Abdullah Öcalan’ın Diyarbakır’daki nevruz mitingindeki Misakı Milli sözleri, tarihi nevruzda ‘Silahlar sussun fikirler konuşsun’ sözlerinden sonra en dikkat çekici sözlerin başında geliyordu.
Öcalan, mektubunda Misak-ı Milli ile ilgili ‘Tıpkı yakın tarihte Misak-i Milli çerçevesinde Türklerin ve Kürtlerin öncülüğünde gerçekleşen Milli Kurtuluş Savaşı’nın daha güncel, karmaşık ve derinleşmiş bir türevini yaşıyoruz.Misak-i Milli’ye aykırı olarak parçalanmış ve bugün Suriye ve Irak Arap Cumhuriyeti’nde ağır sorunlar ve çatışmalar içinde yaşamaya mahkum edilen Kürtleri, Türkmenleri, Asurileri ve Arapları birleşik bir “Milli Dayanışma ve Barış Konferansı” temelinde kendi gerçeklerini tartışmaya, bilinçlenmeye ve kararlaşmaya çağırıyorum.’ demişti.Misak-ı Milli haritasını paylaştı.İşte Akyol’un yazısından bir bölüm:Mustafa Kemal Paşa, ilk defa 1 Mayıs 1920’deki Meclis konuşmasında ve son defa 30 Ocak 1923 tarihli açıklamasında olmak üzere, çeşitli beyanlarında Musul vilayetini dahil ederek Misak-ı Milli sınırlarını tanımladı:“Bu hudut İskenderun körfezinin güneyinden, Antakya’dan, Halep ile Katma istasyonu arasında Carablus köprüsünün güneyinde Fırat nehrine ulaşır. Oradan Deyrizor’a iner, oradan doğuya uzatılarak Musul, Kerkük ve Süleymaniye’yi içine alır.”İşte buna göre Türkiye haritası:
Bu haritanın gerçekleşemeyeceği Lozan görüşmeleri sürerken Şubat 1923’te anlaşılmıştır. Ondan sonra Gazi’nin de İsmet, Rauf ve Karabekir’in de böyle konuşmaları yoktur. 1926’da bugünkü sınırımız kesinleşmiş, Cumhuriyet, yeni nesillere Misak-ı Milli ve vatan olarak bugünkü sınırlarımızı öğretmiştir.Türk milliyetçilerinde bir “Kerkük” hissiyatı mevcuttur; Misak-ı Milli’ye hâlâ bu gözle bakanlar da vardır.Kürt milliyetçileri ise bu geniş anlamdaki Misak-ı Milli’yi, zihinlerinde Kuzey Irak’ı da içine alan Türk-Kürt federasyonunun coğrafyası olarak gördükleri için vurguluyorlar. Öcalan’ın “demokratik konfederalizm” dediği de özünde böyledir.Mustafa Kemal, yukarıya aldığım sözlerinin devamında “bu hudut ordumuz tarafından silahla müdafaa olunduğu gibi aynı zamanda Türk ve Kürt unsurlarıyla meskûn vatan parçasıdır” diye konuşmuştu.Bugün İsmail Beşikçi gibi ideologlara göre, Mustafa Kemal “Kürdistan’ı parçalamak için emperyalistlerle anlaşarak” bugünkü Irak sınırını çizmişti! Halbuki Musul için savaşın eşiğine gelinmiş ve tabii İngiltere ile savaş göze alınamamıştı. Karabekir’in dediği gibi, orduyu İzmir’den Musul’a yürütmek, İzmir’i tekrar tehlikeye düşürürdü.Milletlerin “kutsal kurucu metinler”e ihtiyacı vardır, Misak-ı Milli bizim için öyledir. Ve, Misak-ı Milli’nin yorumunu tarih geçen doksan yılda yapmıştır, bu, bugünkü Türkiye’dir."
Bu haritanın gerçekleşemeyeceği Lozan görüşmeleri sürerken Şubat 1923’te anlaşılmıştır. Ondan sonra Gazi’nin de İsmet, Rauf ve Karabekir’in de böyle konuşmaları yoktur. 1926’da bugünkü sınırımız kesinleşmiş, Cumhuriyet, yeni nesillere Misak-ı Milli ve vatan olarak bugünkü sınırlarımızı öğretmiştir.Türk milliyetçilerinde bir “Kerkük” hissiyatı mevcuttur; Misak-ı Milli’ye hâlâ bu gözle bakanlar da vardır.Kürt milliyetçileri ise bu geniş anlamdaki Misak-ı Milli’yi, zihinlerinde Kuzey Irak’ı da içine alan Türk-Kürt federasyonunun coğrafyası olarak gördükleri için vurguluyorlar. Öcalan’ın “demokratik konfederalizm” dediği de özünde böyledir.Mustafa Kemal, yukarıya aldığım sözlerinin devamında “bu hudut ordumuz tarafından silahla müdafaa olunduğu gibi aynı zamanda Türk ve Kürt unsurlarıyla meskûn vatan parçasıdır” diye konuşmuştu.Bugün İsmail Beşikçi gibi ideologlara göre, Mustafa Kemal “Kürdistan’ı parçalamak için emperyalistlerle anlaşarak” bugünkü Irak sınırını çizmişti! Halbuki Musul için savaşın eşiğine gelinmiş ve tabii İngiltere ile savaş göze alınamamıştı. Karabekir’in dediği gibi, orduyu İzmir’den Musul’a yürütmek, İzmir’i tekrar tehlikeye düşürürdü.Milletlerin “kutsal kurucu metinler”e ihtiyacı vardır, Misak-ı Milli bizim için öyledir. Ve, Misak-ı Milli’nin yorumunu tarih geçen doksan yılda yapmıştır, bu, bugünkü Türkiye’dir."