek alınıp Komünist Partisinin tasarruf ve monopoluna verilmektedir. Gerçekte mülkün sahibi halk değil, baştaki diktatör şefler ve komünist liderlerdir. Bunların tevzi ve kullanılışında halkın sözü ve arzusu geçmez. Halk bu ağaların göstereceği yerde bir köle gibi aç ve bi-ilâç çalışmak ve şeflerini her gün alkışlamak mecburiyetindedir. İşçiler (yani bütün halk) ve köylüler efendilerinin ömürlerine dua etmekle mükelleftirler. Emekçi ve köylünün bu kollektif mülkten ne şekilde faydalandığını açıklayan yaşanmış bir tablo gösterelim: “Her kolhoz kendi namına çalışmak için gönderdiği kimselerin barınması için şehirde bir yer kiralardı. Dontzkoi kolhozunun da Apostoiala denen böyle bir yeri vardı. Elimizdeki adrese göre biz de gidip kenar mahalledeki mahut ham bulduk. Burası yan yarıya toprağa gömülü kulübelerden ibarettir. Bunların içerisinde eşya namına birşey yoktur. Sadece yerde yatak olarak kullanılmak üzere atılmış bir kucak dolusu ot vardı ki içi bitle kaynıyordu.”Herkesin ihtiyacına göre vermek prensibi demir perde ile gizledikleri komünist rejimlerin iç yüzlerini bilmeyen, oralardaki insan sefaletini göremiyen safdilleli avlamak için bir tuzaktır. Komünist şefler ve kuyrukları propagandistler ve idareciler sofralarında metreslerinin ayaklarına havyar salatalarıyla viski, votka ve şampanya çanaklarım dökerek zevk ve sefahat içinde yüzerlerken işçiler ve halk sade suda haşlanmış lahana çorbasına hasret çekmektedirler. İşçi diktatörlüğü olduğunu iddia eden Komünist Rusya’dan kaçabilen bir işçinin hatıralarından birkaç örnek daha verelim:“120 kişiyi doyurmak için bu otlara bir kilocuk da akdarı veya yulaf karıştırılıyordu. Herkesin ayrıca 200 gr. ekmek hakkı vardı... Bazen 100 gr. balık verdikleri olurdu. Çocuklar sonradan balık kılçıklarını yumuşayıncaya kadar kaynatıp yerlerdi. Ben çalıştığım kadar küçük kızım yanımda durup “baba karnım aç” diye sızlanırdı. Akşamlan hava iyice kararmadan tarlalara gider ve Rusların suslich dedikleri bir cins iri tarla faresinin yuvalarını araştırırdım. Ara sıra bir tane yakaladığım zaman onu kızartıp kuzu kızartması yemişçesine atıştırırdık... Gıdasızlık yüzünden çoğumuzun elleri ayakları şişmişti”.“Çalışan halkın rengi kül gibi idi, açlıktan yüzleri takallüs etmişti. Kadınların gözyaşları hiç dinmiyordu. Ama bize nezaret edenler çalışma şartlarının ağırlığım idrak etmiyor veya aldırmıyorlardı. Düşündükleri bir şey vardı. Çalıştırmak, daha fazla çalıştırmak... Adına yemek dedikleri o içinde lahanaların yüzdüğü ekşi bulaşık suyundan bir parça almaya hak kazandıran kupon parçasını elimizde görünceye kadar sabırsızlık, heyecan içinde kıvranırdık... Ortalama olarak ücret, günde 5 ruble idi. Bu para ancak kantinden ekmek kırıntısı almamıza yetiyordu.”İşte komünistlerin sosyal adalet ölçüsü ve emekçilere ihtiyacı kadar verme prensibinin tatbikatı..
Kapsam
05 Haziran 2021 - 22:12
Güncelleme: 05 Haziran 2021 - 23:10
Fehmi Cumalıoğlu, İslam ve Komünizm
Komünizmin babaları düpedüz kâfir ve dinsizdir. Karl Marks, F, Engels, Lenin, Stalin ve bütün komünist diktatörler Allah’sız ve din düşmanı olduklarını defalarca ve açıkça söylemişlerdir.
Kapsam
05 Haziran 2021 - 22:12
Güncelleme: 05 Haziran 2021 - 23:10