Türk, atasının mezarını vatan bilir ve orayı düşmana çiğnetmez, bu bir.
İkincisi ve en önemlisi son günlerdeki “Şehitler Tepesi atışması” ki akıl ve bilgiden, ruhtan yoksun tartışmalar var. Çapsız paylaşımlar yapılıyor sosyal medyada…
Biri “Şehitler tepesi inşallah boş kalmayacak” derken öbürü “Bizim iktidarımızda Şehitler Tepesi boş kalacak” derken itirazını sunuyor bomboş, anlamsızca…
Şehit olanlar mutlaka bir tepeye defnedilir veya şehitleri üst üste yığıp tepe mi yapıyorlar zannediyor bunlar acaba?
Şehitler yurdunu nöbetçiden yoksun bırakmak önemliymiş gibi bir anlam çıkıyor.
Ne komik…
Bu tartışmada “Şehitler Tepesi boş kalacak” diyenin cehaletini, üfürükten aklını görüyoruz günlerdir.
İşte Arif Nihat Asya’nın o şiiri:
BİR BAYRAK RÜZGÂR BEKLİYOR
Şehitler tepesi boş değil,
Biri var bekliyor.
Ve bir göğüs, nefes almak için;
Rüzgâr bekliyor.
Türbesi yakışmış bu kutlu tepeye;
Yattığı toprak belli,
Tuttuğu bayrak belli,
Kim demiş meçhul asker diye?
Destanını yapmış, kasideye kanmış.
Bir el ki; ahretten uzanmış,
Edeple gelip birer birer öpsün diye fâniler!
Öpelim temizse dudaklarımız,
Fakat basmasın toprağa temiz değilse ayaklarımız.
Rüzgarını kesmesin gövdeler
Sesinden yüksek çıkmasın nutuklar, kasideler.
Geri gitsin alkışlar geri,
Geri gitsin ellerin yapma çiçekleri!
Ona oğullardan, analardan dilekler yeter,
Yazın sarı, kışın beyaz çiçekler yeter!
Söyledi söyleyenler demin,
Gel süngülü yiğit alkışlasınlar
Şimdi sen söyle, söz senin.
Şehitler tepesi boş değil,
Toprağını kahramanlar bekliyor!
Ve bir bayrak dalgalanmak için;
Rüzgar bekliyor!
Destanı öksüz, sükûtu derin meçhul askerin;
Türbesi yakışmış bu kutlu tepeye
Yattığı toprak belli,
Tuttuğu bayrak belli,
Kim demiş meçhul asker diye? ...
Arif Nihat Asya
Şair, “Şehitler tepesi boş değil,
Biri var bekliyor.” diye girmiş söze ki bu şehit toprağı, vatan toprağıdır, “orayı bekleyen mutlaka birileri vardır” diyor.
“Ve bir göğüs, nefes almak için;
Rüzgâr bekliyor.
Türbesi yakışmış bu kutlu tepeye;
Yattığı toprak belli,
Tuttuğu bayrak belli,
Kim demiş meçhul asker diye?” mısralarıyla şair:
a) Şehitlerin yattığı yer, varlıklarına saygıdan dolayı türbe olarak adlandırılır,
b) Ve o tepe bunun için kutludur
c) Çünkü “yattığı toprak, tuttuğu bayrak belli”dir, bu yüzden şehitlerin yattığı yer, meçhul bir asker mezarı değildir, diyor.
Not: Başka kültürlerdeki “Meçhul Asker Anıtları”na dokundurma vardır bu mısrada.
Şair:
“Destanını yapmış, kasideye kanmış.
Bir el ki; ahretten uzanmış,
Edeple gelip birer birer öpsün diye fâniler” derken, destansı bir çarpışma sonunda bu makama erişmiş yiğitler her türlü övgüyü hak etmiştir.
(Onun) ahiretten uzanmış elini sıraya girerek birer birer bütün faniler öpsün.
Ve devamla, şöyle yorumlayabiliriz şiirin geri kalan kısmını:
Dudaklarımız temizse o eli biz de öpelim, fakat ayağımız temiz değilse onun bulunduğu toprağa basmayalım.
Şehidimize saygıdan dolayı gövdeler onun rüzgârını kesmesin, onu öven nutuk ve kasideleri söylerken sesimiz esen rüzgârın sesinden yüksek çıkmasın.
Şehitlerin başında söylenen nutukları, kasideleri alkışlayanlar, yapma çiçekler sunanların bu hediyeleri geri gitsin.
Ona, oğullardan, analardan dilekler, yazın sarı, kışın beyaz çiçekler yeter.
Senin için (az önce) söylenmesi gerekenler söylendi.
Ey şehidimi bekleyen süngülü yiğit, gel nöbetine geç ki seni alkışlasınlar. Nöbetini iyi tut, bundan sonra söylenecek her sözü sen söyle artık, söz senin.
Şehitler tepesindeki türbe boş (yalnız) değil çünkü toprağını kahramanlar bekliyor. Aynı zamanda gönderdeki ay yıldızlı bayrak dalgalanmak için yurdumun hür rüzgârını bekliyor.
Bu kutlu tepeye türbesi yakışmıştır. Yattığı toprak, tuttuğu bayrak belliyse böyle bir şehide, askere kim “meçhul asker” diyebilir.
Atasının, şehitlerinin yattığı yeri boş bırakmak demek istiklâlini kaybetmek demektir.
Allah, böyle bir zilleti yaşatmasın milletimize.