24 Kasım Öğretmenler Günü münasebetiyle "Eğitim ve Öğretmen" başlığı altında konuşmasını gerçekleştiren Kuruoğlu, örnek uygulamalardan hareketle geçmişten günümüze eğitim ve sorunları üzerinde durdu. Sohbete tarihte Türk devletlerinin sahip oldukları eğitim sistemlerinden bahsedilerek başlandı. Hunların nasıl bir eğitim modeli olduğu bilinmese de, devamındaki Göktürklerin, en önemli özelliğinin yazıyı kullanmaları, Göktürk alfabesini üretmeleri ve yazıtlar ortaya koymaları olduğu ifade edildi. Eğitimin bir yönünün insanlara nasihat etmek olduğu vurgulanırken, yazıtlarda da insana nasihatte bulunulmasının bu bağlamdaki yerine dikkat çekildi. Devam eden süreçte, Türklerin bu nasihat modelini geliştirdiği, Selçuklu Devletinde Nizamiye medreselerinin kurulmasıyla birlikte yazarların, şairlerin yetiştiği ifade edildi. Selçuklu ile ivme kazanan medreselerin Osmanlı imparatorluğu ile devam edip geliştirildiğine değinildi.Medreselerin bozulması, eğitim kurumlarının işlevini yitirmesi ile, nitelik ve niceliğin yok olduğu, verilen eğitimin bilimsellikten uzaklaşıp salt dinsel bir kimliğe bürünmesi sonucunda, Osmanlı Devleti'nin yıkılma sürecinin başladığı ifadelerine yer verildi. Köy Enstitüleri modelinden bahsedilirken, hedefler itibariyle müthiş bir model olduğu, fakat politize edilmesi neticesinde bazı mezunlarının kendi milletine, milletinin değerlerine, inancına aykırı tipler olarak halk nezdinde eleştirildiği kaydedildi. Uzun yıllar tartışma konusu olan bu meselenin halen tartışma konusu olduğu ifade edildi. 1954' e gelindiğinde Eğitim Enstitülerinin kurulduğu devamındaki sürecin sonunda da Öğretmen Okulları ve Eğitim Fakültelerine geçildiği anlatıldı. Öğretmen yetiştirmedeki en büyük sıkıntının, her yapılanın siyasi kaygıya kurban edilmesi olduğu, asıl yanlışın da buradan kaynaklandığı, politik dayatmanın vasıtası olarak öğretmenleri konumlandırmanın büyük bir hata olduğu vurgulandı. Okulları özelleştirmenin eğitim sorunumuzu çözmeyeceği, ehliyetsiz öğretmenlere bakıp fedakar hocalarımıza dönük genel değerlendirmelerin bizi doğru yola götürmeyeceği ihtar edildi. Türk eğitim sisteminin merkezinde yer alan öğretmenlerimizi donanımlı şekilde yetiştirmenin eğitim meselemizdeki sıkıntıları çözmenin ön şartı olduğu dile getirildi. Konuşmacı sözlerini şöyle sonlandırdı: "Öğretmenlik mesleği bu toplumunda önceden çok saygındı. Şarkılara, türkülere ve şiirlere konu olan öğretmen modelinden, her öğretmenler gününde elini öptüğümüz öğretmen modelinden, "Hiçbir şey olamazsan öğretmen ol" modeline geldik...
Biz istersek millet olarak eğitim hamlesini başlatalım, yirmi yıla, otuz yıla gerek yok, beş yılda ya da en geç on yılın sonunda inanılmaz şeyler yaparız. Yeter ki bir "milli" eğitim modelini ortaya koyalım, yeter ki insanları motive edelim, var olan heyecanımızı kontrol altına alıp doğru kullanalım". Konuşmacının sohbetine son vermesinin ardından, ocak başkanı Serkan Şen tarafından, Türk Ocağı anmalıkları kendisine takdim edildi.
Biz istersek millet olarak eğitim hamlesini başlatalım, yirmi yıla, otuz yıla gerek yok, beş yılda ya da en geç on yılın sonunda inanılmaz şeyler yaparız. Yeter ki bir "milli" eğitim modelini ortaya koyalım, yeter ki insanları motive edelim, var olan heyecanımızı kontrol altına alıp doğru kullanalım". Konuşmacının sohbetine son vermesinin ardından, ocak başkanı Serkan Şen tarafından, Türk Ocağı anmalıkları kendisine takdim edildi.