19 Mayıs 1976, sabahın ilk saatleri.
Hatta güneş yüzünü göstermemişti bile. Yataktan nasıl kalktığımı anlatamam. Koşarak mutfağa geldim, babam kahvaltısını yapmış ve cam kenarındaki masada keyif çayı içiyordu.Heyecanımın öncesindeki korkumu yüzümden okumuştu sanırım. Babam beni bırakıp gitti diye çok korkmuştum.
Kahvaltı yapıp yapmadığımı hatırlamıyorum ya da üzerime ne giydiğimi. Hızlı adımlarla Samsun limanına indik. Güneş kendini yeni yeni gösteriyordu. Sabahın ilk saatleri olmasına rağmen liman tıklım tıklımdı.
Bir kayığa bindik, kayık kimindi ve biz bir ücret ödedik mi hatırlamıyorum.
Hatırladığım ve aklımdan hiç çıkmayan babamın cümleleriydi.“Atatürk, böyle bir 19 Mayıs sabahı geldi, ” dedi. “o zamanlar liman böyle değildi, insanlar bizim yaptığımız gibi karşılamaya da gitmediler ama yıllar sonra bu günün ne büyük bir gün olduğunu anladık.”
Limanın içerisinden kayıkla açıldık, bayraklarla süslenmiş büyük bir tekneye yaklaştık. Atatürk temsili olarak canlandırılıyordu. Sonra birlikte tüm kayıklar sahile geri döndük.
ATATÜRK’Ü SAMSUN’A ÇIKARMIŞTIK.
Cumhuriyet Meydanı’na, Atatürk heykelinin yanına geldiğimizi hatırlıyorum. Sokaklar insan seli, cıvıl cıvıl. Biz 19 Mayıs’ı hak ettiği gibi kutlayan bir nesildik.Birkaç yıl sonra ihtilal oldu. 80 ihtilalından sonraki ilk 19 Mayıs törenine Kenan Evren gelmişti. Devletin başıydı ve tarih 19 Mayıs, olması gerektiği yerdeydi.
Günahım kadar sevmediğim Kenan Evren, Samsun’daydı.
Mevcut ve bir önceki Spor Bakanı’nın memleketi olan Samsun şehrine,
İlgisizlikten darboğaza düşen, borçlarını ödeyemediği için üç puanı silinen Samsun spor’un şehrine,
Sayın Cumhurbaşkanı tarafından, 12 yılda trilyonlarca liranın yatırıma dönüştürüldüğü iddia edilen Samsun şehrine,
Büyükşehir olmasına rağmen göç veren ve kalkınmada son sıraları zorlayan Samsun şehrine gelmişti.
Kenan Evren’in arabadan inişini ve stadyuma girişini bugün gibi hatırlıyorum. Kalabalığın önüne her nasılsa geçmiştim. Sağ-sol diye ayırmadan bu ülkenin evlatlarına kasteden zihniyetin başıydı ama bugün olduğu gibi koruma ordusuyla gezecek kadar kendi insanından korkmuyordu sanırım. Tören bitti Kenan Paşa gitti.
Bugün 19 Mayıs 2015
Sabah Atatürk Anıtında çelenk koyma töreni vardı. Öğleden sonra sahile indik ve Türk Yıldızları grubunun akrobasi gösterisini izledik. Herkesin elinde cep telefonu ve anı ölümsüzleştirmeye çalışıyorlardı. Gösteriyi yarım kestiler kimse ne olduğunu anlamadı. Dağıldık ve evimizin yolunu tuttuk.Renksiz geçeceği dünden belliydi zaten.
Dün sabah uyandığımda dilime Faruk Nafiz Çamlıbel’in “Ali” adlı şiiri dolandı.
Namluya dayanır yola dalarsın
Duruşun bakışın yaman be Ali
Boşuna tetiği ne kurcalarsın
Var daha ateşe zaman be Ali
Yıllanmış bir çınar pusuluk yerin
Neredeyse gelecek beklediklerin
Var iki atımlık canı kaderin
Desene işleri duman be Ali….
Şiirin devamını merak eden araştırsın. Güzel bir şiirdir, pusu için yola çıkan ve kendi canına kıyan Ali adında bir genci anlatır.
Dün, Samsun halkı 19 Mayıs’ın arifesinin heyecanındayken, Sayın Cumhurbaşkanı, mevcut rejime pusu atar gibi rejimin temelinin atıldığı günün arifesinde “başkanlık sistemi” diye adlandırdığı diktatörlük talebi için dil döküyordu.
Ne kanın aktığı ihtilal öncesinde ne de ihtilal sonrasında böyle saçma böyle kötü bir 19 Mayıs yaşamadık.
Ne demişler. Herkes konuşur AKP yapar.
Bu vatan için kanını seve seve feda eden ve etmeye hazır olan, bayrak aşkıyla tutuşan, bırakın teröristle aynı masaya oturmayı aynı şebekeden su içmeyi bile kendine yediremeyen, Aziz Türk Milletinin 19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramını kutluyorum. Saygılarımla.
Kapsamhaber/Yazıişleri Müdürühasan Basri Arslan