İstiklâl Marşı şâirimiz Mehmet Âkif Ersoy’un 19 Haziran 1920 târihinde yâni Millî Mücâdele yıllarında yazdığı, Ali Rifat Bey tarafından bestelenen ve Genel Kurmay Başkanlığı (Erkân-ı Harbiye-i Umumiye Riyâseti) tarafından kabul edilerek orduya tamîm olunan “Ordunun Duası” başlıklı şiirinin sâdece iki mısrâsı üzerinde durmak istiyorum:
“Türk eriyiz, silsilemiz kahraman...
Müslümanız, Hakk’a tapan Müslüman.”
Mehmet Âkif, İttihad-ı İslâm (İslâm Birliği) düşüncesini müdafaa ettiği yıllarda, -1913’te- yazdığı Hakkın Sesleri’nde:
“Üç beş beyinsiz kafanın derdine, üç milyon halk,
Bak, nasıl doğranıyor? Kalk, baba, kabrinden kalk!
Diriler koşmadı imdâdına, sen bari yetiş:
Arnavutluk yanıyor...Hem bu sefer pek müthiş!”
Diye başladığı, en hafif ifadeyle ‘sitemkâr’ şiirinin devamında şöyle der:
“Artık ey millet-i merhûme, sabah oldu uyan!
Sana az geldi ezanlar, diye ötsün mü bu çan?
Ne Araplık, ne de Türklük kalacak aç gözünü!
Dinle Peygamber-i zîşânın ilâhî sözünü!”
Ve şiir şu mısrâlarla biter:
“Bunu benden duyunuz, ben ki evet, Arnavudum...
Başka bir şey diyemem...İşte perîşan yurdum!..”
Buradaki “ben ki” ifadesindeki kızgınlığa, kırgınlığa hattâ kahretmişliğe lütfen dikkat ediniz. Baba tarafından Arnavut, anne tarafından ise, Buharalı Müslüman bir Türk olan Mehmet Âkif’i, mensubiyet duyduğu kavim, “perîşan yurdu”na sâhip çıkmadığı için mahçup etmiştir.
Kaldı ki, Âkif, 1912 Balkan fâciasından sonra, Eshâb-ı Kirâm’dan sonra İslâm’a en büyük hizmeti Türk milletinin yaptığının şuûrunda olarak, kavmî mensubiyet tercihini Türk’ten yana sabitleştirmiştir.
Bâzı art niyetli, ırkçı veya mes’elenin özüne vâkıf olmayan kimseler, hâlâ, “Arnavudum” kelimesine takılıp kalmaktan geri durmamaktadırlar. Kişinin hür beyanının aksine idddia bulunmaktan ise, utanmamaktadırlar.
Mehmet Âkif; İstiklâl Marşı’nı yazmadan takriben bir yıl kadar önce yazdığı “Ordunu Duası” şiiriyle, mensubiyetini iftiharla ortaya koymuş, bunu, “Türk eriyiz, silsilemiz kahraman” diyerek ifade etmiştir. Burada da, “silsilemiz” kelimesine dikkat etmek gerekir. Yâni; şeceremiz, sülâlemiz, ırkımız, soyumuz, zürriyetimiz, nesebimiz...kahraman’dır. İstiklâl Marşı’mızdaki “kahraman ırkıma” ile, bunun arasında büyük bir bağ/irtibat olduğu muhakkaktır.
Dînî tercihi ise, tıpkı, yine, İstiklâl Marşı’mızdaki gibi, “Hakk’a tapan Müslüman”dır.
1932 yılında yazdığı Nevruz’a başlıklı şiirinde, bu durumu daha da alenîleştirir:
“İhtiyar amcanı dinler misin, oğlum, Nevruz?
Ne büyük söyle, ne çok söyle; yiğit işte gerek!..
Lâfı bol, karnı geniş soyları taklid etme;
Sözü sağlam, özü sağlam, adam ol, ırkına çek!..”
Hilvan, 15 Teşrinisani 1348/1932
Sâdece sormak istiyorum: Kimdir, bu “Lâfı bol, karnı geniş soylar”?
Ve kimdir, bu “Sözü sağlam, özü sağlam...ırk”, soy, sülâle, neseb, zürriyet?
(Geniş bilgi için bakınız: M. Halistin Kukul, Mehmet Âkif Gibi ve Mehmet Âkif Kadar Türk Olmak, Türk Yurdu Dergisi, Nisan 2012, Sf. 77-81)
HABER GAZETESİ, 27 ARALIK 2018, SF. 6