Yeni Akit gazetesi yazarı Latif Erdoğan’ın 11 Nisan tarihli “teyakkuz vakti” adlı köşe yazısını biraz önce okudum.
Köşe yazarı kendisinden istenileni yazana denmiyor, adam ona derim ki; inandığını yazsın, yazdığını belgelesin ve belgelediğini şeytanın kör gözüne soksun.
Latif hocadan sizin için seçtiklerim.
“7 Haziran genel seçimlerinde eğer iktidar partisi gereken oyları alabilirse;
Çözüm süreci, pek çok problemi geride bırakarak, rota kayması yaşamadan finale ulaşacak.”
Hocam, yazdığın gazetenin bugün çıkan haberlerinden birkaçı şöyle,
-Akdoğan’dan Demirtaş’a sert cevap.
-Demirtaş’dan skandal Genelkurmay açıklaması.
Hocam, iktidarda Yeşiller Partisi mi var, süreç denen masalın cılkı çoktan çıktı, mevcut milletvekili sayısı ile çuvallayan hükümet, 7 Hazirandan sonra süreci rafa kaldırmaktan başka bir şey yapamaz, inanarak yazmadığına adım gibi inanıyorum.
Diyorsun ki;
“Yeni bir anayasanın yürürlüğe girmesi gerçekleşecek, ekonomik istikrar sekteye uğramadan sürdürülecek, dışa bağımlılığın körletici ve köle edici baskılarından tamamen kurtulmak ümidimiz gerçekleşecek, dış ve iç siyasette her türlü vesayete son verilecek, başkanlık sistemine geçilecek, başlatılan ve başlatılması düşünülen bütün mega projeler hayata geçirilmiş olacak.”
Sonra da, oy vermezseniz dünya başımıza yıkılacak mealinde bir sürü şeytan aldatmacası laflar.
Sanki tarih 23 Nisan, bir tane AK-çocuk başbakan koltuğuna oturmuş, eline tutuşturulmuş metni okuyor gibi ya da bir dağ evinde torunlarına masal anlatan AK sakallı dede gibisin.
Milli irade ve kenetlenmesinden bahsediyorsun ama “milli irade” kavramını en iyi açıklayan ve uygulayan ulu önder Atatürk’e her fırsatta saldırıyorsunuz.
CHP’den ve özellikle MHP’den kirli elinizi ve dilinizi çekin artık. CHP bu ülkenin bir siyasi dinamiğidir ve öyle kalmaya devam edecek. MHP ise sen buyurdun diye ilahlaştırdığınız AKP zihniyeti ile koalisyona yanaşmaz, böyle bir yakıştırmadan utanç duyar.
Perhizinize dikkat edin, bir taraftan 400 milletvekili söylemi diğer taraftan MHP ile koalisyon lafları aynı cümlede oturmamış. Size olsa olsa bu ne perhiz ne nasıl salatalı turşusu derler.
Sizin “paralel hareket”, temsilcilerinin ise “hizmet hareketi” dediği oluşuma gönül bağı olan bağımsız milletvekilleri için yaptığınız, oy hırsızlığı uyarısı için bir fıkra ile cevap vereyim.
Nasrettin Hoca evinde yüzüğünü kaybetmiş, kapıya çıkmış yüzüğünü arıyormuş. Durumu gören vatandaşlar, “yüzük içeride kaybolmuş, sen dışarıda arıyorsun, bu nasıl iş deyince” hoca, “ içerisi karanlık o yüzden dışarıda arıyorum” demiş.
Efendi, hırsızı yanlış yerde arıyorsun, içerideki hırsızlığı karartıp dışarıda aramak, ahmaklıktır, terbiyesizliktir, iftiradır.
Yazından son alıntı ve son cevap:
Oy hırsızlığının nasıl yapılabileceğine dair birkaç yöntemden bahsetmişsin;
“mükerrer oy şeklinde olabilir, sayım ve tasniflerin bilgisayarlara yüklenmesi söz konusu ise, o ortamlarda yapılacak hile ve oyunlarla olabilir; ya da işin yetkililerince bilinen başka hile yolları varsa, hepsiyle de uygulamaya konulmak istenebilir. Elbette söz konusu hile ve oyunları, hem yurtiçi hem de yurtdışındaki seçim merkezlerinin genelinde devreye sokmak isteyeceklerini düşünmek de pek abartılı olmaz sanırım.”
Maşallah, oy hırsızlığının her çeşidini sayenizde öğrenmiş olduk.
Hoca,
Kişi kendinden bilir işi,
Çamur at izi kalsın
Herkes yediğinden ikram eder.
Sayenizde neler öğrendik neler.
Şahsınızla ilgili birkaç şey söylemek istiyorum.
Kara koç ile AK-koyundan ala kuzu olur ama kuzu artık ne tam AK ne de tam karadır. Ak ile karanın birbirine karıştığı şu günlerde; Cemaat mazinle ne AKP saflarında, Akp yanaşmalığınızla ne de cemaat içerisinde sağlam bir yeriniz olur. Cephede en çok yaralanma olayı siperi terk edenlerde olur.
Kapsamhaber/Hasan Basri Arslan
Köşe yazarı kendisinden istenileni yazana denmiyor, adam ona derim ki; inandığını yazsın, yazdığını belgelesin ve belgelediğini şeytanın kör gözüne soksun.
Latif hocadan sizin için seçtiklerim.
“7 Haziran genel seçimlerinde eğer iktidar partisi gereken oyları alabilirse;
Çözüm süreci, pek çok problemi geride bırakarak, rota kayması yaşamadan finale ulaşacak.”
Hocam, yazdığın gazetenin bugün çıkan haberlerinden birkaçı şöyle,
-Akdoğan’dan Demirtaş’a sert cevap.
-Demirtaş’dan skandal Genelkurmay açıklaması.
Hocam, iktidarda Yeşiller Partisi mi var, süreç denen masalın cılkı çoktan çıktı, mevcut milletvekili sayısı ile çuvallayan hükümet, 7 Hazirandan sonra süreci rafa kaldırmaktan başka bir şey yapamaz, inanarak yazmadığına adım gibi inanıyorum.
Diyorsun ki;
“Yeni bir anayasanın yürürlüğe girmesi gerçekleşecek, ekonomik istikrar sekteye uğramadan sürdürülecek, dışa bağımlılığın körletici ve köle edici baskılarından tamamen kurtulmak ümidimiz gerçekleşecek, dış ve iç siyasette her türlü vesayete son verilecek, başkanlık sistemine geçilecek, başlatılan ve başlatılması düşünülen bütün mega projeler hayata geçirilmiş olacak.”
Sonra da, oy vermezseniz dünya başımıza yıkılacak mealinde bir sürü şeytan aldatmacası laflar.
Sanki tarih 23 Nisan, bir tane AK-çocuk başbakan koltuğuna oturmuş, eline tutuşturulmuş metni okuyor gibi ya da bir dağ evinde torunlarına masal anlatan AK sakallı dede gibisin.
Milli irade ve kenetlenmesinden bahsediyorsun ama “milli irade” kavramını en iyi açıklayan ve uygulayan ulu önder Atatürk’e her fırsatta saldırıyorsunuz.
CHP’den ve özellikle MHP’den kirli elinizi ve dilinizi çekin artık. CHP bu ülkenin bir siyasi dinamiğidir ve öyle kalmaya devam edecek. MHP ise sen buyurdun diye ilahlaştırdığınız AKP zihniyeti ile koalisyona yanaşmaz, böyle bir yakıştırmadan utanç duyar.
Perhizinize dikkat edin, bir taraftan 400 milletvekili söylemi diğer taraftan MHP ile koalisyon lafları aynı cümlede oturmamış. Size olsa olsa bu ne perhiz ne nasıl salatalı turşusu derler.
Sizin “paralel hareket”, temsilcilerinin ise “hizmet hareketi” dediği oluşuma gönül bağı olan bağımsız milletvekilleri için yaptığınız, oy hırsızlığı uyarısı için bir fıkra ile cevap vereyim.
Nasrettin Hoca evinde yüzüğünü kaybetmiş, kapıya çıkmış yüzüğünü arıyormuş. Durumu gören vatandaşlar, “yüzük içeride kaybolmuş, sen dışarıda arıyorsun, bu nasıl iş deyince” hoca, “ içerisi karanlık o yüzden dışarıda arıyorum” demiş.
Efendi, hırsızı yanlış yerde arıyorsun, içerideki hırsızlığı karartıp dışarıda aramak, ahmaklıktır, terbiyesizliktir, iftiradır.
Yazından son alıntı ve son cevap:
Oy hırsızlığının nasıl yapılabileceğine dair birkaç yöntemden bahsetmişsin;
“mükerrer oy şeklinde olabilir, sayım ve tasniflerin bilgisayarlara yüklenmesi söz konusu ise, o ortamlarda yapılacak hile ve oyunlarla olabilir; ya da işin yetkililerince bilinen başka hile yolları varsa, hepsiyle de uygulamaya konulmak istenebilir. Elbette söz konusu hile ve oyunları, hem yurtiçi hem de yurtdışındaki seçim merkezlerinin genelinde devreye sokmak isteyeceklerini düşünmek de pek abartılı olmaz sanırım.”
Maşallah, oy hırsızlığının her çeşidini sayenizde öğrenmiş olduk.
Hoca,
Kişi kendinden bilir işi,
Çamur at izi kalsın
Herkes yediğinden ikram eder.
Sayenizde neler öğrendik neler.
Şahsınızla ilgili birkaç şey söylemek istiyorum.
Kara koç ile AK-koyundan ala kuzu olur ama kuzu artık ne tam AK ne de tam karadır. Ak ile karanın birbirine karıştığı şu günlerde; Cemaat mazinle ne AKP saflarında, Akp yanaşmalığınızla ne de cemaat içerisinde sağlam bir yeriniz olur. Cephede en çok yaralanma olayı siperi terk edenlerde olur.
Kapsamhaber/Hasan Basri Arslan