Kültür Bakanımız Sayın Numan Kurtulmuş: "Türk dünyasında Sovyetler'in özellikle dağılmaya başladığı dönemde FETÖ tehlikesini ilk anlayan birisinin de Turan Yazgan Hoca olduğunun altını çizmek isterim.” diye bir cümle kuruyor.
İstanbul Üniversitesi Kongre Kültür Merkezinde, Turan Yazgan Hoca'nın hizmetleri çerçevesinde Kültür Ocağı Vakfı (KOCAV) tarafından Kültür ve Turizm Bakanlığı destekli olarak hazırlanan "Uluğ Beyler Turan Yazgan" belgeseli galasında…
Sayın Bakanın konuşmasının ana gövdesi şöyledir:
"Türk dünyasında çocuk şenliklerinden, orada açtığı okulların gidişatına kadar her birisini son derece yakından takip ettiğini hepimiz biliyoruz.
Oradan gelen insanların burada yaptığı faaliyetleri de büyük bir sevinç ve sonuna kadar takip ettiğini hepimiz biliyoruz. Bütün bunların yanında Türk dünyasında Sovyetler'in özellikle dağılmaya başladığı dönemde FETÖ tehlikesini ilk anlayan birisinin de Turan Yazgan Hoca olduğunun altını çizmek isterim. O zamanlar çok açık bir şekilde bu tehdidi söyler. Bunun sadece Türkiye için değil, Türk dünyası için de bir tehdit olduğunu bütün çevresine açık bir şekilde ifade ederdi. Zaten hem Bakü'de hem Kırgızistan'da onlarla mücadele ettiğini biliyoruz.”
“Zaten hem Bakü'de hem Kırgızistan'da onlarla mücadele ettiğini biliyoruz.”
Sayın bakan, bu tespiti FETÖ’yü “Türkçe Olimpiyatları yapıyor” diye alkışlayıp hatıra paraları bastırarak, statlarda avaz avaz methiyeler düzerken yapabilmiş olsaydık keşke.
O devirde Sayın Turan Yazgan Hocamız ancak birkaç küçük gazete ve dergide yer alan Türk Dünyası Çocuk Şenlikleri yapıyordu ama üstü örtülüyordu…
Sayın Kültür ve Turizm Bakanımızın konuşmasının zirvesi şöyledir:
“Turan Yazgan Hoca, iyi bir idealist nasıl olur, iyi bir dava adamı nasıl olur? (burada anlam düşüklüğü var) Ama sonuçta postmodern çağın en çok erozyona uğrattığı şey dava adamlığıdır. O taraftan ya da bu taraftan dava adamları o kadar azaldı ki...
Turan Yazgan gibi inandığı hedeflere kendini adamış insanlar artık giderek azalıyor. Onun için Turan Yazgan'ın bu dava adamlığı yönünü de ortaya çıkararak, BU ADANMIŞ KİMLİĞİNİ DE ORTAYA ÇIKARARAK, FİKİRLERİNİ, TÜRK DÜNYASINA İLİŞKİN HAYALLERİNİ YENİDEN ÜRETEREK hem Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı hem KOCAV gibi kuruluşlarımız onun fikirlerinin çoğaltılmasına gayret etmektedirler."
Şimdi, şunları mı anlamalıyız bu konuşmadan:
*Devlet aklı artık uyanmış, kendi değerlerine sahip mi çıkıyor?
* Hocamızın kurduğu Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı ve Kültür Ocağı Vakfı (KOCAV)’ın kültürel etkinliklerinin bundan sonra Kültür Bakanlığının katkılarıyla gerçekleşeceğine inanalım mı?
*Bu konuşma, bir protokol metni olmaktan öteye gidecek midir?
O sözde Türkçe Olimpiyatları buz gibi riya ve göz boyama idi. Yedirdiler hepimize…
İlk zamanlar ben bile heyecanlandım. Ta ki TRT’de o şiirleri harika okuyan, Türkçe şarkıları enfes seslendiren çocuklarla yapılan söyleşiyi dinleyene kadar…
Gördüm ki bu çocuklar, ezberledikleri dışında Türkçe bilmiyor.
İngilizce eğitim verilen bir okulda Türkçe’nin çorbada limon kadar hükmü mü olur?
Bunu anlayamadık.
Türk Cumhuriyetlerinde açılan bir mağazada görevli bir kardeşimiz işten ayrılıp dönmüştü. Sebebini sordum:
-Biz, ABD mallarının satıcılığını yapıyoruz orada. Neyin bekçiliğini yapacağım ki?...
Fetullah Efendi (!) o zamanlar henüz ABD vatandaşı bile olmamıştı…
Diyeceğim odur ki, Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı’nın yıllardır yaptığı Türk Dünyası Çocuk Şenliklerini Kültür ve Turizm Bakanlığımız destekleyebilir, TRT canlı yayınlayabilir mi?
Buyurun size gerçek bir Türk’çe ve Türkçe Olimpiyatı…
Bunu gerçekleştirerek üzerimizdeki yılların pasını silin Sayın Bakanım.