MİLLİ GÜÇ MİLLİ İRADE
Toplam bir cümle fakat kalın bir cümle. 79 kelimelik bir cümle. İçerisinde dört defa millet kelimesi, bir defa milli, bir defa Türkiye Cumhuriyeti ve en önemlisi ve tehlikelisi, Atatürk İlke ve İnkılapları tamlaması geçen bir cümle.
Hangi cümle derseniz, elbette ki cumhurbaşkanı yemin metni diyeceğim.
Sıkıntı var mı? Yok.
Ben cumhurbaşkanı adayı olsam sıkıntı olmazdı.
Çünkü
Milli Görüş gömleğini ne giydim ne de çıkardım. Siyasi bir taktikle, yıllarca içerisinde bulunduğum “Milli Görüş” gömleğini çıkarsam problem olurdu. Görüşün milli küfrün milliyete.
Milliyetçiliğin her türlüsünü bilirim, siyasal olanı, etnik olanı, kültürel milliyetçiliği ve hatta ırkçılığı. Benim ve benim gibilerin kafasında hep dil, tarih ve kültür birlikteliği olan bir milliyetçilik anlayışı vardır.
Milliyetçiliğin ayaklar altına alınacak bir türü belki olabilir ama dil birliğimizi, tarih birliğimizi ve paylaştığımız kültürü nereye sığdıracağız, nasıl yok sayacağız.Faizin her türlüsü ayaklarımın altındadır dersen alnından öperiz. Milliyetçiliğin her türlüsü ayaklarımın altındadır. Yok ya!
Atatürk ilke ve inkılaplarına bağlı kalacağıma yemin edebilirim. Ayaklar altına alınan milliyetçiliğin, altı ilkeden biri olduğunu biliyor, Atatürk’e ve ilkelerine saygı duyuyorum.
Yurdun dört yanında milletin parasıyla, belediye işçilerine pankart astırılıyor.
“Milli Güç, Milli İrade”
Milli güç, bir ulusun milli hedeflerine ulaşabilmek amacıyla kullanabileceği maddi ve manevi kaynaklara denir.
Ülkenin genel fotoğrafına bakınca milli gücün kapsamlı bir biçimde kullanılmadığı ayrıca şahsi menfaatlere alet edildiği açık beyan ortaya çıkıyor. Milli güçten bahsetmek için biraz geç kaldınız.
Milli İrade, ulusça kullanılan ve hiçbir gücün etkileyemeyeceği kuvvettir. Sanıyorum cümle pek doyurucu gelmedi, birinci ağızdan en doğru izahı yapalım.
M. Kemal Atatürk diyor ki,
İki Mustafa Kemal vardır: Biri benim, et ve kemikten, geçici Mustafa Kemal…
Diğeri ölümsüz Mustafa Kemal… Onu “ben” kelimesiyle anlatamam; o, ben değildir, o bizdir! O, ülkemizin her köşesinde yeni fikir ve yeni hayat için, büyük ülkü için uğraşan aydın ve savaşçı bir topluluktur. Ben, onların rüyasıyım sadece. Benim girişimlerim, onların özlemini çektikleri şeyleri tatmin içindir.
Atatürk, Milli İrade açıklamasını en net şekliyle gözler önüne seriyor. Paragrafta bahsettiği insanlar bir torba kömür ile kandırılamayacak kadar zeki, bir paket makarnaya tav olmayacak kadar gözü tok insanlardı. Kendisinin olanı lütuf saydırdığınız inanların günahının vebalini nasıl ödeyeceksiniz.
“Milli Güç, Milli İrade” güzel bir pankart olmuş ama sahibine üç beş beden büyük gelmiş.
Atatürk bir taneydi, tarih sayfalarına altın harflerle geçti, vatandaşını tokatlayan lider olarak değil düşmanı tokatlayan asker olarak, halkın tamamını kucaklayan ve milli mücadeleye davet eden lider olarak anılır, halkın yarısını evde zor zapt eden lider olarak değil. Bağışları, yetiştirdiği gençlerle anılan bir liderdi, yolsuzluk dosyaları ile anılan Karun gibi bir aile reisi olarak değil.
Bir de Milli İrade gazetesi vardı, işgal altındaki Anadolu’nun 1919’da başlayan Kurtuluş mücadelesinin ilk yayın organı. Sivas Kongresi’nde alınan kararla yayın hayatına başlamış ve halkı top yekûn vatan müdafaasına çağıran bir gazeteydi. Her gün ne tür yalan haber üreteceğim diye saçmalayan, yaptığı yalan haberlerden utanmayan, satılmış kalemlerle dolu kâğıt müsveddesi değil.
Bu yazıyı yazmadan önce, cumhurbaşkanlığı seçiminde “milli güç milli irade” pankartının sahibine oy vereceğim diyen birkaç tanıdığa, pankartın anlamını sordum. Dinledim ve güldüm, inanın bilmek istemezsiniz. Böyle adaya böyle seçmen, daha ne diyeyim.