Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Hollanda ile ilişkilerin tamamının askıya alınmasını istedi.BİR ŞEYİ YAPACAKSANIZ OTURUP YAPACAKSINIZ!Kılıçdaroğlu, Ankara'da muhtarlar ile buluşmasında konuştu. Kılıçdaroğlu, birbirlerinin boğazını sıkacak, kavga edecek hallerinin olmadığını belirterek, “Medeni insanlar gibi oturacağız, tartışacağız. Mecliste sizlerin arasına geleceğiz, oturacağız, konuşacağız. Ben isterdim ki bu toplantıda benim gibi düşünmeyen bir siyasi parti lideri de olsun, oturup burada konuşalım medeni insanlar gibi. Ne eksiğimiz var? Avrupalı konuşuyor da biz niye konuşmayacağız? Dolayısıyla koalisyonlar ne zaman biter? Zaten koalisyonlar 15 yıldır yok, bu anayasa değişikliği de öyle koalisyonları bitirmek için gelen bir düzenleme değil. Dün Adana’da söyledim, lafla peynir gemisi yürümez. Bir şeyi yapacaksanız, oturup yapacaksınız. Rahmetli Ecevit, Kıbrıs’a çıkarken önceden açıkladı mı ben Kıbrıs’a çıkacağım diye? Hayır. Ne zaman açıkladı? Bizim askerler Kıbrıs’a ayak bastığı gün dedi ki; ‘Biz Kıbrıs’tayız’, bitti. Doğru mudur? Doğrudur. Şimdi bakanımız gidiyor Almanya’ya, bakanımız gidiyor Hollanda’ya, içeri almıyorlar, uçağı geri çeviriyorlar. Bu bizim onurumuza dokunuyor. Efendim en ağır şekilde bedelini ödeyecekler, nasıl ödeyecekler? Bekleyin, 16 Nisan’dan sonra. Niye 16 Nisan’dan sonra? İktidar tamam, muhalefet destek veriyor, sonuna kadar destekliyoruz. Niye o zaman gereğini yapmıyorsun? Hollanda ile ilişkilerin tamamını alın askıya. Almıyorlar. Niçin? Ben size bir örnek vereyim; İsrail bizim 9 vatandaşımızı açık denizde katletti mi? Katletti. Ezanı yasakladı mı? Yasakladı. Ne dediler? ‘Gazze’de abluka kalkmazsa İsrail’le bir araya gelmeyeceğiz’ dediler mi? Dediler, en yetkili ağızlar söyledi. Sonra ne oldu? Abluka kalktı mı? Kalkmadı. Türkiye’nin itibarı kaça satıldı? 20 milyon dolara, alın dediler 20 milyon doları sesinizi kesin. Bu benim ağırıma gidiyor” ifadelerini kullandı.“Almanya’ya gidildi, bakanımız alınmadı, propaganda yapamazsınız denildi” diyen Kılıçdaroğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:DİPLOMASİNİNDE BİR DİLİ VARDIR
“Ne yapacaksınız? Almanya gününü görecek, nasıl görecek? İncirlik Üssü’nde Alman askeri var mı? Var. Çıkarıyor musun? Çıkarmıyorsun, konuşuyorsun. Ya bu millet konuşmaktan bıktı, ne yapacaksan çık adam gibi yap. Bu kadar açık. Biz de sana her türlü desteği vereceğiz. Efendim yapacağız, ne zaman? 16 Nisan’dan sonra. 16 Nisan’dan sonra diyecekler ki; ya bunu yine FETÖ karıştırdı, böyle bir şey olmaz, kusura bakmayın, gelin hep beraber tokalaşalım, bu işi idare edelim. Bakın burada söylüyorum, 16 Nisan’dan sonra göreceksiniz. Bunlar, Türkiye’nin itibarına gölge düşürüyor, doğru değildir bu davranışlar. Sadece muhtarları değil hiçbir insanı, hiçbir canlıyı küçük görme hakkımız yoktur ama bulunduğumuz yere ve ortama göre dilimiz vardır. Diplomasinin de bir dili vardır, Türkiye’de konuştuğun gibi Birleşmiş Milletlerde rahat konuşamazsın. Diplomasinin dili ayrıdır, doktorların dili vardır, onların dili de ayrıdır, avukatların dili vardır, onların da dili ayrıdır. Burada oturup konuşabiliriz, tartışabiliriz ama BM’de konuştuğunuz zaman konuşmanın içeriği dolu olmalı. Herkes demeli ki helal olsun şu cumhurbaşkanı haklı, bütün dünyaya ders verdi, bilgisiyle, birikimiyle, konuşmasıyla, irfanıyla ders verdi. BM kürsüsünde iç politika yaparsanız bu doğru değildir, orada dünyaya konuşuyorsunuz, Türkiye’ye değil. Kastettiğim odur, burada biz konuşuyoruz, benzer bir konuşma bana deseler ki BM’de yap, orada daha farklı bir dil kullanırım, kullanmak zorundayım. Diplomasinin dili vardır, büyükelçi bizim istediğimiz gibi konuşamaz. Bu sadece bizim ülkemize ait bir dil midir? Hayır, bütün dünyada böyledir.”
“Ne yapacaksınız? Almanya gününü görecek, nasıl görecek? İncirlik Üssü’nde Alman askeri var mı? Var. Çıkarıyor musun? Çıkarmıyorsun, konuşuyorsun. Ya bu millet konuşmaktan bıktı, ne yapacaksan çık adam gibi yap. Bu kadar açık. Biz de sana her türlü desteği vereceğiz. Efendim yapacağız, ne zaman? 16 Nisan’dan sonra. 16 Nisan’dan sonra diyecekler ki; ya bunu yine FETÖ karıştırdı, böyle bir şey olmaz, kusura bakmayın, gelin hep beraber tokalaşalım, bu işi idare edelim. Bakın burada söylüyorum, 16 Nisan’dan sonra göreceksiniz. Bunlar, Türkiye’nin itibarına gölge düşürüyor, doğru değildir bu davranışlar. Sadece muhtarları değil hiçbir insanı, hiçbir canlıyı küçük görme hakkımız yoktur ama bulunduğumuz yere ve ortama göre dilimiz vardır. Diplomasinin de bir dili vardır, Türkiye’de konuştuğun gibi Birleşmiş Milletlerde rahat konuşamazsın. Diplomasinin dili ayrıdır, doktorların dili vardır, onların dili de ayrıdır, avukatların dili vardır, onların da dili ayrıdır. Burada oturup konuşabiliriz, tartışabiliriz ama BM’de konuştuğunuz zaman konuşmanın içeriği dolu olmalı. Herkes demeli ki helal olsun şu cumhurbaşkanı haklı, bütün dünyaya ders verdi, bilgisiyle, birikimiyle, konuşmasıyla, irfanıyla ders verdi. BM kürsüsünde iç politika yaparsanız bu doğru değildir, orada dünyaya konuşuyorsunuz, Türkiye’ye değil. Kastettiğim odur, burada biz konuşuyoruz, benzer bir konuşma bana deseler ki BM’de yap, orada daha farklı bir dil kullanırım, kullanmak zorundayım. Diplomasinin dili vardır, büyükelçi bizim istediğimiz gibi konuşamaz. Bu sadece bizim ülkemize ait bir dil midir? Hayır, bütün dünyada böyledir.”