Hassasiyetinizi anlıyorum...Beni, büyük bir nezâket ve hassasiyet içersinde korumak istiyorsunuz, onu da, anlıyorum!..Sizden istirhamım, beni, artık korumayınız!..
Çünkü; bizde, ‘istişâre kültürü’ diye bir şeyin mevcut olduğunu düşünmüyorum. Takriben, 75 (yetmişbeş) gündür evdeyim...Mizacım, yetişme tarzım ve tecrübelerim, bana, kanunlara riâyeti mecbûr kılmıştır.
‘İstişâre kültürü’ yok, dedim, çünkü, bu “Koronavirüs belâsı” dünyayı ve ülkemizi sardı saralı, birkaç teklif yazısı yayınladım. Bunlar; başlıklarından da anlaşılacağı üzre, hep “istişâre”ye mâtuf, nâzikâne tekliflerdi.
Sırayla yazıyorum; Paranın Gücü ve Canın Değeri (ww.kapsamhaber.com-27 Mart 2020), Koronavirüs Sözlüğü (www.kapsamhaber.com-05 Nisan 2020); Koronavirüsün Öğrettikleri (www.kapsamhaber.com-10 Nisan 2020); Koronavirüs P(i)sikolojisi (www.kapsamhaber.com-25 Nisan 2020); Koronavirüste Aklımın Almadıkları (www.kapsamhaber. com-10 Mayıs 2020) ve Koronavirüslü Ramazan (www.kapsamhaber.com-13 Mayıs 2020)
Bunların herbirinde, bu salgın döneminin sağlıklı bir şekilde atlatılabilmesi için samimî tekliflerde bulunmaya çalıştım.
Meselâ; bilhassa, 25 Nisan tarihli “KONORAVİRÜS P(İ)SİKOLOJİSİ” başlıklı makalemde şu hususlara dikkat çektim:
“ Bütün dünya gibi, biz de, Türkiye olarak, birkaç aydır, bir musibetle karşıkarşıyayız.
Bu müsibeti yenmek ve ondan kurtulmak için, sağlık teşkilâtımızın değerli mensuplarının büyük gayretlerine şâhit olmakta ve onlarla iftihar etmekteyiz. Kendilerine müteşekkiriz.
Alınan tedbirler, zaman zaman ihlâl edilse de, iyiye gitme ümidimizi hiçbir zaman elden bırakmıyoruz. Fakat..
Bizde, hemen hemen her sahada uygulanan, irsî midir bilemem, bir huy vardır: Bir şeyi tâmir ederken, bir diğerini veya diğerlerini tahrip ederiz.
Kimse alınmasın...Bir kuruluşumuz bir iş yapar, kendi işini bitirir fakat bir sürü şeyi perişan eder gider. Bir yol yapımı olur, yolu yapanlar da, başkasına verdiği zararı değil, sâdece kendi yaptığının meşrû olduğunu düşünür, kalanını umursamaz.
(...) Velhâsıl, bu meşhûr ve bilhassa çocuklarımızın ve gençlerimizin ömürleri boyunca unutamayacakları “koronavirüs” felâketini tedâvi edelim derken, başka sahaları ve bilhassa ‘p(i)sikolojik’ sarsıntıları tedavide gayretli görünmüyoruz.
Elbette ki, “evde kal” düşüncesi ve ilâve tedbirler yegâne yoldur. Hatta, bunların daha da sıkı olması kanaatini taşıyanlardan biriyim. Ancak...
Şu 65 yaş üstü ile, 20 yaş altına hiç mi bir çâre yoktur...
Meselâ; ben, 78 yaşında biri olarak, sabahtan akşama ve akşamdan sabaha kadar kitap okuyup, bilgisayar başında yazı mı yazmalıyım? Buna, hangi insan bünyesi ve zihni tahammül edebilir?!..
(...) Valilerin ve kaymakamların idâresinde, her şehir veya ilçe, kendi coğrafî yapısı ve nüfus şartlarına göre, usûlünce ve kanunlara uygun olarak, bu yaş g(u)ruplarındaki insanlara bir nefes aldırmak imkânı niçin araştırılmaz?
Yapılan uygulamaların gevşetilmesi gibi bir düşünceye de asla sâhip değilim. Aksine, bir uygulama yapılıyorsa, kesintili değil, daha da disiplinli ve devamlı olmalıdır.
(...) Bilhassa gençlerde ve çocuklara vuku bulabilecek ‘bu p(i)sikolojik tahribatın’ nasıl telâfi edilebileceğini söyleyebilir misiniz? (Wwkapsamhaber.com-25 NİSAN 2020-20.44)
Bugün geldiğimiz noktada neredeyiz?
Söyleyeyim: İlâve olarak, yaşlılardaki “p(i)sikolojik tahribat’tayız!..
Şahsen, - doktor raporuyla, 1998’den beri- her gün, en az 45 dakika olmak üzere yürümek zorunda olan, çift taraflı karotis ameliyatı geçiren, bacağında stent bulunan, yaygın damar rahatsızlığı bulunan ve sabah akşam tansiyon ilâcı kullanan biri olarak, bana, iki haftada veya hafta bir verilen dışarı çıkma “serbetisî”, eklemlerimin kireçlenmeye de başlamasıyla, onbeş dakikalık yürüyüşten sonra, yarım saat dinlenmemi gerektirmektedir.
65 ve hatta 75’i aşmış insanların, bomboş sokaklarda, dört saat yürümesi bir yana, vakit doldurması bile mümkün değildir. Hele de, yağmur, aşırı sıcaklık veya rüzgâr var ise!..
Dîğer taraftan, bu yaşlardaki insanlar bir evin içinde oturacak, ancak iş sahibi denilen akranları, işlerinin başında bulunacak!..Nasıl iş, bu?!
Bu yaştaki insanlar evde oturacak, -ebeveynlerinin murakabesinde bulunsalar bile- kendilerini korumaktan âciz çocuklar k(ı)reşe gidecek, nasıl iş?!
Şâyet, zerre kadar ‘istişâre kültürü’ne sâhip olabilseydik, valiliklerce yapılacak düzenlemeyle, aynı tedbirlerin yâni “fizikî mesâfe-maske-el temizliğiyle- çok daha sağlıklı bir uygulamayla yürütüldüğüne şâhit olabilirdik.
Bu sebeplerle; ikide bir, “yaşlılarımızı muhtemel risklerden koruyoruz” gibi bir mâzereti de artık söylemeyiniz ve şahsen beni korumayınız!..
Çünkü, size, bu mes’elenin geleceği noktayı ve vahametini, “Koronavirüs P(i)sikoloji” başlıklı yazımla, bundan tam 35 gün önce bildirmeye çalışan biriyim!..
Bodrum katlarında tek başına yaşayan yaşayan, nice sahipsiz, günyüzü görmeyen kadın ve erkek yaşlı insan bulunmaktadır!.. Yazık değil mi bunca insana!?
Tâbirimi hoş görün, üslûbum değildir, sokaklar ‘curcuna’ya dönmüştür!..Temenni etmem ammâ inşallah, ekim/kasım aylarına doğru -yaşarsak- tekrar durum muhakemesi yaparız!..