Gezi Parkı olaylarını "Olayın sunuluş biçimi, medya planlaması ve şiddet boyutuyla ilerletiliş aşamalarında bir "konsorsiyum" olduğu açık" şeklinde özetleyen ulusal ve uluslararası bir tezgaha dikkat çeken Adem Yavuz Arslan, Ortadoğu'daki mezhepçilik çatışmasının adım adım Türkiye'ye sokulmaya çalışıldığı konusunda hükümete bir uyarıda bulundu.
Kutuplaşmanın AKP'nin oy oranlarını artırabileceğine ama ileride toplumsal barışa önemli zararlar vereceğine dikkat çeken Arslan, mezhepçilik fitnesine vurgu yaptı.
Arslan ayrıca bir kesimin böyle bir ortamda bile iftiralar atarak fitne peşinde olduğuna dikkat çekti.
Arslan, "Dostluk ve kardeşlik hukukunu nerede ihmal ettik' diye düşünülüp muhasebe yapılacağına, toplumun bütün kesimlerini toparlamak için çalışılacağına, faturayı oraya buraya kesmek için yalanlara ve iftiralara başvurmak hiçbir şeyi çözmez.
Konjonktürel nedenlerle dost gibi görünen, sürekli övgüler dizenlerin dostluklarının menfaat temelli olduğunu bilmek, geçmişteki zor günlerde elini taşın altına koymaktan çekinmediğine herkesin şahit olduğu gerçek dostların yer yer eleştiri, uyarı ve hatırlatmalarının ise art niyet ve düşmanlık değil ülke sevgisi ve acı söyleyen dostluktan olduğunu unutmamak şart" dedi.
İşte Adem Yavuz Arslan'ın yazısından ilgili bölüm;
Beklenmedik bir anda
Sonuçta, hiç de akıllara gelmeyecek bir noktadan çakılan kıvılcımla "fitne uyandı." Ortadoğu'nun bünyesindeki en "derin yara"yı Türkiye'nin başına sarmak için "uç" bulundu. Bugün, mezhepçilik adım adım ülkemize sokuluyor.
Şark çıbanı gibi bütün bünyeyi zehirleyecek ve izi ilelebet kaybolmayacak bir vahim tablo bu.
Geçmişte ne kadar darbe ve musibet geldiyse memleketin başına hepsinde dış bağlantılar vardı.
Bugün Gezi'de de var.
Ama bu noktaya nasıl gelindi. Oturup düşünmemiz ve teşhisini koymamız gereken nokta bu.
İç ve dış mihraklar, Türkiye toplumunun farklı etnik, mezhep, din ve yaşam tarzları üzerinden kavga ve kargaşa çıkarma gayretlerine karşılık "Farklılıklar zenginliğimizdir, her kesimin hakkı-hassasiyeti kendi hakkımız ve hassasiyetimizdir" yaklaşımı ile toplumsal barışın devam ve temadisi 10 kusur yıllık başarının nedeniydi.
Kutuplaşma oy artırır ama...
Bazı yorumcuların "gerilim siyaseti bizim oyumuzu artırıyor, %60'lık sağ kesim bizim etrafımızda toparlanıyor" diye ileri sürdükleri değerlendirme toplumsal barışımıza kalıcı hasarlar verebilir.
Kutuplaşmayla oylar yüzde 60'a da vurabilir. Ama 2-3 milyonluk bir kesimle bir ülke savaş alanına döner.
Bunun örnekleri çok.
PKK, Marksist-Leninist bir hareket olarak ortaya çıktı ama sonra Marks'ı, Lenin'i gitti geriye etnik bölücü bir örgüt kaldı ve 30 yıldır bedel ödüyoruz.
Çevreci ve devrimci bu hareketin bir süre sonra çevreciliği de devrimciliği de gider geriye mezhepçi bir savaş kalır.
Seçilmiş hükümete karşı kurulan komploları bir bir deşifre etmiş, yasal sınırlar içinde hepsini yargı sürecine taşımış, ülkenin demokratik nizamda ilerlemesi için vesayet ve derin yapılarla mücadelede rüştünü ispat etmiş kadroların tasfiye edilmesiyle ilgili gazetecilik sınırları içinde yazdığım yazıya "yeni gelenler posta idaresinden mi geldi" karşılığı verildi.
Doğru, posta idaresinden gelmediler. Ama Ergenekon'u, Balyoz'u yapanlar da posta idaresinden gelmemişti.
Onlar da askerdi, polisti, bürokrattı, siyasetçiydi.
Halk bu tip siyasetçileri sandığa gömdü. Hükümetin de aynı çizgideki bürokratları tasfiye etmesi gerekir. Onları yeniden iş başına getirmek değil.
Yangının ortasında fitne peşine düşenler
Bunu analiz etmek yerine son olaylarda yangının ortasında yeni bir fitne ortaya atıldı.
Bazı kişi, yazar ve kurumlar; sivil amirlerinin yazılı ve net emirlerini uygulayan polisin, bilerek aşırı şiddet uyguladığı ve bu şekilde bir kasd-ı mahsusla hükümeti zor durumda bırakmak istediğini yaydılar.
Yangının ortasında fitne peşine düştüler.
Üstelik Başbakan'ın emniyetle ilgili değerlendirmeleri ortada iken.
Anadolu'nun samimi insanlarından oluşan bir camiayı, iftiralarla bu karışıklığa destek veriyormuş gibi göstererek mevcut yaraya ve bölünmüşlüğe bir yenisi eklenmeye çalışılıyor. Partinin en önemli kurucularının bu konudaki yaklaşımları, diyalog ve sağduyu çabaları 'sırttan vurma' diye yaftalanıp camiaya fatura edilmeye çalışıldı. Bir kısım yeni nesil simalar da bu iftirayı yaydı.
Bu iftira ve çamur tutmaz.
Ama kaybeden memleket olur. 'Dostluk ve kardeşlik hukukunu nerede ihmal ettik' diye düşünülüp muhasebe yapılacağına, toplumun bütün kesimlerini toparlamak için çalışılacağına, faturayı oraya buraya kesmek için yalanlara ve iftiralara başvurmak hiçbir şeyi çözmez.
Konjonktürel nedenlerle dost gibi görünen, sürekli övgüler dizenlerin dostluklarının menfaat temelli olduğunu bilmek, geçmişteki zor günlerde elini taşın altına koymaktan çekinmediğine herkesin şahit olduğu gerçek dostların yer yer eleştiri, uyarı ve hatırlatmalarının ise art niyet ve düşmanlık değil ülke sevgisi ve acı söyleyen dostluktan olduğunu unutmamak şart.
Vazife cümleden ala, nefis cümleden edna
Kaosa doğru giden ve derinleştirme planı yapıldığı açık olan bu halden bizi kurtaracak yegane felsefe budur.
Bu aşamada;
1- Türkiye realitelerini iyi düşünmeli, toplumsal barış konusunda hassasiyet ana gündem olmalı. Ele güne altın tepside fırsatlar vermemeli.
2- Dış güçler ve uzantıları 'Türkiye gelişmesin, ilerlemesin' düşüncesinden vazgeçemeyecekleri, her fırsatı değerlendirecekleri unutulmamalı.
3- Yaşananlardan ders çıkartıp gerilimden uzak toplumsal barış ve birlikteliği temin adına gayret içine girmeli.
4- Dostların eleştirilerini düşmanlık olarak algılamamalı.
5- 10 yıllık süreçte AK Parti'ye destek veren toplum kesimlerinin, liberal, muhafazakâr, özgürlükçü aydınların dostane eleştirilerinin düşmanca yaklaşımlar olarak ele alınması, yazarlar, düşünürler ve toplum kesimleri ile ilişkilerde kalıcı hasarlara sebep olacak düzeyde yaftalama ve iftiralar ortaya atıldı.
Bu konudaki yanlıştan dönülerek kifayetsiz ve fitneci aktörlerin tezviratına gelmemeli yerli, milli, adaletli ve hakkaniyetli duruşları ile bunu 10 yıllardır ortaya koyan dostlar ve aydınlarla ilişkiler tamir edilmeli.
Birlik ve beraberlik gerektiren bugünler, kifayetsiz ve müfterilerin tezviratına iltifat etmeme günüdür.
Toplumsal barış, farklılıkları zenginlik gören anlayışla gerilimden uzak durma, tansiyonu düşürme günüdür.
Dış düşman tamam fakat "doğru yolda olduğunuz sürece başkasının delalet ve sapıklığı size zarar vermez'' düsturunu hatırlama, hidayet üzere uyanık olma günüdür.
AKTİFHABER
AKTİFHABER