Anlatımındaki nefâseti ve şahsı için değil, yaşadığı cemiyet ve mensup olmakla iftihar edip şeref duyduğu millet adına, yakınmalarının, endîşelerinin, sızlanmalarının, kahırlarının ve her türlü iç burkuntularının yanında, îmân dolu bir sîneden fışkıran gönül şahlanışlarının, bilgi hazînesi bir beyinden nakledilen millî şuûr terennümlerinin bende bıraktığı iz veya intibanın ihtişamını nasıl beyân edebileceğimi de bilemiyorum.
Eserine yazdığı " SUNUŞ" da bile, derin bir mes'uliyet hissi ve hizmet ülkülerinin dipdiri oluşuna dâir emâreleri okuyunca, Âlemlerin Rabbi olan Yüce Allah (c.c) 'ın, bizlere takdîr buyurduğu " hayr ve şerr"in hesabını, cüz'î irâdemde muhakemeye muktedir olamıyorum.
Bir hadîs-i kudsîde şöyle buyuruluyor: " Kazâ ve kaderime râzı olmayan, beğenmeyen ve gönderdiğim belâlara sabretmeyen benden başka Rab arasın. Yeryüzünde kulum olarak bulunmasın. "
Mustafa Önsel; SUNUŞ ' a şöyle başlıyor: " Kendimi bildim bileli kitap okurum. Kitap okumanın sorumluluk da gerektiren bir uğraş olduğuna inanırım. Ya kitap yazmanın?
Kitapta isimleri geçenlere karşı sorumlusunuz. Okuyana karşı sorumlusunuz. Gerçeklere karşı sorumlusunuz. Tarihe, dolayısıyla gelecek nesillere karşı sorumlusunuz. Zorlukların en büyüğünün, işte bu sorumluluk duygusu olduğunu düşünüyorum. " ( 1 ) YAZININ DEVAMI