Kültürün merkezinde insan vardır. İnsanın, sahip olduğu bilgi ve birikime dayanarak ortaya koyduğu kültür ile ilgili her şeyi bu kapsamda ele alabiliriz. Ancak bundan daha geniş bir muhtevaya sahip olan medeniyetin merkezine insanı koyan bütün toplumsal yapılar büyümeye ve gelişmeye elverişli bir zemin oluştururlar. Bu anlamda kültür ve medeniyetin merkezi insandır. Çünkü insanın kültür ve medeniyet adına ortaya koyduğu bütün unsurlar insan hayatını kolaylaştırmak ve daha anlaşılabilir hale koyabilmek adına ortaya çıkmıştır.
Günümüzde medeniyet kavramı sadece şehirleşmek, merkezileşmek, modernleşmek gibi kavramlarla ilişkilendirilerek ele alınmaktadır. Ancak medeniyet kavramı bütün bunların yanında insanı, insan olarak ele aldığı ölçüde gerçek anlamına ulaşılmaktadır. Bu anlamda Yesrib’in Hicret ile birlikte Medine’ye dönüşümün hikâyesini de burada aramak gerekir. Değişen sadece mekân ve kullanılan aletler değildir. Değişen aslında insanın bizatihi kendisidir. Medine, Batılıların tarif ettiği düşünen hayvanın, insan haline gelişinin hikâyesidir aslında. Bu açıdan mesele ele alındığında medeniyet, insan olmanın, insan gibi yaşaması, insanın özüne uygun hareket edişidir.
İnsan, madde ve mana ekseninde ele alınabilir. Bunlardan birinde meydana gelen eksiklik insanın bir bütün olarak etkilemektedir. Bu medeniyet ekseninde ele aldığımızda da, madde ve mana boyutunu birlikte değerlendirmek gerekir. Meseleyi bizim geleneksel anlayış içerisinde ele alınan kültür ve medeniyet yaklaşımı Erol Güngör’ün tabiriyle modernleşme sürecinde meydana gelen rahatsızlıklara karşı pratik endişeler olarak görülmekteydi. Günümüz açık toplumlarında bu pratik endişelerin pratik bir karşılığı kalmamıştır. Dolayısıyla meselenin boyutunu yani medeniyeti ele alırken, toplumsal bir varlık olarak hem insanı hem de insanın içinde bulunduğu toplumu bütün yönleriyle ele almak gerekir. İnsan, değişen ve gelişen dünyada özüne uygun nasıl davranabilir, nasıl yaşayabilir ve nasıl kendisini geliştirebilir? Sorularına cevap aramak, aslında medeniyet anlayışına da cevap vermektir.
Kültür kavramı ise, sosyal bilim literatüründe karşılığı tam olarak görülmese bile, ele alınan bütün yaklaşımların ortak bir tarafı bulunmaktadır. Bu da daha çok kimlik kavramı etrafında ele alınmaktadır. Bu anlamda kültür, kişiyi veya toplumu tarif etmek için kullanılmaktadır. Mesele bu yönüyle ele alındığında kültür kavramı aynı zamanda farklılıkları da ele aldığı için, kültür kavramını en iyi açıklayan ve kültürle ilişkilendirilen bir diğer kavram ise kimliktir. Kimlik ise, Nevzat Kösoğlu’nun Türk Ocaklarında yaptığı bir sohbetinde, kişiyi veya toplumu en yakınındakinden ayıran özellikleri ile tarif etmekteydi. Çünkü kişinin veya toplumun farklı olduğunu gösteren unsur ona yakın olanlarla arasındaki farklardır. Bu anlamda Nevzat Kösoğlu’nun meseleyi bu kadar, yalın ve basite indirgeyerek ele alış şekli bizler içinde önemliydi. Meseleleri karmaşık hale getiren yaklaşımlar karşısında en sade üslubuyla hepimiz üzerinde birer hayranlık uyandırdığını da bu yazımız içerisinde belirtmek isterim. Yazının Devamı
Günümüzde medeniyet kavramı sadece şehirleşmek, merkezileşmek, modernleşmek gibi kavramlarla ilişkilendirilerek ele alınmaktadır. Ancak medeniyet kavramı bütün bunların yanında insanı, insan olarak ele aldığı ölçüde gerçek anlamına ulaşılmaktadır. Bu anlamda Yesrib’in Hicret ile birlikte Medine’ye dönüşümün hikâyesini de burada aramak gerekir. Değişen sadece mekân ve kullanılan aletler değildir. Değişen aslında insanın bizatihi kendisidir. Medine, Batılıların tarif ettiği düşünen hayvanın, insan haline gelişinin hikâyesidir aslında. Bu açıdan mesele ele alındığında medeniyet, insan olmanın, insan gibi yaşaması, insanın özüne uygun hareket edişidir.
İnsan, madde ve mana ekseninde ele alınabilir. Bunlardan birinde meydana gelen eksiklik insanın bir bütün olarak etkilemektedir. Bu medeniyet ekseninde ele aldığımızda da, madde ve mana boyutunu birlikte değerlendirmek gerekir. Meseleyi bizim geleneksel anlayış içerisinde ele alınan kültür ve medeniyet yaklaşımı Erol Güngör’ün tabiriyle modernleşme sürecinde meydana gelen rahatsızlıklara karşı pratik endişeler olarak görülmekteydi. Günümüz açık toplumlarında bu pratik endişelerin pratik bir karşılığı kalmamıştır. Dolayısıyla meselenin boyutunu yani medeniyeti ele alırken, toplumsal bir varlık olarak hem insanı hem de insanın içinde bulunduğu toplumu bütün yönleriyle ele almak gerekir. İnsan, değişen ve gelişen dünyada özüne uygun nasıl davranabilir, nasıl yaşayabilir ve nasıl kendisini geliştirebilir? Sorularına cevap aramak, aslında medeniyet anlayışına da cevap vermektir.
Kültür kavramı ise, sosyal bilim literatüründe karşılığı tam olarak görülmese bile, ele alınan bütün yaklaşımların ortak bir tarafı bulunmaktadır. Bu da daha çok kimlik kavramı etrafında ele alınmaktadır. Bu anlamda kültür, kişiyi veya toplumu tarif etmek için kullanılmaktadır. Mesele bu yönüyle ele alındığında kültür kavramı aynı zamanda farklılıkları da ele aldığı için, kültür kavramını en iyi açıklayan ve kültürle ilişkilendirilen bir diğer kavram ise kimliktir. Kimlik ise, Nevzat Kösoğlu’nun Türk Ocaklarında yaptığı bir sohbetinde, kişiyi veya toplumu en yakınındakinden ayıran özellikleri ile tarif etmekteydi. Çünkü kişinin veya toplumun farklı olduğunu gösteren unsur ona yakın olanlarla arasındaki farklardır. Bu anlamda Nevzat Kösoğlu’nun meseleyi bu kadar, yalın ve basite indirgeyerek ele alış şekli bizler içinde önemliydi. Meseleleri karmaşık hale getiren yaklaşımlar karşısında en sade üslubuyla hepimiz üzerinde birer hayranlık uyandırdığını da bu yazımız içerisinde belirtmek isterim. Yazının Devamı