"Biz kaybedemeyiz. Bizim kaybetmemiz demek, temsil ettiğimiz kıymetlerin, değerlerin, ahlakın, erdemin, faziletin kaybetmesi demektir”
“Hukuksuzluğun Karşısında Üyesinin Yanında Güven Kapısı Türk Eğitim-Sen” temalı toplantıya, İsmail Koncuk, Genel Merkez Yöneticileri, Kadın Komisyonu Başkanı Firdes Işık ve Azeri Türk Kadınlar Birliği ve Azerbaycan Türkiye Evi Başkanı Tenzile Rüstemhanlı’da katıldı.Toplantıda Genel Merkez Kadın Komisyonu Başkanı Firdes Işık ve Azeri Türk Kadınlar Birliği ve Azerbaycan Türkiye Evi Başkanı Tenzile Rüstemhanlı konuşma yaptılar.
Türkiye Kamu-Sen ve Türk Eğitim-Sen Genel Başkanı İsmail Koncuk bu toplantıda yaptığı konuşmada “Ben sendikacılığı çok düşünen bir insanım. Sendikacılığı sadece ekonomik ve sosyal hakların mücadelesi olarak görmedim. Elbette sendikacılık ekonomik ve sosyal anlamda haklarımızın geriye gitmemesi için mücadele etmektir ama her zaman bir farkımız olmalı diye düşünürüm. Çünkü biz aynı zamanda bir misyon sendikasıyız. Türk milletine sevdalı, Türk devletinin ebedi bağımsızlığına inanan insanların bulunduğu bir sendikayız. En büyük farkımız budur. Siyaset gelir, geçer. 57 yaşına geldim, birçok siyasi iktidar, siyasi parti lideri gördüm. Hepsinin yerinde yeller esiyor. İz bırakanlar, güzel eserler bırakanlar hayırla yad ediliyor; iz bırakmayanların ise esamesi bile okunmuyor. Eser bırakanlar, -siyasetçi, devlet adamı, hangi alanda olursa olsun- hep hatırlanıyor ama semer bırakanları bu millet niye hatırlayacak? Bu nedenle bir misyon sendikasının, hedefleri olan insanların oluşturduğu sivil toplum örgütlerinin farklı olması gerektiğine inanıyorum.”dedi
Aydın olmanın temel hareket noktasının toplumsal düşünme kabiliyetine sahip olmak olduğunu belirten Koncuk; “Dünyanın en mükemmel ilmine sahip olun, eğer siz o ilminizin yanında, içinde bulunduğumuz toplumla beraber nefes almıyor, yürümüyor, üzülmüyor, sevinmiyorsanız; o ilminizin hiçbir faydası yoktur. Aziz Sancar Nobel ödülü aldı. Neler anlattı? Atatürk’ü, Türk milletini anlattı. ‘Bu milletin evladıyım, bu millet için varım, bu millet beni yetiştirdi’ dedi. İşte o anlayışta bilim adamları lazım.” dedi.
Genel Başkan İsmail Koncuk, “Biz neyden bağımsızız? Biz esaretten bağımsızız. Birilerinin bizi gütmesinden, inançlarımıza gem vurmasından bağımsızız. Ama toplumsal düşünmekten, toplumun dertleriyle dertlenmekten, sevinciyle sevinmekten nasıl bağımsız olacağız? Birileriyle ortak düşünmek, ortak hareket etmek zorundayız. Tenzile hanım, Azerbaycan’dan gelmiş. Neden? Düşüncelerini paylaşan insanlarla birlikte olmak için. Şimdi Tenzile Rüstemhanlı bağımsız mı? Elbette bağımsız. Gerçek bağımsız bu insanlardır. Toplumla beraber yürüyebilenler bağımsızdır. Bağımsızım diyen ama bütün topluma, dertlere göz yummuş insanlar, kendi nefsine, egosuna bağımlıdır. Çevresindeki ezaya, cefaya, problemlere kayıtsız kalanlar aslında nefislerine bağımlıdırlar. Bu nedenle bizim bir farkımız olmalıdır. Bu farkı hepimizin ortaya koyduğuna inanıyorum. İki üye kazanmak niye önemlidir? İşte bu inandığımız ahlaki değerler açısından önemlidir. Cepheye koşuyorsunuz, bir ahlak mücadelesi, değerler mücadelesi, varlık mücadelesi yapacaksınız ama bir kişiyken iki kişi oldunuz, iki kişiyken üç kişi oldunuz, üç kişiyken dört kişi oldunuz. Güzellik buradadır. Bu anlamda önemlidir. Sendikacılığı da bizim böyle görmemiz, değerlendirmemiz lazım.” diye ifade etti.
Türkiye Kamu-Sen ve Türk Eğitim-Sen’in kaybetmemesi gerektiğinin belirten Koncuk, “Çürümüşlüğe, kokuşmuşluğa davet eden bir yerler var. ‘Ruhunu bana teslim et’ diyen bir yerler var. ‘Ben sana bir şey verdim ama bunun karşılığında tüm değerlerini, inancını bana teslim et’ diyen yerler var. Biz kaybedemeyiz. Bizim kaybetmemiz demek, temsil ettiğimiz kıymetlerin, değerlerin, ahlakın, erdemin, faziletin kaybetmesi demektir” ifadelerini kullandı..
Siyasi yükselmelerin konjonktürel, gelip geçici olduğunu bunların hiç birisinin öneminin bulunmadığını, bunların hepsinin gelip geçizi olduğunu belirten Koncuk; “varlık sebebimiz olan mücadelemizin temelini teşkil eden, o insanı kazanmak, insanı kaybetmemek davası 100 yıl sonra da, 1000 yıl sonra da gerçek bir dava olacaktır. Bizim farkımız bu olmalıdır. Bu mücadeleyi yapabilecek çok daha fazla insanı yanımıza çekebiliriz aksi taktirde insanı kaybedeceğiz, insanın ruhunu kaybedeceğiz. Buna müsaade etmememiz lazım. Hepimizin ortak vasfı eğitimin bir parçası olmamızdır. Hem tarihin, hem misyonumuzun üzerimize yüklediği ciddi sorumluluklar bulunmaktadır.”dedi.