Sosyal bilimlerin formülleri kavramlardır. Kavramlara yüklenen anlamlar, hayat akışımızı betimler. Ancak sosyal bilimlerdeki kavramların bazen doğrudan anlamı verilirken, bazen de farklı kavramlarla olan ilişkisiyle birlikte ele alınabilir. Yalın, açık ve çerçevesi iyi çizilmiş kavramlar bulmak kolay değildir. Kültür, değer, medeniyet gibi kavramlar üzerinde sosyal bilimcilerin uzlaştıkları bir tanımlamaları yoktur. Genel olarak bu tür kavramlar farklı yaklaşımlar içerisinde farklı tanımlamalar ortaya çıkmaktadır. Ancak sosyal bilimlerde kültür, değer ve medeniyet kavramları üzerinde ortak ele alınan durumlardan birisi de, farklılıkların önemine vurgu yapılmasıdır. Sosyolojik olarak her toplumun kendine özgü bir değer yargısı, kendine özgü bir kültür hayatı ve kendine özgü bir medeniyet algısı vardır. Bütün bu kavramlar birbiri ile iç içe geçmiş ve bazen birbirleri yerine kullanıldığı olmuştur.
Günümüzde özellikle eğitim sistemleri içerisinde üzerinde en fazla durulan konulardan birisi, değerler ve değerler eğitimidir. Her toplumun değerleri ve değerler sisteminde farklılıklar olması doğaldır. Toplumlar da bu farklılıkları vurgulamak, farklılıkları insanlarına kazandırmak için değerler eğitimine önem verirler. Değerler eğitimi, insanları farklı toplumlarla aynı hale getirmek için kullanılan bir eğitim yöntemi değildir. Değerler eğitimini geliştirirken, değerler ve değerler eğitimi ile ilgili temel varsayımlar vardır. Bu varsayımlara dikkat etmeden, ortaya konulan değerler eğitimi ile ilgili yaklaşımlar ve yapılan faaliyetlerin sosyal hayatın içerisinde bir karşılığını görmek mümkün değildir.
İnsanlar, değerler üzerine hayatını şekillenir. Değerler ise, her toplumun kültürü içerisinde olgunlaşır ve içselleştirilir. Sosyal bir varlık olan insanın, bütün davranışlarının arkasında bir değer vardır. Dolayısıyla değerden yoksun bir davranıştan söz edemeyiz. Değerler, duygu, düşünce ve davranışları belirleyen standart ölçülerdir. Değerler, belli kültür içerisinde gelişir. Alışkanlıklar ve içselleştirilmiş davranış kalıpları değerlerin birer göstergesidir. Değerler, bireysel ve sosyal değerler olmak üzere iki kısımdan oluşur. Bireysel değerler, genelde insanın insan olarak varlığını sürdürürken, herkesçe kabul gören değerlerdir. Saygı görmek, sevgi beslemek, ait olmak gibi değerlere her birey sahip olmak ister. Ancak saygı, sevgi, ait olmak gibi davranışların nasıl olması gerektiğine ilişkin yaklaşımlar, kültür içerisinde şekillenir. Sosyal değerler ise, bireyin belli gruplar içerisindeki duygu, düşünce ve davranışlarını o sosyal grubun özelliğine göre geliştirmesidir. İster bireysel değerler, ister sosyal değerler olsun her toplum için farklıdır. Değerlerle ilgili farklılığa dayalı bu yaklaşım sosyal bilim alanının diğer bütün alanları içinde geçerlidir. Günümüz anayasa tartışmalarını, eğitim sistemi içerisindeki sorunları, sosyal yapı olarak ele alınan bütün kurum ve kuruluşlarda bile aynı problemlerle karşı karşıyayız. Çünkü bütün sosyal yapıların, sosyolojik bir arka planı muhakkak vardır. Bu arka plan, kültürel özellikler ve değer yargıları gözetilmeden yapılan çalışmaların hiçbirisinin başarılı olması mümkün değildir. Bu konuda bir başarı aranacaksa, toplumun yozlaştırılması, değerlerin aşındırılması, kimlik sorununun ortaya çıkması gibi konularsa aramak gerekir.
Günümüzde özellikle eğitim sistemleri içerisinde üzerinde en fazla durulan konulardan birisi, değerler ve değerler eğitimidir. Her toplumun değerleri ve değerler sisteminde farklılıklar olması doğaldır. Toplumlar da bu farklılıkları vurgulamak, farklılıkları insanlarına kazandırmak için değerler eğitimine önem verirler. Değerler eğitimi, insanları farklı toplumlarla aynı hale getirmek için kullanılan bir eğitim yöntemi değildir. Değerler eğitimini geliştirirken, değerler ve değerler eğitimi ile ilgili temel varsayımlar vardır. Bu varsayımlara dikkat etmeden, ortaya konulan değerler eğitimi ile ilgili yaklaşımlar ve yapılan faaliyetlerin sosyal hayatın içerisinde bir karşılığını görmek mümkün değildir.
İnsanlar, değerler üzerine hayatını şekillenir. Değerler ise, her toplumun kültürü içerisinde olgunlaşır ve içselleştirilir. Sosyal bir varlık olan insanın, bütün davranışlarının arkasında bir değer vardır. Dolayısıyla değerden yoksun bir davranıştan söz edemeyiz. Değerler, duygu, düşünce ve davranışları belirleyen standart ölçülerdir. Değerler, belli kültür içerisinde gelişir. Alışkanlıklar ve içselleştirilmiş davranış kalıpları değerlerin birer göstergesidir. Değerler, bireysel ve sosyal değerler olmak üzere iki kısımdan oluşur. Bireysel değerler, genelde insanın insan olarak varlığını sürdürürken, herkesçe kabul gören değerlerdir. Saygı görmek, sevgi beslemek, ait olmak gibi değerlere her birey sahip olmak ister. Ancak saygı, sevgi, ait olmak gibi davranışların nasıl olması gerektiğine ilişkin yaklaşımlar, kültür içerisinde şekillenir. Sosyal değerler ise, bireyin belli gruplar içerisindeki duygu, düşünce ve davranışlarını o sosyal grubun özelliğine göre geliştirmesidir. İster bireysel değerler, ister sosyal değerler olsun her toplum için farklıdır. Değerlerle ilgili farklılığa dayalı bu yaklaşım sosyal bilim alanının diğer bütün alanları içinde geçerlidir. Günümüz anayasa tartışmalarını, eğitim sistemi içerisindeki sorunları, sosyal yapı olarak ele alınan bütün kurum ve kuruluşlarda bile aynı problemlerle karşı karşıyayız. Çünkü bütün sosyal yapıların, sosyolojik bir arka planı muhakkak vardır. Bu arka plan, kültürel özellikler ve değer yargıları gözetilmeden yapılan çalışmaların hiçbirisinin başarılı olması mümkün değildir. Bu konuda bir başarı aranacaksa, toplumun yozlaştırılması, değerlerin aşındırılması, kimlik sorununun ortaya çıkması gibi konularsa aramak gerekir.