Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre, 2015 yılında Dünya’da 800 bin kişi intihar sonucu hayatını kaybetti. İntihar sayısının 2030 yılında ise 1 milyonun üzerine çıkacağı tahmin edilmektedir.
Bilindiği gibi Her yıl 10 Eylül Dünya İntiharı Önleme Günü olarak anılıyor.Yrd. Doç. Dr. Fatma Duygu Kaya Yertutanol, kişilerdeki intihar düşüncesi ve bunun önlenmesine yönelik önemli değerlendirmelerde bulundu.İntihar riski olan kişiler, mutlaka destek almalıdır
İntiharı tetikleyen etmenler kişide çoğunlukla birden fazla şekilde ve birbiri içine geçmiş şekilde bulunduğuna dikkat çeken Yrd. Doç. Dr. Fatma Duygu Yertutanol, klinik olarak ağır depresyonu olan bir bireyde aynı zamanda travmatik yaşantılar, işlevsellikte bozulma, sosyal-mesleki ve ailesel sorunlar da görüldüğüne dikkat çekerek; "İntihar riski bulunan kişilerde tüm bu etmenlerin birlikte ya da kademeli ele alındığı iyileştirici yaklaşımlar uygulanmalıdır. İntihar isteği ya da girişimi olan kişilerin sorunlarla baş etme zorluğu olduğu açıktır. Bir şekilde kişiyi çaresizliğe iten maddi ya da ruhsal sorunlar giderek büyümüş, yoğunlaşmış ve artık kişinin kapasitesini aşmıştır. Başa çıkma yöntemleri geliştirmek uzun vadede kazanılabilecek beceriler olduğu ve intihar düşüncesi acil olarak ele alınmayı gerektiren bir konu olduğu için bu noktada kişilerin ilk önce profesyonel yardım almalarını, bu amaçla da ruh sağılığı profesyonellerine başvurmalarını öneririm.” dedi.İntiharı dile getiren kişileri ciddiye alın!
“Etrafımızda intihar isteği ya da niyeti olduğunu söyleyen bir yakınımız varsa, öncelikle bu durumu ciddiye almamız gerekir” diyen Yrd. Doç. Dr. Yertutanol, kişide o ya da bu nedenle kendini öldürme isteğinin bulunması her zaman ciddiye alınması gereken bir durum olduğunu söyledi. Bunun bir yardım çağrısı olduğunu ifade eden Yertutanol, "Dolayısıyla intihar düşüncesini bizimle paylaşan kişiye öncelikle ‘bu durumun önemli olduğunu ve bunu önemsediğimizi’ söylememiz gerekir.En çaresiz hissedilen anda bile çözüm yollarının olduğunun hatırlatılması gerektiğine işaret eden Yertutanol, "Dolayısıyla ‘profesyonel yardım aramak’ bu noktada ilk yapılması gereken şey olmalıdır. Profesyonel yardım; öncelikle en acil durum olan intihar isteği ve niyetinin en hızlı şekilde giderilmesinin yanı sıra bunu tetikleyen ruhsal hastalığın yatarak ya da ayaktan tedavisini, yine tetikleyici olabilecek çevresel etkenlere yapılacak müdahaleleri içerir.Toplumda düşünülenin aksine bir kişiyle intihar düşüncesine dair konuşmak o kişinin intihar etmesini kolaylaştıran bir etken değildir. Bu nedenle, kişideki intihar düşüncesinin ayrıntılarını öğrenmek için bunun sadece istek boyutunda mı olduğu yoksa intihar etmek için plan yapıp yapmadığı sorgulanmalıdır. Eğer kişi intihar için planlar yaptığını söylüyorsa (örneğin silah almışsa, internette intiharla ilgili araştırmalar yapıyorsa vb.) o zaman durumunun çok daha acil olduğunu anlamak gerekir. Böyle bir durumda profesyonel yardıma hiç vakit kaybetmeden başvurulmalıdır. Bu başvuruya kadar intihar riski bulunan kişinin yalnız bırakılmaması, intiharı gerçekleştirmesine aracılık edecek ilaç, kesici-delici alet ve varsa silah gibi araçların el altından kaldırılması önemlidir. Ancak bu destek kişiyi bunaltıcı bir ‘sürekli kontrol edilme’ durumuna gelmemelidir.İntihar riski olan kişiler, yakınlarının desteğine ihtiyaç duyuyor
İnsan yaşamında sosyal desteğin önemi hiçbir zaman göz ardı edilemez. İntihar riski olan kişilerin yakın çevrelerinin desteğine her zamankinden çok ihtiyacı vardır. Kişinin sıkıntısını/sorununu empatik bir şekilde dinlemek, o kişinin sizin için önemli olduğunu söylemek, çözümsüz görünen sorunların çoğu kez geçici ve çözülebilir olduğunu gerçekçi bir dille belirtmek, kişiyi mutlaka ciddiye almak gibi müdahaleler etkili olacaktır. Diğer yandan intihar düşüncesini önemsememek; ona kızmak, eleştirmek ve/veya onunla tartışmak, intiharın kötü/yanlış bir şey olduğunu söylemek, tavsiyelerde bulunmak işe yaramayacaktır.Sorunlarla baş etme yöntemlerinin birçoğu öğreniliyor
Sorunlarla baş etme yöntemleri kişiden kişiye değişiklik gösterir. Bu yöntemlerin bir kısmi sağlıklı ve olgun başa çıkma yöntemleri olup daha işlevseldir. Oysa sağlıksız ve olgun olmayan başa çıkma yöntemleri sıklıkla sorunların çözülmesine faydalı olmadığı gibi daha da ağırlaşmasına yol açabilir. Sorun çözme yöntemlerini genellikle yaşamımız boyunca çevremizden öğreniriz. Bu noktada ilk önce aile içinde ebeveyn ve/veya diğer yakınlarımızın nasıl sorun çözdüğüne tanık olur ve onların yöntemlerini benimseriz. Bunun dışında kendi yaşam deneyimlerimiz de giderek öğrenilmiş yöntemlerimizin değişmesine ve şekillenmesine yol açar. Doğuştan bazı yetenek ve beceriler ile doğduğumuz aşikâr olmakla birlikte sorunlarla baş etmede kullanılan yöntemlerin büyük bir kısmının öğrenme ile edinildiğini söyleyebiliriz. Bu beceri psikoterapi ve psikoeğitim gibi uzun süreçli müdahaleler ile edinilebilir.”