Osmanlı döneminin önemli Bektaşi dergâhlarından biri olan ve 15. yüzyılda inşa edilen Hasan Baba Tekkesi, Yunanistan’ın Larisa iline bağlı Tempi köyünde yeniden hayat buldu. Uzun yıllar harap durumda kalan yapı, Avrupa Birliği, Yunanistan Kültür Bakanlığı ve Larisa Belediyesi'nin desteğiyle sınırlı da olsa restore edilerek ziyarete açıldı.
14. Yüzyıldan Günümüze Ulaşan Manevi Miras
Olimpos Dağı’nın eteklerinde, Atina–Selanik otoyolu üzerinde stratejik bir konumda yer alan Hasan Baba Tekkesi, Bektaşi dervişleri tarafından 14. yüzyılda kuruldu. Osmanlı döneminde “Bababoğazı” olarak bilinen bölge, Müslüman ve özellikle Bektaşi nüfusun yoğun olduğu yerlerden biriydi. 1923 nüfus mübadelesinin ardından bölgedeki Müslüman halk Türkiye’ye göç etti, köye ise Anadolu’dan gelen Rum mübadiller yerleştirildi.
Mimarisi ve Manevi Önemiyle Dikkat Çekiyor
Tarihi yapının merkezinde yer alan Hasan Baba Türbesi, kare planı, tek kubbesi, Kur’an ayetleriyle süslenmiş duvarları ve zarif çiçek motifleriyle dikkat çekiyor. Türbe, geçmişte sadece dini bir yapı değil; kadınların şifa aradığı, çocukların adak adadığı, halkın bir araya geldiği önemli bir toplumsal merkezdi.
Açılışta Bektaşi Toplulukları Buluştu
Yaklaşık 10 yıl süren restorasyonun ardından Hasan Baba Tekkesi, 25 Mayıs 2025’te düzenlenen törenle yeniden ziyarete açıldı. Açılışa yerel halkın yanı sıra Yunanistan’daki Bektaşi toplulukları da katıldı. Gelişme, sosyal medyada da yankı uyandırdı ve 27 Mayıs’ta @Babaishakk adlı kullanıcı tarafından X (Twitter) platformunda paylaşıldı.
Bektaşi Eğitim ve Kültür Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Mahmut Erik Aydın yaptığı açıklamada, Yunan makamlarına ve Tempi köyü halkına teşekkür ederek, “Hasan Baba Tekkesi’nin korunması için Türk tur gruplarının ziyaretleri büyük önem taşıyor,” dedi.
Balkanlar’da Bektaşi Mirası İçin Umut
Uzmanlar, Hasan Baba Tekkesi’nin restorasyonunun yalnızca fiziksel bir iyileştirme olmadığını, aynı zamanda Osmanlı sonrası Balkan coğrafyasında Alevi-Bektaşi kültürel mirasının yeniden görünür hâle gelmesi açısından da önemli bir adım olduğunu belirtiyor. Bu tür yapıların korunmasında kültürel diplomasi, akademik çalışmalar ve yerel sahiplenmenin önemi vurgulanıyor.