Bu dünyâ, okumayı sevenler için hârika bir dünyâdır. Şâyet, okuyan kişi, bir de millî, mânevî ve insânî havayı yakalamış ise, ondaki keyfe, hazza ve faydalı olma azmine diyecek yoktur.
“İlmi, yazıya bağlayınız” mübârek hadîsi istikametinde, ‘yazmak ve okumak’, birbirinin iki tamamlayıcısıdır. Yazı olmayınca, neyi okuyacağız? Okuma ihtiyacımız yok ise, yazmanın ne maksadı ve önemin vardır?
Bu yazımda; Türk nesrinin altın kalemi Peyami Safa’nın “Sanat-Edebiyat-Tenkit” adlı kitabı ile, son Şâirler Sultanı Necip Fâzıl’ın “At’a Senfoni adlı kitabından söz edeceğim.
SANAT-EDEBİYAT-TENKİT
Peyami Safa, Türk edebiyatının büyük ustalarından biridir. Onun eserlerini okudukça, derinleşirsiniz. Tabiî ki, bu, benim, nâçizâne kanaatimdir.
Dokuzuncu Hâriceye Koğuşu, Matmazel Noralya’nın Koltuğu, Yalnızız, Cumbadan Rumbaya, Fatih Harbiye, Sözde Kızlar, Mahşer, Bir Tereddüdün Romanı, Biz İnsanlar gibi romanları ve Türk İnkılâbına Bakışlar, Mahutlar, Doğu Batı Sentezi, Osmanlıca Türkçe Uydurmacı, Sosyalizm Marksizm Komünizm, Kadın Aşk Aile, Yazarlar Sanatçılar Meşhurlar, Eğitim Gençlik Üniversite, 20. Asır Avrupa ve Biz gibi denemeleri ve Dilbilgisi, Cumhuriyet Mekteplerine Millet Alfabesi, Cumhuriyet Mekteplerine Kıraat (4 cilt), Türk Grameri, Fransız Grameri gibi ilmî eserleri mevcut olan Peyami Safa, 13 yaşında yakalandığı kemik hastalığı sebebiyle tahsil yapamamış olmasına rağmen 62 yıllık hayatına çok büyük eserler sığdırmıştır.
Sanat Ebebiyat Tenkit, O’nun, kitaba ismini veren denemelerinden meydana gelen 367 sayfalık bir fikir hazînesidir.
Eserin ana başlıkları ise şöyledir: “ Sanat-Edebiyat, Üslûp, Edebiyat Çığırları, Roman, Şiir, Tenkit”
Başta edebiyat tahsili yapanlar olmak üzere, şâirlerin, romancıların, münekkitlik iddiasında bulunanlar, dünya edebiyat hareketlerinden haberdar olmak isteyenlerin, bundan alacakları çok şey vardır.
1938 yılında Cumhuriyet Gazetesi’nde yazdığı Mükemmeliyet İştiyakı başlıklı makalesinde şöyle der:
“Kitapsız ve lâfazan şâir yalnız bizde görülür. Eline kalemi aldığı otuzaltı senedenberi yazdığı otuzaltı manzumenin gururuyla, kapı kapı dolaşarak, lokanta ve kahve köşelerinde çömez avına çıkan lâf ebesi şaârin yazı neşretme korkusu, noksanlarını ifşa edebilecek bir vesika vermek endişesinden başka bir şey deildir.
Bir insanın tek mahsûlü değil, ancak verdiği külliyatın parçaları birbirini tamamlayarak tam bir eser eşkil eder.
(...) San’atkâr için mükemmeliyete susamışlığın hududu yoktur.” (Bknz. Sanat-Edebiyat-Tenkit, Peyami Safa, Ötüken Yayınevi, İstanbul 1976, Sf. 35)
AT’A SENFONİ
Necip Fâzıl; Türk şiirinin, Türk tiyatro yazarlığının ve Türk tefekkürünün en önde yürüyen ismidir. Yüzün üzerinde ve hemen hemen de edebiyatın her sahasında kitap yazan tek isimdir de diyebiliriz.
O, henüz 17 yaşındayken; Ahmet Haşim’in, “Çocuk! Bu sesi nerede buldun?” dediği; 20 yaşında, Paris’e yolcu edilirken, hocası Prof. Dr. Mustafa Şekip Tunç’un, “Tarihin malı olduğunu unutma!” dediği ve bundan birkaç sene sonra da, Yaşar Nabi’nin, “Bir mısrâı bir millete şeref verecek şâir” dediği Necip Fâzıl’dır ki, henüz otuzunu bile bulmamıştır.
Peyami Safa ise, 1928’de yâni 24 yaşındaki Necip Fazıl için Cumhuriyet’te şöyle demiştir:
”Cesur ve engin bir adamdır; ölüm karşısında irkilir ve bazı da onun üstüne atılır; en büyük hakikatle en büyük yalanı aynı cesaretle söyler; güzel yazar ve yazdığını unutturmayan bir şairdir. Her şiiri hayatının bir parçasıdır. Bunun için şiirleri masa başında değil, yaşarken, kaldırımlarda, otel odalarında, dalgalarda, kâğıtsız ve kalemsiz, çünkü evvelâ beynin siyah tahtasına yazılmıştır, sonra kâğıda geçer.”
At’a Senfoni, Necip Fâzıl’ın onca kitabından sâdece biridir ve dünyâda emsâli bulunmayan, kendisinin Takdim yazısında ifade buyurduğu gibi, “At’a Senfoni” yahut Atın Romanı...Tarihi, felsefesi, her şey içinde...” bir şaheserdir.
Necip Fâzıl, Takdim’ine şöyle devam eder: “Dokuz yaşında ata bindim; ve yalan olmasın, bir daha inmedim. Her binişimde büyüdüm ve her inişimde küçüldüm. At benim gözümde, eserimde buram buram tüttüğü gibi, insan ruhundan yere damlayıp şekillenmiş ve sonra insanı sırtına almaya gelmiş bir müjdecidir: Zafer, fetih ve asâlet müjdecisi...
(...) Onun içindir ki, şu sahte insanlık ve kahramanlık kadrosunda hiçbir hâs isme lâyık görmediğim destanı at için yazdım.
Bütün dünya at edebiyatında, atı bu kadar cepheden kavramaya teşebbüs etmiş başka bir eser bulunup bulunmadığı hükmiyle beraber, her takdir ölçüsünü at âşıklarına havale ediyorum.”
At’a Senfoni veya Atın Romanı böyle bir eserdir...Hele de Necip Fâzıl’ın kaleminden çıkmışsa..