Altmış yıl oldu. Yine böyle bir temmuz günü, üç yıl süren Kore savaşı son buldu. Bizim Kore’de ne işimiz vardı, demeyeceğim. Kore savaşının en çok araştırılan, üzerine kitaplar, makaleler ve uzmanlık tezleri yazılan yönlerinden biri, Kore esir kampları ve esir Türk askerleridir.
Rakamlarla anlatalım, Kore’de esir düşen 7190 Amerikalı askerden 2701 tanesi (%38) ölüm ve diğer sebeplerden dolayı geri dönmedi. Savaştaki diğer müttefiklerimizden olan İngiliz askerleri ile ilgili rakamları, askerlik mesleğine olan saygımdan dolayı vermeyeceğim, ne yazık ki durumları Amerikalılardan daha acı. Ölü sayıları çok fazla, lakin kamp şartlarının ağırlığı unutulmamalı.
Esir kamplarında, insanlar elli veya yüz kişilik gruplara ayrılır. Dalton Kardeşler gibi aynı kıyafet giydirilerek askeri hiyerarşi ortadan kaldırılır. Yüz kişilik gruba elli kişilik yemek verilerek güçlünün zayıfı yok etmesi hedeflenir. Bu her zaman başarıya ulaşmış bir yöntemdir.
Mehmetçik açısından durum nasıldı acaba? Anlatayım.
Özellikle ilk savaşta yani Kunuri’de 225 esir verdik. Daha sonra bu sayı 234 oldu. Ölüm ve diğer sebeplerden dolayı dönmeyenlerin sayısının matematikteki karşılığı, sıfırdır. Yani tüm esir askerlerimiz sağ salim geri döndü. Şimdi, soru şu, askerlerim bunu nasıl başardı?
Üniforma ve rütbe ortadan kalktığı halde, en kıdemli Türk askeri kamp içerisinde Türk esirleri bir araya toplar. Kendilerine verilen yemeği, hasta ve yaralıları gözetip eşit miktarda şahsen kendisi dağıtarak, her sabah mıntıka ve sabah sporu yaptırarak hayatlarını idame ettirir. Türk askerleri arasında hala askeri hiyerarşinin devam ettiği anlaşılınca, en kıdemli Türk askeri olan yüzbaşı, kamp içerisinde ayrı bir yere hapsedilmiş. Kendisinden sonra en kıdemli olan asker, aynı uygulamaya devam eder. Sonuçta esir olan 234 personel Türkiye’ye geri döner. Bu durum tuhaf karşılanmamalı çünkü yaptıkları askerliğin gereğidir.
Yıl 2013.
Üç hafta içerisinde altı astsubayın intihar ettiği, yazılı ve görsel basında yakın zamanda yer aldı. Asker ailelerindeki boşanma oranı açıklansa, olay olur. Mart 2012 itibarıyla 714 bin olan personel sayısı dokuz ayda 70 bin azalarak 644 bine düştü. Mesleğe küstürülen personel kurtuluşu istifada buluyor.
60 yıl önce sıfır sayısını esir kamplarında, zayiat mevzuundan tanıyan Türk ordusunun kimyası bugün hükümet tarafından altüst edilmektedir. Saçma sapan birlik yeri değiştirme, karargah kapatmalarla tayine zorlanarak birçok asker ailesinin kimyası ile oynanmaktadır. Bugün, güneydoğuda teröriste nasıl davranacağını, kalleşçe saldırdığı için silahlı müdahalede mi bulunacağını yoksa açılımın gereği kardeşlik türküleri mi söyleyeceklerini bilmeyen bir ordumuz var. Karakolu ateşe verecek kadar işi ileriye götürenlere karşı, hükümet yine sessiz kalıyor. 25 yıldır, düzgün bir eylem planı olmayan hükümetlerle terör bu noktaya geldi. Son hükümet ise bize acizliğin zirvesini gösterdi. Kağıt üzerinde kanun maddesinin içeriğiyle oynayarak darbeyi bertaraf edebileceğini düşünen zihniyetin eseri olan yeni Türk ordusunun artık matematiği de kimyası da sıfır.