Kendi milletinin değerlerine uzak duranların, cihânşümûl değerlerle muhatap olması çok zordur. Çünkü; itici, geliştirici ve şahlandırıcı kuvvet millî değerlerdir. Bilinmelidir ki, bu; basit veya gelip geçici hevesleri ihtiva eden bir kuvvet değil, aksine, târihî tecrübelerle beslenen ve açılımında bütün insanlık bulunan bir medenî değerler silsilesidir.
Bu bakımdan; mensubu olmakla iftihar ettiğimiz Türk milletinin geçirdiği bâdireler ve onun hakkında, bilhassa, (dost, dost görünümlü ve düşman) yabancıların söyledikleri ve yazdıklarının da bilinmesi, onlardan yeni tecrübeler kazanılması zarûreti de vardır.
Bu yazımda; Dânişmendoğulları Beyliği kurucusu Dânişmend Gazi soyundan gelen ve dört ciltlik Îzahlı Osmanlı Tarihi Kronolojisi, Fâtihin Hayatı ve Fetih Takvimi gibi birçok esere de imza atan İsmâil Hâmi Dânişmed (1899 Merzifon-12 Nisan 1967 İstanbul)’in, çok değerli iki kitabından söz edeceğim.
Bunların biri; “Türklük Meseleleri”; ikincisi ise, “Garb Menba’larına Göre Eski Türk Seciyye ve Ahlâkı”dır.
Bizim bâzı târihçilerimiz ve bâzı yazarlarımız, başkalarının, bize yaptıkları ihânetleri ve zulümleri araştırıp ortaya çıkaracakları yerde, bizi, bize düşürecek meseleleri deşmek gayretindedirler.
Bu mânada, İsmâil Hâmi Dânişmend’in bu iki eseri, farklı ve kıymetli birer bilgi kaynağıdır.
“TÜRKLÜK MESELELERİ”
Elimdeki nüsha, Fatih Matbaası, İstanbul 1966 basımlıdır ve 240 sayfadır. İsmâil Hâmi Dânişmend, mes’eleye, “milliyet” mefhûmundan başlamak suretiyle giriş yaparak, Türk milletinin tarih boyunca geçirdiği safhaları ele alır.
Zâten, bu hususta, kitaptaki konu başlıkları da, esas kanaati vermektedir. Bu bakımdan, öncelikle, bu ana başlıkları takdîm etmeyi uygun buluyorum:
“Milliyet târifindeki ihtilâflar/ Türk milliyetinin tek ve müşterek târif/Eski Türklerde milliyet fikri/ Osmanlı cemiyetinin bünyesindeki çiftelik tezatı/Eski şark ve garp telâkkilerine göre ırk nedir?/ Arap ve Türk kültürlerinin mücâdele tarihinden: Onyedinci asırda bir Türk ırkçısı/ Beyaz ırkın en güzel tiplerinden biri: Eski Türk tipi, Medenî kıyafetin teşekkülü/ Türk kültürleri ve Türkiye kültürü/ Montandon’un idiiası/ Büyük Türk ırkının uğradığı iftiralar/ “Türkiye” kelimesi/ (Kızım-Elma)nın çürüyüşü/ Dr.Legendre nazariyesi/ Henri Mathieu nazariyesi/ Türklük daireleri/“Vatan” mefhûmu/ Konuşma dilimizin tarih devirleri/ Divan edebiyatının millî kıymeti/ Selçukîlerde tiyatro/ Eski Osmanlılarda tiyatro/ Ermenilerin Ermenistan hülyası/ İslâm ve Türk tarihinde Kıbrıs menkabesi”.
Eski Türklerde Milliyet Fikri başlığını taşıyan bölümden kısa bir nakil yapmak istiyorum:
“Avrupa kültür dâiresinde milliyet fikrinin içtimaî bir şuur hâlini alabilmesi ancak ondokuzuncu asırdan itibaren olmuş ve bilhassa Avrupa haritasının bu yeni prensibe göre tâdil ve tanzimi 1848 den itibaren tahakkuk etmiye başlamıştır. Ondan evvel Avrupa tarihine hâkim olan esas “Devlet” prensibidir. Fakat Türk kültür dâiresine baktığımız zaman bu vaziyetten büsbütün başka bir manzara ile karşılaşırız: Osmanlı kültününün tamamiyle islâmî bir mahiyet aldığı devirlere kadar Türklerde milliyet fikri en kuvvetli şuur şeklini hemen dâima muhafaza etmiş ve çok defa “Devlet” mefhumu “Milliyet” mefhumiyle beraber yürümüştür. Muhtelif devirlere aid millî ve ecnebi vesikaların bu bakımdan tetkiki, Türk milliyetçiliğinin umumiyetle zannedildiğinden çok büyük bir tarihini vücude getirebilir. Bu çetin ve câzib mevzû üzerinde şimdiye kadar hemen hiç bir şey yapılmamıştır. Fakat artık yapılmalıdır.
(...) Eski Türklerde milliyet fikrinin en vâzıh tezahürleri, dilleriyle, kültürlerinin müdafaasında gösterdikleri millî gayretlerde görülebilir. Bu fikir, onlarda çok kuvvetli, daimî ve umumî bir şuur hâlindedir” (Sf.15-16)
“Garb Menba’larına Göre ESKİ TÜRK SECİYYE ve AHLÂKI”
Haçlılar ve diğer Müslüman ve Türk düşmanı unsurlar, tarih boyunca, Türk milletine husumetten geri durmamışlardır. Türk milleti, Müslüman olmadan önce de, tek Allah’a inanırdı. Bu sebepledir ki, düşmanı kadar, hakkı teslim edenleri de olmuştur.
“Türk Medeniyeti bir bütündür. O, Türk Milleti’nin tarih sahnesine çıkışıyla başlar, zaman içinde güçlenerek gelişir. Gelişimini “Türk kültür malzemesine” bağlı olarak sürdürdüğü için orijinaldir.
M. Ö. 2500 veya 1700 yıllarında Asya bozkırlarında “küçük bedenli, kısa başlı geniş alınlı” atlarla dolaşan “savaşçı kavim” ile Türk-Altay Kültürü arasında bağ arayan pekçok ilim adamı vardır. Atı terbiye eden, demiri yoğuran, göçebe olmakla birlikte, kendine mahsus yurdu, aile ve cemiyet yapısı, teşkilâtı, hakanı, töresi bulunan ve “Tek Tanrı”ya inanan Türk Milleti, çok eski ve köklü bir medeniyetin sahibidir.” (Bknz. S. Ahmet Arvasî, Size Sesleniyorum-1 Model Yayınları, İstanbul 1989, Sf.231)
Esere, Önsöz teşkil eden ve 26 Temmuz 1961 tarihinde Cumhuriyet Gazetesi’nde yayınlanan Halûk Y. Şehsuvaroğlu imzalı makalede, şöyle denmektedir:
“Osmanlı cemiyetinin büyük vasıflarından birini sağlam bir ahlâk prensibi teşkil ediyordu. İnhitata (gerilemeye-çöküşe) doğru, bu ahlâk prensiplerinin sarsıldığı ve cemiyetin bu yüzden çözülmeye başladığı görülmektedir. Bize göre, yabancı ülkelerde Türk hükümranlığını asırlarca pâyidar eden kuvvet, bu ahlâk ve seciye üstünlüğüdür.
Bir muharririmiz, yalnız garp kaynaklarına müracaat ederek “Eski Türk Seciyye ve Ahlâkı”nı muhtelif yönleriyle izah eden bir eser vücude getirmiştir. Bu eserin bilhassa genç nesiler tarafından, dikkatle okunması ve mâzîmiz hakkında esaslı bilgiler edinilmesi pek faydalı olur, kanaatindeyiz.”
Türk milletine yapılan asılsız hattâ hırçın “iftirâlar” yanında, duruma bizzat şâhit olan bâzı aklı başında garplılar da, samimî “îtirâflarda” bulunmaktadırlar. Bu bakımlardan; eser, oldukça değerli ve geniş örneklerle doludur.
244 sayfalık eserindeki ana başlıklar ise, şöyledir: “Eski Türk’ün Muhteşem Cephesi/ Zabıta vukuatı olmıyan memleket/ Eşsiz doğruluk ve namus/ Edep, hayâ ve tevazû/ Dünyanın en kibar, en nâzik, en terbiyeli milleti/Eski Türklerin bilmedikleri fenalıklar/Eski Türk seciyye ve ahlâkının ulviyeti/ Ağırbaşllılık, ciddiyet ve vekâr/Aile terbiyesinin esasları: Büyüklere hürmet ve itaat, küçüklere şefkat ve muhabbet/ İyilik, insaniyet, merhamet ve taassupsuzluk/ Eski Türklerin bütün insanlığa şâmil hayrat ve hasenatı/ Eski Türk temizliği ile kanaatkârlığı ve bunların sıhhî neticeleri/ Mukadderata imanla tevekkülden mütevellit şecaat ve istikbâl endişesizliği/ Hayvanlarla ağaçlara karşı eski Türk şefkat ve merhameti ve bundan dolayı avcılığın menfur sayılması/ Eski Türkün mertliği, sözünde sebatı ve ahdinde vefâsı/ Eski Türk ruhunun üç unsuru: Kuvvet ve kudret, fevkalâde şecaat ve üstünlük şuuru/Dilencisiz memleket: Eski Türkiye/ Eski Türklerle yeni Türkler arasındaki farklar”.
Kültürümüze ve hâliyle geçmişimize ışık tutan böyle eserlerin, zaman geçirilmeden okunması hem zarûrî ve hem de çok önemlidir!.. Zaman, bu muhtevada bilgi yüklü eserlerin okunmasıyla değer kazanır!..