Nasıl millet olacağımızı öğretiyor. Yüzde 65 i bir tarikat ve cemaat üyesi olan milletimizin Mekke ve Medine ziyaretlerinde “Ben buraya ibadet etmeye geldim. Mekke Osmanlı kışlasında, Medine Osmanlı Tren Garı’nda, ne işim var?” diyen din kardeşlerimize diyeceklerimiz var.
Bu konuda Diyanet İşleri Başkanlığı da ağır bir sorumluluk altında olup “ne evet ne de hayır” tavrını terketmediği müddetçe milletimiz ve Allah katında mesul olan; başat kurum olduğunu düşünüyoruz.
Yılda 400 bin kişi civarında olan hac ve umre yapan vatandaşlarımızdan bir tanesinin bile Sultan II.Abdulhamid’in ruhuna Amberiye Mescidi’nde 2 rekat nafile namaz kılmadan dini görevini ifa edip ülkeye dönmesine yüreğim razı değil?
Mescidi Nebi’nin 7 numaralı kapısına bilemediniz 900 metre mesafedeki “Amberiye Mescidi ve Gar Müze alanı” içinde Peygamber Efendimizden hatıra kalan “Sukya Mescidi” de var. Hem İslam Tarihi hem Osmanlı tarihi çalışcağız hem de 2 rekat namaz kılacağız. Bunu “ibadet amacı” içinde görmeyen en başta Diyanet İşleri Başkanlığını kurum olarak sorumlu görüyoruz. Amacımız suçlamak değil. Konu ile ilgili yazdığımız 17 sayfalık dilekçeye verilen cevap “istekleriniz gözönüne alınıyor” şeklinde tatmin edici olmayıp savsaklayıcı bir tavrı yansıtmaktadır.
Ya Medine’de Hazreti Ali, Hz. Ebubekir ve Gamame Mescitlerine ne demeli? Onlar da rehberlerin insafına kalmış. Mescidi Nebi’nin 6 numaralı kapının bitişiğinde. Ravzayı Mutahhara’ya 300 metre kadar mesafede ve yol üzerinde. Oraları da ziyaret mecburiyeti içine alınmalıdır.
Diyanetin şuurlu rehberleri 2018 Mayıs Ramazan umresinde 2 gün içinde 5 kez ziyaret ettiğim Medine Gar alanına vatandaşlarımızı getirip, gezdirip açıklamalar yaptıklarını da gördüm. Hepsine teşekkür ediyorum. Böylesi numune bir şuura sahip olmayan Diyanet görevlilerine de örnek oluyorlar. Yani bu ağır sorumluluk rehber ve kafile başkanlarıyla irşad adı altında gelen görevlilerin insafına kalmış durumdadır.
Bu noktada Diyanet görevlilerine bir soru soracağım. Siz Mekke ve Medine’ye hatim indirmeye mi Ailelerinize özel ziyatet yaptırmaya mı geldiniz? Yoksa görev yapmaya mı? Ben bu soruyu soruyorum. Lütfen siz de kendinize sorunuz.
Biz istiyoruzki Diyanet başat bir kurum olarak Mekke’de “Osmanlı Kışlası” “Mekke Müzesi” Medine’de de “Medine Tren Garı” ziyaretlerini mutlaka zorunlu umre ve hac programına koysun. Beyler “Beşikten mezara kadar ilim öğrenin” diye emreden peygambere Hazreti Muhammet derler. Rahmetli hafız hocam Salih Bayraktar böylesi durumlarda “eskiden Hazreti Muhammet vardı, buyururduki” derdi.” Lafı kondururdu.
Eğer Hazreti Muhammed’i “eskiden” yapacaksak bu tavrı sürdürelim. “Şimdiden” yapıp içimize sindireceksek o zaman tavrımızı değiştirelim.
Belki de dedeleri Arabistan topraklarında şehit düşmüş olan vatandaşlarımız atalarını ruhunu anarak hem Mescidi Nebi’de ibadet ettiği gibi hem de yerinde dualar etsin, mümkünse iki rekat namaz kılsın. Biz de anlayalım millet olduğumuzu.
Osmanlı Kışlası Kabe’ye güney doğusunda 400 metre kadar mesafedeki kent içi servisler garajına bilemediniz 2 kilometre mesafededir. Çok mu zordur. Şu kutsal topraklara bir daha gelmesi olasılığı hayli zayıf olan insanlarımıza SultanAbdulhamiti ve atalarımız Osmanlıyı tanıtmak. Bunu bir ibadet mesabesinde önemli görüyorum.
Eğer Diyanet böyle bir uygulama başlatırsa özel şirketler de kendiliğinden bu yola girecektir. Şu yazıyı yazarken Kırşehir, Kamankale’de kazı yapan Japon hocayı ve kazı alanını taa Japonya’dan ziyarete gelen Japonları hatırlıyorum da moralim bozuluyor.
Burada daha garip olan durum ise şudur “ağlaya ağlaya Sultan Abdulhamit” diye vaaz edenlerin böylesi bir tavır takınmasını hiç mi hiç benimsemiyorum. İnanın Mekke, Medine umre ziyaretinden sonra ülkeme gelip de camiye gittiğimde tavrım değişti. Vaaz eden hocaefendilerin Sultan Abdulhamit’ten bahsettiğine raslarsam “lime tekuluune mala tefalun” diye hocaefendiye bağırasım geliyor. “Hoca efendi niye yapmadıklarını söylüyorsun?” Böyle düşünüyoruz ama cami adabına yakışmaz deyip hayıflanıyoruz, yapamıyoruz.
Hacca ve Umreye giden bu milletin Sultan Abudlhamit’e bir borcu vardır: Amberiye ziyareti ve iki rekat namaz kılınacaktır vesselâam. Türküm diyenin yapmak zorunda olduğu görevdir.
Mübareğin ruhu oralarda bir yerlerde. “Ulu Hakan” diyen umre ve hac ticareti yapıp da pas geçenlere duyurulur.
Soruyu da bu noktada soruyoruz? Nasıl millet olacağız? Biz var olmazsak İslâm dünyası yoktur. Türk Milleti varsa İslâm Milleti vardır. Bunu görmüyor muyuz? Biz adam olursak onlar da bize bakıp adam olacak vesselâam.
Kısacası diyoruzki hac ve umre ziyaretleri her yıl yaklaşık 400 bin insanımıza nasıl millet olacağımızı gösteren bir altın fırsat olarak değerlendirilmelidir. Diyanet yetkililerinin bu konuları yeniden karınca adımıyla da olsa azar azar düşünmesi ve değişik ve olumlu bir tavra yönelmesi gerekmektedir.
Milletin kurumu, milletin eğitim düzeyini yükseltmekle görevlidir vesselââm. Sorumluluk almak, çalışmak ve biteviye gayret etmek her meseleyi çözecektir.