Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkan Yardımcısı ve İzmir Milletvekili Ahmet Kenan Tanrıkulu, “Türkiye, ekonomik anlamda heba edilen bir yılın ardından, asgari ücrete günlük 1,9 lira artışla gelecek açısından güven ve umut vermeyen bir yıla sürükleniyor.” dedi.
Tanrıkulu, yaptığı yazılı açıklamasında, iktidarın, 2014 yılında tüm enerjisini paralel yapı paranoyasıyla ve terör örgütü ile pazarlıkla geçirirken, ülke ekonomisinin 12 yılda tarumar hale gelmesini görmezden geldiğini belirterek, “Süslü ve algı yaratmaya yönelik söylemlerle ekonominin yok olmaya yüz tutmuş direnci artırılmaya çalışılmaktadır. Ancak son yıllarda kaçak saray ve diğer ihtişamlı kamu inşaatları, lüks kamu araçları alımları, harcamaları bu direnci ve itibarlarını artırmaya yetmemiştir. İş yaşamındaki yetersiz yönetim anlayışı nedeniyle yüzlerce insanımız hayatını kaybederken, vip torpilliler elini kolunu sallayarak kamuda güzel görevlerde işbaşı yaptırılmışlardır. Yüz binlerce Kamu Personeli Seçme Sınavı (KPSS) mağduru bu ibretlik atamalar hakkında halen cevap beklerken, AKP tarafından 2015’te işe yerleşme umutları ellerinden alınmıştır.” hatırlatmasında bulundu.
Hesap sorulmasından korkan iktidarın, hukuk sistemini alt üst ederek kendini koruma altına almaya çalışsa da hesap vermekten kurtulamayacağına işaret eden MHP’li Tanrıkulu, şöyle devam etti: “Türkiye, böyle bir ortamda 2015 yılında, GSYİH’nin yüzde 27’si kadar yani 225 milyar dolar dış kaynak bulmak zorundadır. Bu da aylık 18,7 milyar dolara tekabül etmektedir. FED’in muhtemel bir faiz artırımında başta ülkemiz olmak üzere gelişmekte olan ülkelerden kaçacak para için geliştirilen bir tedbir yoktur. Türkiye ekonomisindeki dengesizlikleri ve kırılganlıkları düzeltebilmenin yolu Milliyetçi Hareket Partisi’nin önerdiği yapısal reformların biran önce hayata geçirilmesine bağlıdır.”
MHP’nin, “Önce birlikte daha fazla üretecek, sonra birlikte daha adil bölüşecek, insan odaklı bir model önerdiğini vurgulayan Tanrıkulu, “Piyasa ekonomisi modelinden, ülke potansiyelini ve kimliğini, üretimi ön plana çıkaran bir modele geçilmesi gerekmektedir. Daha düşük gelirli kesimlere ekonomik ve sosyal öncelik tanıyan, üretimde ileri teknolojili, inovatif yapılı bir büyüme modeli biran önce uygulamaya koyulmalıdır.“ dedi.
Tanrıkulu, yaptığı yazılı açıklamasında, iktidarın, 2014 yılında tüm enerjisini paralel yapı paranoyasıyla ve terör örgütü ile pazarlıkla geçirirken, ülke ekonomisinin 12 yılda tarumar hale gelmesini görmezden geldiğini belirterek, “Süslü ve algı yaratmaya yönelik söylemlerle ekonominin yok olmaya yüz tutmuş direnci artırılmaya çalışılmaktadır. Ancak son yıllarda kaçak saray ve diğer ihtişamlı kamu inşaatları, lüks kamu araçları alımları, harcamaları bu direnci ve itibarlarını artırmaya yetmemiştir. İş yaşamındaki yetersiz yönetim anlayışı nedeniyle yüzlerce insanımız hayatını kaybederken, vip torpilliler elini kolunu sallayarak kamuda güzel görevlerde işbaşı yaptırılmışlardır. Yüz binlerce Kamu Personeli Seçme Sınavı (KPSS) mağduru bu ibretlik atamalar hakkında halen cevap beklerken, AKP tarafından 2015’te işe yerleşme umutları ellerinden alınmıştır.” hatırlatmasında bulundu.
Hesap sorulmasından korkan iktidarın, hukuk sistemini alt üst ederek kendini koruma altına almaya çalışsa da hesap vermekten kurtulamayacağına işaret eden MHP’li Tanrıkulu, şöyle devam etti: “Türkiye, böyle bir ortamda 2015 yılında, GSYİH’nin yüzde 27’si kadar yani 225 milyar dolar dış kaynak bulmak zorundadır. Bu da aylık 18,7 milyar dolara tekabül etmektedir. FED’in muhtemel bir faiz artırımında başta ülkemiz olmak üzere gelişmekte olan ülkelerden kaçacak para için geliştirilen bir tedbir yoktur. Türkiye ekonomisindeki dengesizlikleri ve kırılganlıkları düzeltebilmenin yolu Milliyetçi Hareket Partisi’nin önerdiği yapısal reformların biran önce hayata geçirilmesine bağlıdır.”
MHP’nin, “Önce birlikte daha fazla üretecek, sonra birlikte daha adil bölüşecek, insan odaklı bir model önerdiğini vurgulayan Tanrıkulu, “Piyasa ekonomisi modelinden, ülke potansiyelini ve kimliğini, üretimi ön plana çıkaran bir modele geçilmesi gerekmektedir. Daha düşük gelirli kesimlere ekonomik ve sosyal öncelik tanıyan, üretimde ileri teknolojili, inovatif yapılı bir büyüme modeli biran önce uygulamaya koyulmalıdır.“ dedi.