Milliyetçi Hareket Partisi Genel Sekreter Yardımcısı Recep DUMANLI “AKP’nin Bir Balonu Daha Patladı; Büyüme Yetersiz, Gelir ve Servet Dağılımı Bozulmuştur” dedi.
Recep Dumanlı; AKP'nin Milletvekili Genel Seçimleri ile işbaşına geldiği andan itibaren, Türkiye Cumhuriyeti’nin tarihi, siyasi ve ekonomik varlıklarını görmezden gelerek Cumhuriyetin tarihini AKP ile başlatma çabalarına girişmiş, kendi yaptıklarını 80 yıllık dönem ile mukayese etmeye kalkıştığını söyledi.
Yalan ve aldatmalarla başarılı olduğunu belirten Dumanlı: "Şimdilerde yayınlanmaya başlayan ulusal veya uluslararası yayınlar dikkatle izlendiğinde bu güne kadar AKP tarafından anlatılan pek çok şeyin aslında bir balondan ibaret olduğunu ve balonların da artık daha fazla şişirilmeye tahammülü kalmadığından birer birer patladığı ortaya çıkmaktadır."dedi.
Recep Dumanlı Basın açıklamasını şöyle sürdürdü:
Yalan ve aldatmalarla başarılı olduğunu belirten Dumanlı: "Şimdilerde yayınlanmaya başlayan ulusal veya uluslararası yayınlar dikkatle izlendiğinde bu güne kadar AKP tarafından anlatılan pek çok şeyin aslında bir balondan ibaret olduğunu ve balonların da artık daha fazla şişirilmeye tahammülü kalmadığından birer birer patladığı ortaya çıkmaktadır."dedi.
Recep Dumanlı Basın açıklamasını şöyle sürdürdü:
Bunlardan birisi, AKP döneminde “Cumhuriyet tarihindeki en yüksek ortalama büyümenin yaşandığı” yalanıdır. 91 yıllık Cumhuriyet tarihimizin değişik kesitleri, farklı şartlar içerisinde ve farklı değerlendirmeler ile analiz edilmelidir. Örneğin Cumhuriyetin kuruluşu ile “Büyük Buhran” arasında geçen süre özel bir durum arz etmektedir. 1929 ile 1939-40 arası da yine farklı olayların yaşandığı bir süreçtir. İç, dış ekonomik, siyasi ve askeri gelişmeler ülkenin daha sağlıklı bir yapı içinde büyümesini olumsuz şekilde etkilemiştir. 1940-1945 arası II. Dünya Savaşı dönemidir ve ekonomik daralma o yıllarda kaçınılmaz olmuştur.
II. Dünya Savaşı sonrası küresel yenilenme sürecinde Türkiye büyümeden payını almış, 1950-1960 arasında yüzde 7.0’ye yakın bir ortalama büyüme yakalayabilmiştir. 1960 ihtilaliyle başlayan ve 1980 darbesine kadar süren dönemde de çok önemli çalkantılar yaşanmasına rağmen, ekonomik büyüme zor şartlarda da olsa sürdürülmeye çalışılmıştır.
1980 yılıyla başlayan küresel bütünleşme döneminde de büyüme sürdürülmüş, 1980-89 arasında ortalama büyüme oranı yıllık yüzde 5’in üzerinde olmuştur. 1990-1999 arasında büyüme yavaşlamış ve yıllık ortalama yüzde 3,5 civarında gerçekleşmiştir. Bu dönemde de 1994 ve 1997 yıllarında ekonomik krizler büyüme üzerinde belirleyici ve etkileyici olmuştur.
2000 yılında yüzde 6,3, 2002 yılında da yüzde 7,9 büyüme sağlanırken, ekonomik krizin yaşandığı 2001 yılında ise yüzde -9,5’lik bir daralma yaşanmıştır. Bu süreçte ekonomik krize ilave olarak iki büyük depremin yaşandığı da unutulmamalıdır.
Şimdi gelelim AKP’nin büyüme balonunun uçurulduğu 2003- 2014 dönemine. 12 yıllık bu süreç içinde gerçekleşen ortalama yıllık büyüme oranı sadece yüzde 4,8 olmuştur. Bu dönem büyüme seviyesi, sürekli olalar eleştirdikleri beğenmedikleri Atatürk dönemi ile Menderes ve Demirel döneminden de geride kalmıştır. Doğal nüfus artış hızını da düştüğümüzde Türkiye AKP döneminde büyümemiş, ayakta zor kalmıştır. Böylece AKP’nin büyüme balonunun bir fiyasko olduğu anlaşılmış ve sessiz sedasız patlamıştır.
Elbette büyüme oranları beraberinde bazı göstergelerin de irdelenmesini gerektirmektedir. Bunlardan gelir ve servetin dağılımı önem taşımaktadır. 12 yıllık süreçte gelir dağılımının iyileştiğini, sosyal kesimlerin milli gelirden artan refah ölçüsünde pay aldığını söylemek imkânsızdır. Nitekim 2002 yılında en alt gelir grubu (Birinci yüzde 20) milli gelirden yüzde 5,0 pay alırken, 12 yıl sonra bugün de yine aynı payı almaktadır. Aynı şekilde 2002 yılında milli hasılanın yarısını en üst gelir grubu (En zengin yüzde 20) alıyordu, bugünde durum aynı. Şimdi sormak lazım değil midir? Hani uzun yıllar tarihimizde karşılaşmadığımız ölçüde ekonomik büyüme sağlanmıştı? Hani Çin’le yarışır haldeydik? Hani MHP’den aşırmada olsa 2023’te 10. Büyük ekonomi olacaktınız?
Cumhuriyet tarihini bırakın, dünya tarihinde en parlak büyüme ve adil bölüşüm AKP döneminde olmuştu yalanlarına şimdi ne diyeceksiniz?
Hani siz gelir dağılımını düzeltmiştiniz?
Hani yoksulluğu azaltmıştınız?
Algı yönetimi usullerini kullanarak yandaş medya ekranlarından, psikolojik harekât ve propaganda merkezi haline getirdiğiniz Diyanet İşleri Başkanlığı ve Diyanet Vakfı kanalıyla camilerde yapılan propaganda ve de devlet kaynaklarından AKP adına dağıttığınız sosyal yardımlarla vatandaşı esir ederek adeta köleleştirdiniz.
Türkiye’de sadece gelir dağılımında bozulma ve üst gelir gruplarına gelir aktarımı ve dağılımında adaletsiz bir yapının sürdürülmesi gerçeği yaşanmamakta, hanehalkı veya bireylerin kişisel servetlerindeki dengesizlikler açısından da aynı sorunlar daha şiddetli olarak ortaya çıkmaktadır.
Türkiye’de yaklaşık olarak 79 bin dolar milyoneri bulunmaktadır. Bunların 66 bini aşkın kısmının serveti 1 ile 5 milyon dolar arasında değişmektedir. Ultra zengin sınıfına giren dolar milyarderi sayısı da 37’dir. Bu zenginlerimizin dünya servet skalası içindeki payı da binde 22’dir. Bu rakamlar kulağa hoş gelmektedir. Elbette zenginlerimiz olacaktır, her vatandaşımızın zengin olma hayalleri de mutlaka yaşatılmalıdır.
2003-2014 dönemine tekrar döndüğümüzde, ekonomik büyümenin AKP ile özdeşleştiğini anlatan besleme ekran bülbülleri acaba burada söyleyeceğimiz hususlara şimdi ne diyeceklerdir?
Credite Suisse’nin 2014 yılı “Küresel Servet Raporu” bu çarpıklığı bütün boyutlarıyla ortaya koymakta, AKP döneminde servetin yapısı ve servet sahipliğinde de adaletsiz bir durum yaşanmakta olduğunu belgeleriyle ispatlamaktadır.
2002 yılında en yüksek servete sahip yüzde 10’luk kesim toplam servet içinde yüzde 67,7 paya sahip iken, AKP döneminde bu oran yüzde 77,7’ye yükselerek gelişmekte olan piyasalarda Rusya’dan sonra en adaletsiz servet dağılımı yapısını oluşturmuştur. Şimdi buradan sormak hakkımızdır.
17-25 Aralık rüşvet ve yolsuzluklarına adı bulaşanlar acaba bu listede yer alabilecek kadar servet sahibi midir? Bunu da adaletin ve kamuoyunun takdirlerine havale ediyoruz.
AKP’nin iktidar olduğu bu süreç içinde sürekli olarak 2002 yılına ve dolaylı olarak ta MHP’nin ortağı olduğu 57’nci Hükumet faaliyetlerine atıf yapılarak 12 yıl önceki krizin halk üzerindeki etkisi tartışmaya açılarak propaganda yapılmaktadır. Oysa o köprünün altından 12 yıldır çok sular geçmiştir. AKP kendine bakmalıdır. Öyle ki: 2002 yılında yaşanan krizle GSMH anlamında toplam servet kaybımız 72 milyar dolar olmuştur. Hâlbuki 2007 krizi arkasından yaşanan servet kayıpları tam tamına 500 milyar doları aşmıştır. 2007 yılında 1,7 trilyon dolar olan toplam servetimiz bugün hala 1,1 trilyon dolar seviyesinde olup, 2007 yılına göre yüzde 40’lara yakın değer kaybetmiştir. AKP’nin kalkınma ve gelişme politikaları bu anlamda eleştiriye açılmalıdır. Bütün bu boyalı ve cilalı büyüme hikâyelerine rağmen, küresel servet pastasından alınan pay tıpkı 2002’de olduğu gibi bugünde binde 4’tür. Yani AKP’den masallar dışında değişen bir şey yoktur.
Kaldı ki hep zenginlerden bahsettik. Türkiye’de kişi başına düşen medyan servetin 4.000 dolar olduğu bir ortamda, bunun 2.000 dolarının borçlanma yoluyla sağlanmış olması hiçte şaşırtıcı olmamaktadır. İşte vahim olan da budur. Durmak yok yola devam.
AKP’nin ekonomik ve sosyal politikaları artık iflas etmiştir. Davutoğlu Hükumeti Orta vadeli Program (OVP) ile yeni kalkınma ve sanayileşme stratejileri ortaya koyacağını ifade ederek yenilenmiş aldatma ve kandırma politikalarını devreye almaya çalışmaktadır. Bu kapsamda dün söyleyip gerçekleştiremediklerini bugün yeni bir buluşmuş gibi pazarlamaları AKP’yi eski hastalığından kurtaramayacaktır. Sandığın göründüğü şu ortamda adama 12 yıldır neredeydiniz diye sorarlar. Buna birde çözüm denen çözülme sürecini eklediğinizde hiç kuşkusuz sizi zor ve sıkıntılı günler beklemektedir. Sonuç olarak söylemek gerekirse AKP’nin bir balonu daha patlamış, büyüme yetersiz seviyede iken gelir ve servet dağılımı bozulmuştur.