Ülkemizde Atatürk’ün söylediği bu söz pek çok tartışmaya ve üzülerek söylemeliyim ki yanlış anlamalara, ideolojik kavgalara neden olmuştur. Kimse bu ifadeyi bilimsel ve objektif olarak ele alıp bunun ne anlattığı üzerinde kafa yormamış, ideolojik atışma aracı olarak ayırımcı ve bölücülerin sömürü aracı haline gelmiştir.
Öyleyse bir bakalım bu ifade nedir? Bu ifade ‘’Benim aslım Türk olsa da Türk olmasa da ben büyük bir milletin, büyük bir kültürün içinde yaşıyorum, bu coğrafyada yaşayan, bu büyük dili konuşan, bu devasa edebiyatı yaratan insanların içinde mutlu ve huzurluyum. Bana mutluluk veren, bu milletin İslam’a, insanlığa ve uygarlığa hizmetleridir…’’İfadenin açık anlamı budur. Bu, başka bir milleti asla aşağılamak değildir. Gafil, cahil veya hainler buna şöyle bakıyor.’’ Birisi kalkıp ne mutlu kürdüm diyene derse… O zaman ne yapacağız?’’ Belki bir ilk olacak ama bunun cevabı şudur:
Dünyada 200’den fazla devlet vardır. Bu devletlerin resmi dil sayısı yirmiyi geçmez. Türkçe konuşan 6 devlet var. İspanyolca konuşan 30 kadar devlet mevcuttur. Oysa Dünyada konuşulan dillerin sayısı 5000 kadardır. Bu dilleri konuşanların hepsi birer etnik devlet kurmuş olsa meydana gelecek kaosu ve bazı sömürgecilerin bunu nasıl kullanacağını bir Amerikalı CIA mensubu yarbay kitabında şöyle açıklıyor: ‘’Beş bin etnik dile beş bin veya en azından iki bin devlet kurulursa büyük, bir- iki devletin, bu arada ABD’nin işi kolaylaşır, bütün dünya fiilen ABD’nin emrine girer. Büyük savaşlar olmaz, küçük anlaşmazlıkları da biz çözeriz.’’ diyor. Her aklını kullanabilenin anlayacağı bir gerçek ortaya çıkıyor. Avrupa’nın otuzdan çok devleti tek bir devlet olmak için uğraşıyor ve kısmen de başarıyor. Aynı Avrupa ve Amerika Türkiye’yi bölmek için içten ve dıştan büyük gayret gösteriyor. ‘’Böl yönet’’ siyaseti klasik değerini artırarak sürdürüyor. Türkiye’nin içinde çok resmi diller, çok devletçikler olacak, CIA’nın hedefi de böylece gerçekleşmiş olacak. Bunun için de Türk Milletinin birliğini pekiştiren ‘’Ne mutlu Türküm Diyene, Türk Milleti bir bütündür, parçalanamaz’’ gibi ifadelere saldırılmaktadır.
Esasen bu gibi gafil ve bölücüler keskin bir ayırımcılık çıkarmamış olsalar çok rahatlıkla ve severek ‘’Ne Mutlu Kürdüm Diyene ‘’ denebilir. Çünkü Türk Milletinin çok aziz bir tamamlayıcı parçası olan Kürt kökenli insanlar bizim kardeşimizdir. Bize ve tarihi gerçeklere göre gerçek Kürtlerin aslı Orta Asya kökenlidir. Onların kültürleri, dilleri, adetleri ve gelenekleri, onların peygamberleri, inançları bizim inançlarımızla ve diğer unsurlarla beraber tamamen bizim zenginliğimizdir ve çok küçük farklarla ayrılır. Farkları abartmak, büyütmek bölücülüktür, ihanettir.
Pek çok araştırmacı ülkemizin etnik yapısını araştırmış ve yaklaşık olarak yakın sonuçlar bulmuşlardır. Biz Hollandalı Peter Andrews’ın oranlarını görelim: Türkler %81, Kürtler%11 ve diğerleri %8 gibi rakamlar vermiştir. Gerçi o Türkmenleri, Alevileri, Avşarları vb. Türk’ten ayrı etnik grup saymıştır. Biz ise doğal olarak toplamı aldık. Böyle bir ortamda elbette ki hâkim ve sayıca üstün olan grubun genel kültürü öne çıkacaktır. Daha açık söylemek gerekirse yukarıdaki oran tersine olsa, yani Kürtler%81, Türkler%11 olsalardı elbette ki devletin ve milletin ismi değişik olurdu. ‘’Ne Mutlu Kürdüm Diyene’’ kabilinden sözler öne çıkardı.
Ayrıca örneğin ben Mısır’da bir Türk olarak o devletin yurttaşı olsam muhteşem Arap ve Mısır kültürü ve coğrafyasında, yüce Kur’an dilinin ortamında iyi bir Arap ve Mısır milliyetçisi olurdum. ‘’Ne Mutlu Arabım Diyene’’ kabilinden ifadeleri de büyük bir sevgi ile kabul ederdim(Zaten Genom adlı İngilizce dergide Kahire’nin yaklaşık %50’sinin DNA’sı Türk çıkıyor, deniyor.) Yani Arap kardeşlerimize entegre(birleşme) olmuş büyük sayıda Türkün Mısırda bulunmasının ne sakıncası var?
Öyleyse ‘’Ne Mutlu Türküm Diyene’’ ifadesine kimler, neden karşı çıkıyor? Bunlar genel olarak üç grupta toplanabilir. Birinci grup cahildir. Bu ifadenin analizini yapacak kültür ve zekâdan yoksundurlar. Bazen hainleri, bazen de gafilleri dinleyerek çok yüzeysel ve dedikodu seviyesindeki maskaralıklara alet olurlar. İkinci grup gafildir. Bunların önemli bölümü liberal görüşte olduklarını öne sürerler. Aslında felsefi ve sosyolojik derinliği olmayan bu güruhun vatan ve millet sevgileri negatiftir. O zaman milletin bir ve beraber olması onları ilgilendirmez. Bir zamanlar bunlardan bir sakallı profesör şöyle demişti. ‘’Benim için demokrasi ve ferdi haklar önemlidir. Vatan millet ve sınır tanımam. Bunlar Atina’da varsa oraya giderim. Asker, ordu vb. beni ilgilendirmez.’’. Bu kişinin bir Amerikan turistinden ne farkı vardır. Türküm demek ona tabii ki zül gelecektir. Bunlara şimdilerde kendilerine ‘’İslamcı’’ sıfatı yakıştıran gafiller de katılmıştır. Bu ikincilerin liberallerden farkı, bunların çoğunun aynı zamanda zekâ özürlü olmalarıdır. Zira bunların akıllı geçinenleri meseleyi bilirler, ama Türk düşmanı oldukları için Allah’ın yarattığı bu aziz millete ayrılık ve etnik bölücülük fitnesini aşılamaktan çekinmezler. Onlar şu soruya cevap veremezler: ‘’Ne Mutlu Türküm Diyene’’ sözünü söylemek günah mıdır? Hayır. Böyle bir günah yoktur. Asıl günah işleyenler, her gün etnik fesat ocağını sıcak tutmak üzere ismi belli olmayan bir milletten bahsederken herkesçe bilinen etnik grupları art arda sayan ırkçılardır. Bunlar İslami açıdan münafıktır.
Üçüncü grubu oluşturanlar Türkiye’yi parçalayıp, Amerikalı CIA ajanının yazdığı gibi, küçük parçalara ayırmak için küresel sömürgecilerin temsilciliğini yapan Türk ve Türkiye düşmanı hainlerdir.
Bir hususu da belirtelim. Yazılı tarihe göre yaklaşık 2300 yıldan beri devletlere sahip olan Türk Milleti asimilasyon da yapmamış, birilerini inkâr yoluna da gitmemiştir. Asimilasyon yapmış olsaydık bin yıldan sonra bu coğrafyada etnik azınlık mı kalırdı? Tabii ki kalmazdı. Türkler daima entegrasyon(birleştirme) düşünmüşlerdir. Cumhuriyet de entegrasyon düşünmüştür. Ama bunu Kenan Evren ve benzerleri yüzünden becerememiştir. En büyük inkâr, bölücülerin dediği gibi, Kürtlerin inkârı değil, aksine Kürtlerin Türk Milletinin bir parçası olduğunun inkârıdır.
Kısaca Kürtlerin Türkler tarafından asimile edildiğini söyleyenler yukarıda belirttiğimiz gruplardan münafık veya hainlerden olan kimselerdir.
Türk olmaktan ve bu ülkede Türk olarak yaşamaktan mutlu olmayanlara da bu ülkede yaşama hakkı vardır. Ancak bizim neyi sevip neyi sevmeyeceğimize, neden mutlu olup neden hoşlanmayacağımıza kimsenin karışmaması gerekir. Nihai sorun buradan kaynaklanıyor.
Tabii ki yazımın sonunda şunu söyleyebilirim:
Ne Mutlu Türküm Diyene.
Ne Mutlu Türküm Diyene.