Milliyetçi Hareket Partisi Teşkilat İşlerinden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı ve Ankara Milletvekili Sayın Şefkat ÇETİN’in, Suriye’de Bayırbucak Türkmen bölgesine yapılan saldırılar ve petrol koridoru hakkında yazılı basın açıklaması yaptı.
Çetin'in yazılı basın açıklaması şöyle:
Çetin'in yazılı basın açıklaması şöyle:
TÜRKMEN KATLİAMINI SEYREDENLER TÜRK ADINDAN BİLE RAHATSIZ
Suriye’deki Bayırbucak Türkmen bölgesine yönelik Esad rejiminin karadan ve Rus uçaklarının havadan gerçekleştirdiği saldırıları esefle ve şiddetle kınıyoruz. Suriye’deki Türkmen varlığına yönelik her türlü saldırı, Türkiye’nin bölgedeki etkinliği ve itibarının yanı sıra,Türk milletinin hükmi şahsiyetine karşı yapılmaktadır.
Sınırımızın hemen ötesinde kardeşlerimizin katledilmesine Milliyetçi Ülkücü Hareket’in sessiz kalmasını hiç kimse beklemesin.Milli davalar söz konusu olduğunda, Türk milliyetçileri milleti uyaran ve yol gösteren misyonundan geri durmayacaktır. Türkiye gibi büyük bir devlete yanı başındaki Türkmen katliamını sessizce izletmekten başka bir politikaüretemeyen hükümet, Türk milletinin öfkesinde boğulacağını bilmelidir. AKP yöneticileri, beş kilometre ötemizden gelen Türkmen kardeşlerimizin çığlıklarınakulaklarını tıkamaya devam ederse tarihin onları affetmeyeceğini, milli vicdanın bir gün mutlaka hesap soracağını unutmamalıdır.
SURİYE POLİTİKASI YANLIŞ
Sınırlarımızın hemen yanındagünlerdir süren Türkmen katliamınınAKP hükümetini henüz harekete geçirememesi üzücüdür. Soykırıma varan Türkmen katliamına hükümet gerekli tepkiyi göstermek yerine, sınır ötesi operasyonlar için ABD’den medet uman bir görüntüyle dış politikadaki iflası tescillemektedir. Baştan itibaren yanlış bir Suriye politikası izleyen AKP hükümetinin kendi sınır güvenliğimiz için ABD yardımı gözetmesi ve Türkmen katliamını uzaktan izlemesininkabul edilir yanı yoktur.
Suriye’deki Türkmen bölgesiRus uçakları ve Esad kuvvetleri tarafından günlerdir vurularak Türkmenlere yeni bir Kerbela yaşatılmaktadır. Oyun öylesine büyük, taraflar öylesine girift ve işbirliği içindedir ki; Suriye ve Irak’taki Türkmen varlığının yok edilişini görmezden gelenlerle, Türkiye’de Meclis’te Türk adının telaffuz edilmeyişine sessiz kalanlar aynıdır.Kerkük ve Musul gibi Türkmen şehirlerini Barzani’ye hediye edenler, şimdi de Suriye’deki Kürt bölgesi için yapılan etnik temizlikteTürkmen nüfusun yok edilmesiniseyretmektedir. Suriye’deki Türkmenlere bir taraftan Esad ve Rusya, diğer taraftan ABD destekli PYD saldırırken, AKP hükümeti kınamanın ötesinde hiçbir somut adım atmamaktadır.
AKP hükümeti Türkmenlere sahip çıkma konusunda üzerine düşenleri yerine getirmediği için Irak’ın yanı sıra Suriye’nin detek mazlum ve sahipsiz milletiTürkmenler kendi kaderleriyle baş başadır. Türkmenlerin dostu yok ancak düşmanı çoktur. Irak’taki Türkmen şehirlerini ele geçirerek nüfus dairelerinden mezar taşlarına kadar tahrip eden Barzani, AKP hükümetinin en yakın müttefikidir.Barzani’nin gönderdiği silah ve asker desteği, AKP hükümetinin izniyle Türkiye üzerinden Suriye’nin PKK’sı PYD ve YPG’ye ulaştırılmaktadır. Bu örgütler bölgede Türkmenlere düşmanlık yapan, topraklarını ellerinden alan güçlerdir. Hâlbuki AKP zihniyeti Türk alerjisinden kurtularak, meseleye ezilen ve yok edilen insanlar penceresinden baksadahi;Suriye’de ilk yardım eli uzatılacakların Türkmenler olduğunu görmemesi mümkün değildir. Kaldı ki Türkmenler stratejik olarak Türkiye’nin bölgedeki dayanağı ve Türk milletinin öz evlatlarıdır.Anadolu’dan çok daha önce Türk yurdu olmuş Suriye ve Irak bölgesinin tarihi hatıralarımızla Türk milletine ait bir vatan coğrafyası olduğu gerçeği de unutulmamalıdır.
Tarihi, kültürel ve akrabalık ilişkilerimizle bağlı olduğumuz Irak ve Suriye bölgesinde yenidenharita tanzimi yapılırken, sayıları milyonlarla ifade edilen Türkmen nüfusun tamamen oyun dışı bırakılması boşuna değildir. AKP hükümeti değişik etkiler altında kalarak görmese de, Türkmenler bölgede Türkiye’nin tek dayanağıdır.
Irak’ın kuzeyinde oluşturulan ve Suriye’nin kuzeyinden Akdeniz’e kadar uzatılması planlananKürdistan projesinin adım adım ilerletilmesi Türkiye’nin aleyhine bir durumdur. Kürt koridoru ya da petrol koridoru gibi isimlerle anılan bu hat, sınırımızdaki 98 kilometrelik Cerablus-Azez hattınınbirleştirilmesiyle tamamlanmış olacaktır. Bölgemizdeki dört parçalı Kürdistan’ın mimarı ABD’nin, IŞİD ile mücadele görüntüsü altında şimdi gözünü Cerablus-Azez hattına diktiği ortadadır.
STRATEJİKADIMLARATILMALIDIR
Son günlerde ABD üst düzey yetkililerinin Suriye’ye karşı Türkiye ile ortak operasyon açıklamalarının arkasında, Kürt koridorunu birleştirecek Cerablus-Azez hattını ele geçirme amacı yatmaktadır.1208 kilometrelik Irak ve Suriye sınırımızın 98 kilometrelik bölümü haricindesözde Kürt devletiortaya çıkarılmıştır. Türkiye için IŞİD nasıl bir tehdit ise, bu örgütün çıkarıldığı alanın PYD-YPG güçlerine teslim edilmesi daha büyük tehdittir.Türkiye’nin önceliği Cerablus-Azez hattının IŞİD’ten temizlenmesi kadar PYD-YPG’nin eline geçmemesi olmalıdır.Türkiye parçalı haldeki Kürt koridorunubirleştirmeye çalışanküresel projenin yürümesini önlemek için, bölgenin PKK uzantılarının eline geçmesine engel olacak stratejik adımlar atmalıdır.
Türkiye’yi doğrudan ilgilendiren bu yeni harita tanzimi, ABD’nin IŞİD ile mücadele bahanesiyle sınırlarımızı kullanmaya çalışmasıyla milli menfaatlerimizin aleyhine bir şekil almaktadır. Suriye sınırımızın küçük bir bölümünü elinde tutan IŞİD’in lojistik ve eleman desteğini Türkiye üzerinden kesmek için yabancı bir güce ihtiyacımız olmamalıdır.Türkiye kendi sınır güvenliğini sağlamak için ABD ya da bir başka yabancı güç ile işbirliğine muhtaç bir ülke değildir. TBMM tarafından çıkarılan Suriye tezkeresinde, hükümete ABD ile yapılacak bir operasyon için yetkiverilmemiştir.Kaldı kiABD’nin Türkiye’yi bölgeye karadan sokacağını da kimse beklememelidir. Türkiye’de birçok üssü ABD’nin kullanımına veren AKP hükümeti, IŞİD bahanesiyle Suriye sınırını da ABD’ye terk ederek hatalar zincirine devam etmektedir. PYD’ye ABD tarafından silah ve mühimmat desteği yapıldığı resmen kabul edilmişken, ABD’nin Türkiye ile birlikte operasyon yapması, yani hava üslerimizin kullanılarak bölgenin etnik olarak temizlenmesi PYD’ye yol vermek anlamına gelmektedir.
Tıpkı Irak’ın kuzeyinde olduğu gibi, Suriye’nin kuzeyinde deABD’nin gözetiminde Kürt devleti kurulurken Türkiye daha ne kadar uzaktan seyredecektir? ABD’nin birlikte operasyon aldatmacası, Türkiye’nin bölgeye girmesini engellemekten başka bir amaca hizmet etmemektedir. ABD’nin bölgedeki müttefikinin PKK uzantısı PYD ve YPG olduğu belgeli iken, Türk dış politikasını belirleyenlerin aklına milli çıkarlar hangi vakittegelecektir? Sınırımıza yerleşen ABD askeri Türkiye’nin bölgeye müdahalesini engellerken, içeride kara gücü olarak açıkça desteklenen PKK uzantılarının Kürt koridorunun 98 kilometrelik son parçasını ele geçirmek için gün saydığını görmek bu kadar zor mudur?
AKP hükümetinin uluslararası hukuk tarafından vatan toprağı olarak tescilli Süleyman Şah Türbesini sınırlarımıza taşıma örneğindeki gibi basiretsiz politikalarını sürdürerek ülkemizin menfaatlerini koruması mümkün değildir. Bölgede sadece Süleyman Şah toprağıyla Suriye içlerindeki söz hakkı terk edilmemiş, aynı zamanda boşaltılan alanda Türkmenler darmadağın edilerek yok edilmiş, Türkiye’nin nüfuz alanı bitirilmiştir. Türkiye yarın Hatay’a dayanacak ve hatta bir bölgemizde hak iddia edecek büyük bir tehdidin önünü kesmek için derhal bağımsız ve milli politikalar uygulamaya başlamalıdır.Cerablus-Azez hattına ABD ya da Rusya’nın istediği gibi müdahalesinde figüran olmak yerine, en azından kendi sınırımıza sahip çıkacak bir aktör olabilmek için sınır ötesinde gücümüz gösterilmelidir.
Milli ve bağımsız politikalar yürütmenin yolu bölgedeki Türkmenlere sahip çıkmaktan geçmektedir. Yerlerinden yurtlarından edilen yüzbinlerce Türkmeni bugüne kadar görmezden gelen, yakılan yok edilen Türk şehirlerine Ayn el Arap (Kobani) kadar diplomatik tepki koyamayan bir dış politika, emperyalist tehdidi Türkiye’nin sınırlarından uzak tutamaz. Suriye ve Irak’taki tarihi Türk şehirlerinin Kobani kadar kıymeti olduğunu göstermeden Türk dış politikasını yönetenler başarılıyım diyemez.Türkmenlere sahip çıkılmadıkça, varlıkları teminat altına alınmadıkça Türkiye bölgede var olamaz.Türkiye kendi sınırlarını koruyabilmek için sınır ötesinde aktör olmayı başarmak zorundadır.Bölgede aktör olmanın yolu, ABD’nin desteklediği Kürtler ya da başka gruplarla değil, ancak ve ancak Türkmenlerle mümkündür.
Ortadoğu ateşinin ülkemizi her geçen gün daha fazla yakmaya başladığı bugünlerde, Türkiye’de yaşanan gelişmelerin bağımsız değerlendirilmesi mümkün değildir. Tıpkı 2003’te Irak’a yapılacak ABD müdahalesinden önce Türkiye’de siyasetin dizayn edilmesi gibi, şimdi de Suriye’ye şekil verilirken Türkiye’de benzer adımlartekrarlanmaktadır. Türkiye’nin milli ve üniter yapısını, bağımsız dış politikasını yüksek sesle savunan Milliyetçi Ülkücü Hareket’in sesini kısmak ve etkisizleştirmek içinbildik hamleler yapılmaktadır. Aslında yaklaşan tehdit dört parçalı Kürdistan’ın sadece Suriye ayağını oluşturmanın çok ötesine geçmiş ve siyasal bölücülük Türkiye’yi tehdit eder ve sonuç alır bir hale gelmiştir. Seçim sonrası Türkiye’nin ana gündeminin yeni anayasa görünümü altındafederatif başkanlık tartışmaları olduğunu herkesin fark etmesi bu yüzden çok önemlidir.Tasarlanan Yeni Türkiye için hazırlanan yol haritasına uygun olarak evvela saha temizliği yapılmakta, yeni düzene uygun aktörler sahaya sürülmekte, karşı duracak ve gürültü yapacakların üzerine basılmakta, sesleri kısılmaktadır. Federatif başkanlığa dayalı yeni Türkiye projesini uygulamaya sadece Saray güdümündeki AKP’nin gücünün yetmeyeceğini, yeni CHP ve yeni MHP projeleriyle milli üniter yapıdan vazgeçecek büyük dönüşümün yapılmak istendiği uyarılarımızı çok önceden yapmıştık.
Türkiye’nin birlik ve bütünlüğüne yönelik tehditler karşısında koyacağıtavrı ezelden bilinen Milliyetçi Ülkücü Hareket’e dayatılacak hiçbir suni gündem, asli vazifesini yapmasına engel olamayacaktır. Böylesine kritik bir dönemde ülkesini seven insanlarımız her zamankinden daha fazla birlik bütünlük içerisinde milli duruşu birlikte gösterecek potansiyel gücünü koruyacaktır.Yerli ve milli bir hareketin potansiyel enerjisini iç tartışmalara akıtmasına, parçalarına ayrılarak etkisiz hale getirilmesine aklıselim sahibi hiçbir Milliyetçi Ülkücü Hareket mensubunun müsaade etmeyeceği çok açıktır.
Sınırımızın hemen ötesinde kardeşlerimizin katledilmesine Milliyetçi Ülkücü Hareket’in sessiz kalmasını hiç kimse beklemesin.Milli davalar söz konusu olduğunda, Türk milliyetçileri milleti uyaran ve yol gösteren misyonundan geri durmayacaktır. Türkiye gibi büyük bir devlete yanı başındaki Türkmen katliamını sessizce izletmekten başka bir politikaüretemeyen hükümet, Türk milletinin öfkesinde boğulacağını bilmelidir. AKP yöneticileri, beş kilometre ötemizden gelen Türkmen kardeşlerimizin çığlıklarınakulaklarını tıkamaya devam ederse tarihin onları affetmeyeceğini, milli vicdanın bir gün mutlaka hesap soracağını unutmamalıdır.
SURİYE POLİTİKASI YANLIŞ
Sınırlarımızın hemen yanındagünlerdir süren Türkmen katliamınınAKP hükümetini henüz harekete geçirememesi üzücüdür. Soykırıma varan Türkmen katliamına hükümet gerekli tepkiyi göstermek yerine, sınır ötesi operasyonlar için ABD’den medet uman bir görüntüyle dış politikadaki iflası tescillemektedir. Baştan itibaren yanlış bir Suriye politikası izleyen AKP hükümetinin kendi sınır güvenliğimiz için ABD yardımı gözetmesi ve Türkmen katliamını uzaktan izlemesininkabul edilir yanı yoktur.
Suriye’deki Türkmen bölgesiRus uçakları ve Esad kuvvetleri tarafından günlerdir vurularak Türkmenlere yeni bir Kerbela yaşatılmaktadır. Oyun öylesine büyük, taraflar öylesine girift ve işbirliği içindedir ki; Suriye ve Irak’taki Türkmen varlığının yok edilişini görmezden gelenlerle, Türkiye’de Meclis’te Türk adının telaffuz edilmeyişine sessiz kalanlar aynıdır.Kerkük ve Musul gibi Türkmen şehirlerini Barzani’ye hediye edenler, şimdi de Suriye’deki Kürt bölgesi için yapılan etnik temizlikteTürkmen nüfusun yok edilmesiniseyretmektedir. Suriye’deki Türkmenlere bir taraftan Esad ve Rusya, diğer taraftan ABD destekli PYD saldırırken, AKP hükümeti kınamanın ötesinde hiçbir somut adım atmamaktadır.
AKP hükümeti Türkmenlere sahip çıkma konusunda üzerine düşenleri yerine getirmediği için Irak’ın yanı sıra Suriye’nin detek mazlum ve sahipsiz milletiTürkmenler kendi kaderleriyle baş başadır. Türkmenlerin dostu yok ancak düşmanı çoktur. Irak’taki Türkmen şehirlerini ele geçirerek nüfus dairelerinden mezar taşlarına kadar tahrip eden Barzani, AKP hükümetinin en yakın müttefikidir.Barzani’nin gönderdiği silah ve asker desteği, AKP hükümetinin izniyle Türkiye üzerinden Suriye’nin PKK’sı PYD ve YPG’ye ulaştırılmaktadır. Bu örgütler bölgede Türkmenlere düşmanlık yapan, topraklarını ellerinden alan güçlerdir. Hâlbuki AKP zihniyeti Türk alerjisinden kurtularak, meseleye ezilen ve yok edilen insanlar penceresinden baksadahi;Suriye’de ilk yardım eli uzatılacakların Türkmenler olduğunu görmemesi mümkün değildir. Kaldı ki Türkmenler stratejik olarak Türkiye’nin bölgedeki dayanağı ve Türk milletinin öz evlatlarıdır.Anadolu’dan çok daha önce Türk yurdu olmuş Suriye ve Irak bölgesinin tarihi hatıralarımızla Türk milletine ait bir vatan coğrafyası olduğu gerçeği de unutulmamalıdır.
Tarihi, kültürel ve akrabalık ilişkilerimizle bağlı olduğumuz Irak ve Suriye bölgesinde yenidenharita tanzimi yapılırken, sayıları milyonlarla ifade edilen Türkmen nüfusun tamamen oyun dışı bırakılması boşuna değildir. AKP hükümeti değişik etkiler altında kalarak görmese de, Türkmenler bölgede Türkiye’nin tek dayanağıdır.
Irak’ın kuzeyinde oluşturulan ve Suriye’nin kuzeyinden Akdeniz’e kadar uzatılması planlananKürdistan projesinin adım adım ilerletilmesi Türkiye’nin aleyhine bir durumdur. Kürt koridoru ya da petrol koridoru gibi isimlerle anılan bu hat, sınırımızdaki 98 kilometrelik Cerablus-Azez hattınınbirleştirilmesiyle tamamlanmış olacaktır. Bölgemizdeki dört parçalı Kürdistan’ın mimarı ABD’nin, IŞİD ile mücadele görüntüsü altında şimdi gözünü Cerablus-Azez hattına diktiği ortadadır.
STRATEJİKADIMLARATILMALIDIR
Son günlerde ABD üst düzey yetkililerinin Suriye’ye karşı Türkiye ile ortak operasyon açıklamalarının arkasında, Kürt koridorunu birleştirecek Cerablus-Azez hattını ele geçirme amacı yatmaktadır.1208 kilometrelik Irak ve Suriye sınırımızın 98 kilometrelik bölümü haricindesözde Kürt devletiortaya çıkarılmıştır. Türkiye için IŞİD nasıl bir tehdit ise, bu örgütün çıkarıldığı alanın PYD-YPG güçlerine teslim edilmesi daha büyük tehdittir.Türkiye’nin önceliği Cerablus-Azez hattının IŞİD’ten temizlenmesi kadar PYD-YPG’nin eline geçmemesi olmalıdır.Türkiye parçalı haldeki Kürt koridorunubirleştirmeye çalışanküresel projenin yürümesini önlemek için, bölgenin PKK uzantılarının eline geçmesine engel olacak stratejik adımlar atmalıdır.
Türkiye’yi doğrudan ilgilendiren bu yeni harita tanzimi, ABD’nin IŞİD ile mücadele bahanesiyle sınırlarımızı kullanmaya çalışmasıyla milli menfaatlerimizin aleyhine bir şekil almaktadır. Suriye sınırımızın küçük bir bölümünü elinde tutan IŞİD’in lojistik ve eleman desteğini Türkiye üzerinden kesmek için yabancı bir güce ihtiyacımız olmamalıdır.Türkiye kendi sınır güvenliğini sağlamak için ABD ya da bir başka yabancı güç ile işbirliğine muhtaç bir ülke değildir. TBMM tarafından çıkarılan Suriye tezkeresinde, hükümete ABD ile yapılacak bir operasyon için yetkiverilmemiştir.Kaldı kiABD’nin Türkiye’yi bölgeye karadan sokacağını da kimse beklememelidir. Türkiye’de birçok üssü ABD’nin kullanımına veren AKP hükümeti, IŞİD bahanesiyle Suriye sınırını da ABD’ye terk ederek hatalar zincirine devam etmektedir. PYD’ye ABD tarafından silah ve mühimmat desteği yapıldığı resmen kabul edilmişken, ABD’nin Türkiye ile birlikte operasyon yapması, yani hava üslerimizin kullanılarak bölgenin etnik olarak temizlenmesi PYD’ye yol vermek anlamına gelmektedir.
Tıpkı Irak’ın kuzeyinde olduğu gibi, Suriye’nin kuzeyinde deABD’nin gözetiminde Kürt devleti kurulurken Türkiye daha ne kadar uzaktan seyredecektir? ABD’nin birlikte operasyon aldatmacası, Türkiye’nin bölgeye girmesini engellemekten başka bir amaca hizmet etmemektedir. ABD’nin bölgedeki müttefikinin PKK uzantısı PYD ve YPG olduğu belgeli iken, Türk dış politikasını belirleyenlerin aklına milli çıkarlar hangi vakittegelecektir? Sınırımıza yerleşen ABD askeri Türkiye’nin bölgeye müdahalesini engellerken, içeride kara gücü olarak açıkça desteklenen PKK uzantılarının Kürt koridorunun 98 kilometrelik son parçasını ele geçirmek için gün saydığını görmek bu kadar zor mudur?
AKP hükümetinin uluslararası hukuk tarafından vatan toprağı olarak tescilli Süleyman Şah Türbesini sınırlarımıza taşıma örneğindeki gibi basiretsiz politikalarını sürdürerek ülkemizin menfaatlerini koruması mümkün değildir. Bölgede sadece Süleyman Şah toprağıyla Suriye içlerindeki söz hakkı terk edilmemiş, aynı zamanda boşaltılan alanda Türkmenler darmadağın edilerek yok edilmiş, Türkiye’nin nüfuz alanı bitirilmiştir. Türkiye yarın Hatay’a dayanacak ve hatta bir bölgemizde hak iddia edecek büyük bir tehdidin önünü kesmek için derhal bağımsız ve milli politikalar uygulamaya başlamalıdır.Cerablus-Azez hattına ABD ya da Rusya’nın istediği gibi müdahalesinde figüran olmak yerine, en azından kendi sınırımıza sahip çıkacak bir aktör olabilmek için sınır ötesinde gücümüz gösterilmelidir.
Milli ve bağımsız politikalar yürütmenin yolu bölgedeki Türkmenlere sahip çıkmaktan geçmektedir. Yerlerinden yurtlarından edilen yüzbinlerce Türkmeni bugüne kadar görmezden gelen, yakılan yok edilen Türk şehirlerine Ayn el Arap (Kobani) kadar diplomatik tepki koyamayan bir dış politika, emperyalist tehdidi Türkiye’nin sınırlarından uzak tutamaz. Suriye ve Irak’taki tarihi Türk şehirlerinin Kobani kadar kıymeti olduğunu göstermeden Türk dış politikasını yönetenler başarılıyım diyemez.Türkmenlere sahip çıkılmadıkça, varlıkları teminat altına alınmadıkça Türkiye bölgede var olamaz.Türkiye kendi sınırlarını koruyabilmek için sınır ötesinde aktör olmayı başarmak zorundadır.Bölgede aktör olmanın yolu, ABD’nin desteklediği Kürtler ya da başka gruplarla değil, ancak ve ancak Türkmenlerle mümkündür.
Ortadoğu ateşinin ülkemizi her geçen gün daha fazla yakmaya başladığı bugünlerde, Türkiye’de yaşanan gelişmelerin bağımsız değerlendirilmesi mümkün değildir. Tıpkı 2003’te Irak’a yapılacak ABD müdahalesinden önce Türkiye’de siyasetin dizayn edilmesi gibi, şimdi de Suriye’ye şekil verilirken Türkiye’de benzer adımlartekrarlanmaktadır. Türkiye’nin milli ve üniter yapısını, bağımsız dış politikasını yüksek sesle savunan Milliyetçi Ülkücü Hareket’in sesini kısmak ve etkisizleştirmek içinbildik hamleler yapılmaktadır. Aslında yaklaşan tehdit dört parçalı Kürdistan’ın sadece Suriye ayağını oluşturmanın çok ötesine geçmiş ve siyasal bölücülük Türkiye’yi tehdit eder ve sonuç alır bir hale gelmiştir. Seçim sonrası Türkiye’nin ana gündeminin yeni anayasa görünümü altındafederatif başkanlık tartışmaları olduğunu herkesin fark etmesi bu yüzden çok önemlidir.Tasarlanan Yeni Türkiye için hazırlanan yol haritasına uygun olarak evvela saha temizliği yapılmakta, yeni düzene uygun aktörler sahaya sürülmekte, karşı duracak ve gürültü yapacakların üzerine basılmakta, sesleri kısılmaktadır. Federatif başkanlığa dayalı yeni Türkiye projesini uygulamaya sadece Saray güdümündeki AKP’nin gücünün yetmeyeceğini, yeni CHP ve yeni MHP projeleriyle milli üniter yapıdan vazgeçecek büyük dönüşümün yapılmak istendiği uyarılarımızı çok önceden yapmıştık.
Türkiye’nin birlik ve bütünlüğüne yönelik tehditler karşısında koyacağıtavrı ezelden bilinen Milliyetçi Ülkücü Hareket’e dayatılacak hiçbir suni gündem, asli vazifesini yapmasına engel olamayacaktır. Böylesine kritik bir dönemde ülkesini seven insanlarımız her zamankinden daha fazla birlik bütünlük içerisinde milli duruşu birlikte gösterecek potansiyel gücünü koruyacaktır.Yerli ve milli bir hareketin potansiyel enerjisini iç tartışmalara akıtmasına, parçalarına ayrılarak etkisiz hale getirilmesine aklıselim sahibi hiçbir Milliyetçi Ülkücü Hareket mensubunun müsaade etmeyeceği çok açıktır.