Bağış, TBMM Genel Kurulu'nda bakanlığının 2013 yılı bütçesi üzerinde Hükümet adına yaptığı konuşmada, Meclis'in, milletin iradesinin yansıdığı, ''Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir'' ilkesini gururla taşıyan bir Meclis olduğunu söyledi.
Türkiye'nin AB üyeliğinin yolunun, belirli minval, belirli mekan, belirli kesimlerin onayından değil TBMM Genel Kurulu'ndan geçtiğini ifade eden Bağış, burada görüşülen her konu, çıkarılan her yasanın, AB sürecinde mesafe almaları anlamına geldiğini kaydetti.
Bağış, 2002'de iktidara gelen Hükümet'in, Türkiye'nin AB sürecini, öncelikli ve kararlı bir hedef olarak belirlediğini belirterek, o günden bu yana Meclis'ten 300 birincil, bin 400'e yakın ikincil düzenleme çıkarıldığını bildirdi. Bağış, AB üyesi ülkelerin parlamentolarında dahil, bu performansı yakalayabilecek başka bir yasama organının bulunmadığını vurgulayarak, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Türkiye, 15 Aralık 2012 tarihi itibarıyla AB standartlarına tarihinde en yakın olduğu dönemdedir. AB sürecimize reform perspektifinden bakıyor, süreci asla karşımıza çıkarılan siyasi engellere endekslemiyoruz. İleri demokrasi için, AB standartlarının da üzerinde Türkiye için, 2023 hedeflerimiz için inadına reform, durmak yok reforma devam diyerek, yolumuza devam ediyoruz. Önümüzdeki dönemde de TBMM Genel Kurulu'nun, AB uyum sürecimizin bir aktörü olarak reform sürecine bağlılığını koruyacağına şüphe yoktur. Sadece AB ile katılım müzakerelerimizin ilerlemesi için değil vatandaşlarımızın yaşam standardının yükseltilmesinde reformlar olmazsa olmaz bir unsur olarak görülmelidir. AB reformları, AB'nin reformları değildir. Bu refomların her biri milletimizin yaşam kalitesini yükselten, ülkemizin daha demokratik, müreffeh, daha dinamik, daha şeffaf bir yapıya kavuşturan bir nitelik taşımaktadır. Bu zamana kadar olduğu gibi önümüzdeki dönemde de üzerimize düşeni, milletin bize verdiği hedefleri yerine getirmeye, reform sürecine sahip çıkarak kararlılıkla ilerlemeye devam edeceğiz.''
-''Hiçbir ülkenin karşılaşmadığı blokajlar''-
Genişleme tarihinde hiçbir ülkenin karşılaşmadığı haksız ve siyasi blokajlarla karşı karşıya olduklarına işaret eden Bağış, sadece müktesebat uyumu için değil aynı zamanda bu sorunların üstesinden gelmek için de çaba gösterdiklerini kaydetti.
Bu yılın gerek AB'de, gerek bulundukları coğrafyada kritik gelişmelerin yaşandığı, Türkiye'nin küresel öneminin arttığı, gücünün pekiştiği ve ekonomik performansıyla öne çıktığı bir yıl olduğunu dile getiren Bağış, AB'nin yaklaşık 4 yıldan bu yana yaşadığı mali krizin, giderek siyasi krizleri de tetikleyici bir mahiyete büründürdüğünün aşikar olduğunu söyledi.
Bağış, ''AB üyesi ülkelerin kendi aralarındaki ilişkinin, AB kurumlarının yapısının ve Birliğin gelecekte alacağı şeklin sorgulandığı bu dönemde, öne çıkan hararetli tartışmaları yakından takip ettik. Nasıl bir Avrupa ortaya çıkarsa çıksın, bu Avrupa fotoğrafı içerisinde Türkiye'nin konumunun daha da güçleneceği ve Türkiye'nin içinde yer almadığı her fotoğrafın eksik kalacağı, Avrupa'nın akil siyasetçi ve akademisyenleri tarafından da kabul ediliyor'' diye konuştu.
Bu sürecin Türkiye'nin idari kapasitesine, demokratikleşmesine, ekonomisine sağladığı vazgeçilmez katkılar bulunduğunu dile getiren Bağış, şu an içinde bulunduğu krize rağmen AB'nin, dünyanın en büyük ekonomisi ve Türkiye'nin en önemli ticari ortağı olduğunu anımsattı. Bağış, halen dış ticaretin yaklaşık yüzde 40'ının AB ülkeleriyle gerçekleştiğini, Türkiye'ye giren doğrudan uluslararası yatırımların yüzde 85'inin, teknolojik sermayenin yüzde 92'sinin AB kaynaklı olduğunu belirtti.
Bağış, 2007-2013 bütçe döneminde, diğer bütün aday ve potansiyel aday ülkeler için AB'nin ayırdığı kaynağın yarısının Türkiye'ye tahsis edildiğini, bu dönemde yaklaşık 4,8 milyar Avro tutarındaki hibenin, AB tarafından Türkiye'ye aktarıldığını bildirdi. Bağış, Türkiye'nin AB üyeliğine hazırlanmasında büyük önem taşıyan idari yapının güçlendirilmesi için de farklı programlar aracılığıyla kaynak ayrıldığını ifade etti.
Bakan Bağış, bütçe büyüklüğü bakımından Türk Ulusal Ajansı'nın, Almanya ve Fransa'nın ardından 33 ülke arasında 3. sırada yer aldığını; Türk Akreditasyon Kurumu'nun da Türkiye AB'ye üye olmadan alanında AB standartlarını yakaladığını anlattı.
-''Vize konusunda önemli adımlar atıldı''-
İlişkilerdeki tüm sorunlara ve müzakere sürecinde karşılaşılan siyasi engellere rağmen, AB sürecinin Türkiye'ye sunduğu fırsat ve kazanımların, Hükümet tarafından maksimum düzeyde değerlendirildiğini vurgulayan Bağış, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Güney Kıbrıs Rum Yönetimi'nin dönem başkanlığında Türkiye'nin AB ile ilişkilerinin duracağına dair varsayımlar vardı. Biz ise AB tarihinde ilk kez pozitif gündem adı altında bir süreç başlattık, müzakere sürecine hız kazandıracak çok önemli gelişmeleri sağladık. Pozitif gündem asla müzakere sürecinin bir alternatifi değil, aksine Türkiye'yi müzakere sürecinde daha ileriye götürecek geçici bir köprü olarak değerlendirilmiştir. Sözümona bir AB üyesinin sözde dönem başkanlığında iflasını ilan etmesi, AB Dönem Başkanlığı mekanizmasının iflasla anılması, bizim için değil AB için düşündürücü olmuştur.
Pozitif gündem çalışma grubu toplantılarından sonra, 6. Fasıl Şirketler Hukuku, 28. Fasıl Tüketicinin ve Sağlığın Korunması ve 32. Fasıl Mali Kontrol başlıklarında, 4 farklı kapanış kriterinin gerçekleştirildiğini komisyondan yazılı teyit aldık.
Pozitif gündem kapsamında, vize konusunda da önemli adımlar atıldı. Önümüzdeki eşikleri aşmak için de biz kararlı, ilkeli ve güçlü konumumuzu muhafaza ederek vatandaşlarımıza analarının ak sütü gibi helal olan vizesiz seyahatin önünü açmak için mücadelemizi sürdüreceğiz.''
-''Kendi Meclisimde Rumları savunanlara hayret ediyorum''-
Bakan Egemen Bağış, 10 Ekim'de yayımlanan AB Komisyonu'nun 2012 İlerleme Raporu'nda Türkiye'nin 33 teknik faslın 32'isinde ilerleme kaydettiğinin vurgulanmasıyla Türkiye'nin attığı adımların tescil edildiğini ifade etti.
Bağış, sözlerini şöyle tamamladı:
''Rumlara sataşmamızdan rahatsız olsa olsa ancak Rumlar ile iç içe olanlar olabilir. Brüksel'de bunlara cevap vermekte sıkıntı yaşamıyorum da kendi Meclisimde Rumları savunanlara hayret ediyorum. Çöpe atılması gereken AB süreci değil, o eleştirileri getirenlerin savundukları şiddet siyasetidir. AB raporunu ben çöpe atmadım, bir başka saygın milletvekilimiz attı, o da onun şahsi görüşüdür. Bugün Kürtçe, Kürt sorunu gibi kelimeleri protesto duymadan kullanabiliyorsak, bu bizim eşitlikçi yaklaşımımızdandır. Bunları gözardı edip, PKK terörünün peşine takılacaklarına, gelsinler bu çatı altında milli birlik ve kardeşlik projemize cevap versinler. Biz Kürt, Türk, Çerkez, Zaza, Laz, Abhaza, Boşnak'ı ile hep birlikte bu ülkenin daha da aydınlık yarınlara kavuşması için gerekli reform adımlarını atmak için terörden uzak şekilde, sorunları aşacak siyaseti sizlerle birlikte ortaya koyabileceğimizi halen umut ediyoruz.''
-Görüşmeler-
Bütçeler üzerindeki konuşmalarda söz alan BDP Van Milletvekili Nazmi Gür, Avrupa Birliği Bakanı'nın, ''en boş, en yan gelip yatan bakan olduğunu, görevini, Başmüzakereci sıfatını yerine getirmediğini'' ileri sürdü.
Rumları aşağılayarak, sağa sola çatarak AB sürecinin müzakere edilemeyeceğini ifade eden Gür, ''Müzakere ve AB süreci ciddi bir iştir, siz bu ciddiyete sahip değilsiniz. İşiniz gücünüz bizimle uğraşmak, müzakere ettirmemek. Allah anasına babasına bağışlasın ama Bağış, bu işin sürdürülmesinde, bu Hükümetin seçeceği en talihsiz isimlerden biri. AB raporunu çöpe atarken, AB sürecini de çöpe attığınızın farkında mısınız-'' diye sordu.
MHP Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan, AB Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış'ın yabancı ülkelere toplam 148 ziyaret yaptığını, sadece Brüksel'e 33 kez gittiğini söyledi.
Bu ziyaretlerin, AB İlerleme Raporu'nda Türkiye'nin istediği gibi bir metnin yer almasını sağlamadığını belirten Türkkan, ''Sayın Bakan, tüm gayretine rağmen boş gezmiş ve boş dönmüş'' dedi.
Türkkan, Meclis koridorlarında çokça bürokrat olduğunu belirterek, bu durumu eleştirdi.
Türkkan, ''Bürokratlara bu iletişim çağında ulaşmak çok kolayken, onların hepsinin orada olması hem onlara yazık hem de hoş bir görüntü değil'' dedi.
MHP Bursa Milletvekili Necati Özensoy, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız'ın, Irak'a giden uçağının geri döndürüldüğünü anımsatarak, ''Bakanın bu şekilde refüze edilmesi beni üzdü'' dedi.
Türkiye'nin AB üyeliğinin yolunun, belirli minval, belirli mekan, belirli kesimlerin onayından değil TBMM Genel Kurulu'ndan geçtiğini ifade eden Bağış, burada görüşülen her konu, çıkarılan her yasanın, AB sürecinde mesafe almaları anlamına geldiğini kaydetti.
Bağış, 2002'de iktidara gelen Hükümet'in, Türkiye'nin AB sürecini, öncelikli ve kararlı bir hedef olarak belirlediğini belirterek, o günden bu yana Meclis'ten 300 birincil, bin 400'e yakın ikincil düzenleme çıkarıldığını bildirdi. Bağış, AB üyesi ülkelerin parlamentolarında dahil, bu performansı yakalayabilecek başka bir yasama organının bulunmadığını vurgulayarak, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Türkiye, 15 Aralık 2012 tarihi itibarıyla AB standartlarına tarihinde en yakın olduğu dönemdedir. AB sürecimize reform perspektifinden bakıyor, süreci asla karşımıza çıkarılan siyasi engellere endekslemiyoruz. İleri demokrasi için, AB standartlarının da üzerinde Türkiye için, 2023 hedeflerimiz için inadına reform, durmak yok reforma devam diyerek, yolumuza devam ediyoruz. Önümüzdeki dönemde de TBMM Genel Kurulu'nun, AB uyum sürecimizin bir aktörü olarak reform sürecine bağlılığını koruyacağına şüphe yoktur. Sadece AB ile katılım müzakerelerimizin ilerlemesi için değil vatandaşlarımızın yaşam standardının yükseltilmesinde reformlar olmazsa olmaz bir unsur olarak görülmelidir. AB reformları, AB'nin reformları değildir. Bu refomların her biri milletimizin yaşam kalitesini yükselten, ülkemizin daha demokratik, müreffeh, daha dinamik, daha şeffaf bir yapıya kavuşturan bir nitelik taşımaktadır. Bu zamana kadar olduğu gibi önümüzdeki dönemde de üzerimize düşeni, milletin bize verdiği hedefleri yerine getirmeye, reform sürecine sahip çıkarak kararlılıkla ilerlemeye devam edeceğiz.''
-''Hiçbir ülkenin karşılaşmadığı blokajlar''-
Genişleme tarihinde hiçbir ülkenin karşılaşmadığı haksız ve siyasi blokajlarla karşı karşıya olduklarına işaret eden Bağış, sadece müktesebat uyumu için değil aynı zamanda bu sorunların üstesinden gelmek için de çaba gösterdiklerini kaydetti.
Bu yılın gerek AB'de, gerek bulundukları coğrafyada kritik gelişmelerin yaşandığı, Türkiye'nin küresel öneminin arttığı, gücünün pekiştiği ve ekonomik performansıyla öne çıktığı bir yıl olduğunu dile getiren Bağış, AB'nin yaklaşık 4 yıldan bu yana yaşadığı mali krizin, giderek siyasi krizleri de tetikleyici bir mahiyete büründürdüğünün aşikar olduğunu söyledi.
Bağış, ''AB üyesi ülkelerin kendi aralarındaki ilişkinin, AB kurumlarının yapısının ve Birliğin gelecekte alacağı şeklin sorgulandığı bu dönemde, öne çıkan hararetli tartışmaları yakından takip ettik. Nasıl bir Avrupa ortaya çıkarsa çıksın, bu Avrupa fotoğrafı içerisinde Türkiye'nin konumunun daha da güçleneceği ve Türkiye'nin içinde yer almadığı her fotoğrafın eksik kalacağı, Avrupa'nın akil siyasetçi ve akademisyenleri tarafından da kabul ediliyor'' diye konuştu.
Bu sürecin Türkiye'nin idari kapasitesine, demokratikleşmesine, ekonomisine sağladığı vazgeçilmez katkılar bulunduğunu dile getiren Bağış, şu an içinde bulunduğu krize rağmen AB'nin, dünyanın en büyük ekonomisi ve Türkiye'nin en önemli ticari ortağı olduğunu anımsattı. Bağış, halen dış ticaretin yaklaşık yüzde 40'ının AB ülkeleriyle gerçekleştiğini, Türkiye'ye giren doğrudan uluslararası yatırımların yüzde 85'inin, teknolojik sermayenin yüzde 92'sinin AB kaynaklı olduğunu belirtti.
Bağış, 2007-2013 bütçe döneminde, diğer bütün aday ve potansiyel aday ülkeler için AB'nin ayırdığı kaynağın yarısının Türkiye'ye tahsis edildiğini, bu dönemde yaklaşık 4,8 milyar Avro tutarındaki hibenin, AB tarafından Türkiye'ye aktarıldığını bildirdi. Bağış, Türkiye'nin AB üyeliğine hazırlanmasında büyük önem taşıyan idari yapının güçlendirilmesi için de farklı programlar aracılığıyla kaynak ayrıldığını ifade etti.
Bakan Bağış, bütçe büyüklüğü bakımından Türk Ulusal Ajansı'nın, Almanya ve Fransa'nın ardından 33 ülke arasında 3. sırada yer aldığını; Türk Akreditasyon Kurumu'nun da Türkiye AB'ye üye olmadan alanında AB standartlarını yakaladığını anlattı.
-''Vize konusunda önemli adımlar atıldı''-
İlişkilerdeki tüm sorunlara ve müzakere sürecinde karşılaşılan siyasi engellere rağmen, AB sürecinin Türkiye'ye sunduğu fırsat ve kazanımların, Hükümet tarafından maksimum düzeyde değerlendirildiğini vurgulayan Bağış, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Güney Kıbrıs Rum Yönetimi'nin dönem başkanlığında Türkiye'nin AB ile ilişkilerinin duracağına dair varsayımlar vardı. Biz ise AB tarihinde ilk kez pozitif gündem adı altında bir süreç başlattık, müzakere sürecine hız kazandıracak çok önemli gelişmeleri sağladık. Pozitif gündem asla müzakere sürecinin bir alternatifi değil, aksine Türkiye'yi müzakere sürecinde daha ileriye götürecek geçici bir köprü olarak değerlendirilmiştir. Sözümona bir AB üyesinin sözde dönem başkanlığında iflasını ilan etmesi, AB Dönem Başkanlığı mekanizmasının iflasla anılması, bizim için değil AB için düşündürücü olmuştur.
Pozitif gündem çalışma grubu toplantılarından sonra, 6. Fasıl Şirketler Hukuku, 28. Fasıl Tüketicinin ve Sağlığın Korunması ve 32. Fasıl Mali Kontrol başlıklarında, 4 farklı kapanış kriterinin gerçekleştirildiğini komisyondan yazılı teyit aldık.
Pozitif gündem kapsamında, vize konusunda da önemli adımlar atıldı. Önümüzdeki eşikleri aşmak için de biz kararlı, ilkeli ve güçlü konumumuzu muhafaza ederek vatandaşlarımıza analarının ak sütü gibi helal olan vizesiz seyahatin önünü açmak için mücadelemizi sürdüreceğiz.''
-''Kendi Meclisimde Rumları savunanlara hayret ediyorum''-
Bakan Egemen Bağış, 10 Ekim'de yayımlanan AB Komisyonu'nun 2012 İlerleme Raporu'nda Türkiye'nin 33 teknik faslın 32'isinde ilerleme kaydettiğinin vurgulanmasıyla Türkiye'nin attığı adımların tescil edildiğini ifade etti.
Bağış, sözlerini şöyle tamamladı:
''Rumlara sataşmamızdan rahatsız olsa olsa ancak Rumlar ile iç içe olanlar olabilir. Brüksel'de bunlara cevap vermekte sıkıntı yaşamıyorum da kendi Meclisimde Rumları savunanlara hayret ediyorum. Çöpe atılması gereken AB süreci değil, o eleştirileri getirenlerin savundukları şiddet siyasetidir. AB raporunu ben çöpe atmadım, bir başka saygın milletvekilimiz attı, o da onun şahsi görüşüdür. Bugün Kürtçe, Kürt sorunu gibi kelimeleri protesto duymadan kullanabiliyorsak, bu bizim eşitlikçi yaklaşımımızdandır. Bunları gözardı edip, PKK terörünün peşine takılacaklarına, gelsinler bu çatı altında milli birlik ve kardeşlik projemize cevap versinler. Biz Kürt, Türk, Çerkez, Zaza, Laz, Abhaza, Boşnak'ı ile hep birlikte bu ülkenin daha da aydınlık yarınlara kavuşması için gerekli reform adımlarını atmak için terörden uzak şekilde, sorunları aşacak siyaseti sizlerle birlikte ortaya koyabileceğimizi halen umut ediyoruz.''
-Görüşmeler-
Bütçeler üzerindeki konuşmalarda söz alan BDP Van Milletvekili Nazmi Gür, Avrupa Birliği Bakanı'nın, ''en boş, en yan gelip yatan bakan olduğunu, görevini, Başmüzakereci sıfatını yerine getirmediğini'' ileri sürdü.
Rumları aşağılayarak, sağa sola çatarak AB sürecinin müzakere edilemeyeceğini ifade eden Gür, ''Müzakere ve AB süreci ciddi bir iştir, siz bu ciddiyete sahip değilsiniz. İşiniz gücünüz bizimle uğraşmak, müzakere ettirmemek. Allah anasına babasına bağışlasın ama Bağış, bu işin sürdürülmesinde, bu Hükümetin seçeceği en talihsiz isimlerden biri. AB raporunu çöpe atarken, AB sürecini de çöpe attığınızın farkında mısınız-'' diye sordu.
MHP Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan, AB Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış'ın yabancı ülkelere toplam 148 ziyaret yaptığını, sadece Brüksel'e 33 kez gittiğini söyledi.
Bu ziyaretlerin, AB İlerleme Raporu'nda Türkiye'nin istediği gibi bir metnin yer almasını sağlamadığını belirten Türkkan, ''Sayın Bakan, tüm gayretine rağmen boş gezmiş ve boş dönmüş'' dedi.
Türkkan, Meclis koridorlarında çokça bürokrat olduğunu belirterek, bu durumu eleştirdi.
Türkkan, ''Bürokratlara bu iletişim çağında ulaşmak çok kolayken, onların hepsinin orada olması hem onlara yazık hem de hoş bir görüntü değil'' dedi.
MHP Bursa Milletvekili Necati Özensoy, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız'ın, Irak'a giden uçağının geri döndürüldüğünü anımsatarak, ''Bakanın bu şekilde refüze edilmesi beni üzdü'' dedi.