Böyle bir başlıkla giriş yapmanın üzüntüsü içindeyim!..Fakat, başka bir şey de bulamadım...Bu sebeple; son söyleyeceğimi başta söyleyip rahatlayayım, dedim:
Bu sebeple; “Şiirlerle Nasreddin Hoca Fıkraları” adlı kitabımdaki “Aklına İnmek De Mi Gelmiyor Baba” başlıklı fıkrayla söze giriyorum:
“Hoca bir gün kürsüye/ Çıkmış konuşacaktı
Söyleyeceği şeyler/Birden aklından çıktı.
Ne yaptıysa olmadı/Dedi ki: Ey ahâli,
Nasıl anlatmalıyım/Size bendeki hâli!
Bilirsiniz, güzel söz/Söyleyen bir adamım.
Nedense birdenbire/Karışıverdi aklım.
O sırada Hoca’nın/Oğlu muzipçe güldü.
Yine de babasının/Bu hâline üzüldü.
“İlâhî baba!” dedi/Ne söylemeli sana!
Kürsüden inmek de mi,/Gelmiyor hiç aklına?”
Aslında, sözü daha uzatmaya da gerek yoktur. Çünkü, son birkaç yıldır bile, millî eğitim hakkında yazdıklarım, artık beni bunaltmıştır.
Yazdıklarımdan birkaç cümle nakledeyim:
*“Öğretmen yetiştirme dâvânız yok ise, başka dâvânız da yok demektir”.
*“Öğretmen yetiştirme dâvâsı olmayan maârifin başarıya ulaşması mümkün değildir”.
* “Maârif dâvâsı sıhhatli olmayan bir devletin, bâdirelerden kurtulması zordur”.
*”Bir devletin, milletinin istikbâline dâir maksadını ve hedeflerini tanzim eden birinci derecedeki müessesesi Millî Eğitim Bakanlığı’dır”.
Yetmez mi?!
205 üniversitemiz olduğu hâlde, dünya üniversiteleri arasında, ilk beşyüze girebilen bir üniversitemiz bile bulunmamaktdır. Niçin?
Çünkü; ilkokula giren öğrencilerimizin tamamı, üniversite kapısında birikiyor ve bu birikenler de, dört-beş yıl sonra oradan çıkıyor. Yâni..
Yâni, ilmi esas olan hiçbir eleme yoktur!..Bitiren gençlerimiz de, senelerdir şâhidi olduğumuz gibi, KPS denilen bir imtihana tâbi tutularak gençliklerini harcıyorlar ve her şeyden önemlisi bunalıma giriyorlar. Hiçbir gelişmiş ülkeyle mukayese imkânımız da yok. Hem ortaöğretim PİSA ve hem de üniversite seviyesinde, bu, böyle!..
Bu hususta, ilk selâhiyetli kişi olarak, bizzat Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın farklı târihlerdeki üç konuşmasını nakledeceğim:
1. “Sadece iki alanda arzu ettiğimiz seviyeye ulaşamamış olmaktan fevkalâde üzgünüm, bunlardan biri eğitimdir, diğeri kültür-sanattır.” (Hürriyet GÜNDEM-28 ARALIK 2016-12.51)
2. Ülkemizde faaliyet gösteren 205 yükseköğretim kurumumuzda 7 milyon 611 bin öğrencimiz bulunuyor. Almanya’daki üniversitelerde 3 milyon öğrenci var...Keyfiyet-kemiyet noktasında bir sıkıntımız var. Dünyadaki ilk 500’ün içine iki üniversite değil, bu üniversitelerin sayısını çok daha artırmamız lâzım” (Basın: 03 EKİM 2018)
3. “İki konuda nispeten hedeflerimizin gerisinde kaldık; biri insan yetiştirme olan eğitim, diğeri insanı zenginleştirme olan kültür-sanattır.” (Hürriyet Gazetesi, 08 Eylül 2019)
Burada, “nispeten” kelimesine dikkat çekip, sözümüze devam edelim: Bakalım ki, “nispeten” midir? Çünkü; Türkiye, 2018 PISA’da, 37 OECD ülkesi arasında 31. sırada yer aldı. Yâni, sondan altıncı...Üniversiteler sıralamasında ise, mâlûm, ikinci beşyüzde iki üniversitemiz bulunmaktadır ve yine OECD verilerine göre, üniversite mezunu işsizlik oranımız ise % 27’ye ulaşmıştır.
Millî Eğitim Bakanlığı “İç Denetim Birimi”, bakanlığı âdeta masaya yatırmış ve kendi faaliyetlerine dâir bir araştırma yaparak bir rapor hazırlamıştır. Bu rapora göre; bizim, daha önce ‘tavsiye olarak’ dile getirdiğimiz aksaklık/başarısızlık, bizzat MEB yetkilileri tarafından tespit ve teyit edilerek açıklanmıştır. Yâni...
“Devlete bağlı 130 ilkokul ve ortaokulda 3 bin 444’ü kadrolu 30 bin 542 öğretmen, 19 bin 188 öğrenci, 16 bin 754 veliyle görüşüldü. MEB, Diyânet, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’na bağlı çok sayıda özel öğrenci yurdu incelenmiş”tir. (Bknz. Sultan Uçar, MEB Denetiminde MEB Zayıf Karne Aldı, 3 Ocak 2020-05.50)
Bu rapora göre; ders kitaplarının hantallığı/hacimlerinin büyüklüğü/kullanılmaya uygun olmadığı/ağırlığı ve içlerindeki bilgilerin kifâyetsizli/ifade yetersizliği/Türkçe’nin yanlış kullanılması...Dîğer taraftan; aday öğretmenlerin, meslekî sahada gelişmesini sağlayıcı unsurlardaki çelişkiler ile, öğrenci yurtlarının elektrik tesis zayıflığından, her türlü tertipsizliğine kadar...her şey, bir başarısızlık numûnesi olarak sunulmuştur!..
Gençlerimize ve milletimize yazık edilmektedir!..Hiçbir ciddî tedbir alınmamış, şaşkınlık ve belirsizlik devam etmektedir.
Böyle bir durum karşısında, Nasreddin Hoca’nın oğlunun tavsiyesini yerine getirmek en uygun çâre olmaz mı? Ne dersiniz?