İnsan’ın doğasında bulunan mal-mülk edinme arzusu, doğuştan gelen bir özelliktir. Yüce Rabbimiz, var olan bu arzunun, helal haram ayrımı yapmadan mal biriktirme yarışına dönüşmemesi için, “Ey inananlar! Aranızda haksız yere birbirinizin mallarını yemeyin,”buyurarak, helal kazancın dışında haram mal edinmeme konusunda uyarmıştır. Ayrıca ayetin devamında, “İnsanların mallarından bir kısmını bile bile haksız yere yemek için, rüşvetle hâkimlere koşmayın,” ifadesiyle de, özellikle rüşvet- yolsuzluğun haram kılındığına vurgu yapılmıştır. (Bakara,188. Nisa, 29)Her şeyin maddî güce göre değerlendirildiği ve her yere maddenin hâkim kılınmaya çalışıldığı, haramların cazipleştirilip, helal kazancın zorlaştırıldığı bir çağda yaşıyoruz. Diğer bir ifadeyle, Helâlle haram arasındaki mesafenin daraldığı ve dürüst bir hayatın güçleştiği zamandayız.
Böyle bir ortamda kişiyi haram’a çağıran yolların çok yönlü oluşu dikkate alındığında, zamanımızın bir fitnesi halini almıştır. Bu durumu Sevgili Peygamberimiz,“Öyle bir zaman gelecek ki, insanoğlu kazandığı şeyin helâlden mi haramdan mı olduğuna hiç aldırmayacak,” (Buhari) buyurarak, o günün fitnesinden sakınmamız konusunda uyarmıştır. DEVAMI
Böyle bir ortamda kişiyi haram’a çağıran yolların çok yönlü oluşu dikkate alındığında, zamanımızın bir fitnesi halini almıştır. Bu durumu Sevgili Peygamberimiz,“Öyle bir zaman gelecek ki, insanoğlu kazandığı şeyin helâlden mi haramdan mı olduğuna hiç aldırmayacak,” (Buhari) buyurarak, o günün fitnesinden sakınmamız konusunda uyarmıştır. DEVAMI