Kitaplar, fikir ve gönül tâzelemenin en tesirli vâsıtalarıdır. Geçmiş zamanların bilgi ve tecrübelerini kazanmak, ancak onlarla mümkün olabilir. Şâyet, samimîyetine ve doğruluğuna inandığımız bir dâvâmız varsa, mutlaka, üstün seviyedeki kitapları tâkip etmemiz ve onlardan bir şeyler çıkararak yeniliklere koşmamız gerekir.
Şunu da bilmemiz gerekir ki,; okumak ve yazmak, birbirini geliştiren iki faal hizmettir. Güzel yazanları okursak, güzel iş yapmış olur ve onları da teşvik etmiş oluruz.
Bu yazımda, Hızırbeg Gayretullah’ın Dumanlı Yılları ile, Ord. Prof. Dr. Anna Masala’nın Türkiye’ye Aşk Mektuplarım adlı iki güzel numûne eseri sunacağım.
“DUMANLI YILLAR”
1949 yılında, henüz dokuz yaşında bir çocukken, kızıl Çin zulmüne dayanamayarak babası Kaynaş Gayretullah ile, Türkiye’ye göç etmek zorunda kalan kıymetli yazar Hızırbeg Gayretullah’ın, babasının hâtıralarını ihtivâ eden 134 sayfalık eseridir.
Eserin, “Babamın Hatıra Defteri” başlıklı girişi yazısında, Hızırbeg Gayretullah; Kazakistan’ın Targabatay ilinde 1918’de doğan, 1949 yılında Doğu Türkistan’ı terketmek zorunda kalan ve 18 Şubat 1972’de 54 yaşında, İstanbul’da vefât eden babası Kaynaş Gayretullah için, “1953 yılında, İstanbul Sirkeci göçmen evinde iken..hâtıralarını Kazak yazma geleneğindeki manzum-koşuk türünde, önsözü ise nesir-düz yazı olarak kaleme almıştı:” demektedir.
Yazar, uzun süre bu hâtıra defterini aramış ve nihâyet bulmuştur.
Bu hâtıra defterini saklayan amcası Sıddık ve onu bulan ise amcazadesi Mahmut Gayretullah vasıtasıyla, bu “deftere” kavuşan Hızırbeg Gayretullah, eseri, günümüz Türkçe’siyle okurlarına sunmuştur.
Kaynaş Gayretullah’ın, “Körgenderim=Gördüklerim” adlı bu manzûm eseri, “Bismillahirrrahmanirrahim” diye başlıyor ve Enâm Sûresi’nin 79. Âyet meâliyle sonlandırılıyor: “Ben Hanif olarak yüzümü gökleri ve yeri yaradan Allah’a çevirdim ve ben müşriklerden değilim.”
“Dumanlı Yıllar”, işte böyle bir mücâdele adamı ve O’nun oğlunun eseridir.
Eserde, ayrıca; Kaşgarlı İsmail Cengiz’in; “Kaynaş Gayretullah” hakkında bir yazısı ile, Kaynaş Gayretullah’ın İsa Yusuf Alptekin’e yazdığı kısa fakat çok önemli bir mektubu da yer almaktadır.
Eser; Doğu Türkistan t(ı)rajedisinden örneklerle doludur...Ve onda; Türklüğün, ata yurdunda devam eden kızıl Çin zulmüne, dünyanın sessiz kalmaması için çok mühim bilgiler mevcuttur.
“TÜRKİYE’YE AŞK MEKTUPLARIM”
İtalyan Ord. Prof. Dr. Anna Masala’nın Türk Milleti ve Türkiye sevdâsıyla dopdolu kitabının adıdır!..Dikkat buyurulsun: Kitabın adı, “Aşk Mektupları” değil, “Aşk Mektuplarım”dır.
Masala; ÖNSÖZ’de şöyle diyor: “Türk dünyasına yaklaşmaya başladığımda ondokuz yaşımdaydım. Az kelime biliyordum: ”Günaydın, teşekkür ederim, hoş geldiniz...” Türk tarihini, dibilgisini ve edebiyatını çalıştıkça Türkiye’yi sevmeye başladım. Yıllar boyunca Türklerin dostu olmak istedim, bunun için çok çalıştım. Bugün bu şeref bana yetmiyor: “Mânevi Türk’üm” diyebilmek isterim, hatta Atatürk’ün sözleriyle “Ne mutlu Türk’üm diyene” diyebilmek isterim.”
“Türkiye’ye Aşka Mektuplarım”ı okumamak, bence bir eksikliktir. Çünkü; yazarının bir ilim kadını oluşu, Türk olmayışı, üslûbunun nezâketi, sâdeliği ve tesirli oluşu, bizim mes’elelerimize bizim pek çoğumuzdan daha fazla nüfûz etmiş olması ve hattâ, bizde böyle bir eserin mevcut olmaması...bunun için yeterlidir.
“Türk Çocukları” başlıklı yazısında şöyle diyor, Anna Masala: “Siz Türklere kompliman olmasın ama çocuklarınızın hepsi güzeldir. Sadece güzel değil terbiyeli ve usludurlar. Gözlerinde ırkının güzelliği ve gururu parlar. Gençken Türk çocukları beni sokaklarda “abla” diye çağırırdı, sonra “teyze” oldum. Yalnız birkaç sene önceleri bir delikanlı bana “nine” deyince çok kırıldım.”
“Sultanların Hazinesi” başlıklı yazısındaki şu iki cümlesi bile, bizlere Nedim’in, Yahya Kemal’in ve Necip Fâzıl’ın İstanbul hakkındaki şiirlerini hatırlatıyor.
Diyor ki: “İstanbul’un güzel olmak için süslenmeye ihtiyacı yoktur. Boğaz, Haliç ve Marmara Denizi üzerinde kurulmuş olan yedi tepeli İstanbul’un tabiatı inanılmazdır.”
Nedim’in, Bu Şehr-i Sıtanbul ki Kasidesi, budur!.. Yahya Kemal’in , Aziz İstanbul’u, budur!..Necip Fâzıl’ın, Canım İstanbul’u, budur!..