Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkan Yardımcısı ve İzmir Milletvekili Ahmet Kenan Tanrıkulu TBMM Genel Kurulu’nda Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ile Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü’nün 2015 Yılı Bütçe ve Kesin Hesapları hakkında konuşma yaparak, Bakanlığın yetersiz bütçe ve politikalarını eleştirdi.
Tanrıkulu yaptığı konuşmada; “Kuruluş kanunu halen bulunmayan, Kararname ile yürütülen Bakanlığın çevre konusuna duyarlılığı, resmî sunumların içinde verilen “kamu spotları” niteliğini geçmeyen açıklamalarda kalmaktadır. İhmaller sonucu oluşan çevre felaketleri sonrasında, kamuoyuna telkin vermeye yönelik, derinliği olmayan ayaküstü siyasî demeçler halen devam etmektedir.” dedi.
Tanrıkulu yaptığı konuşmada; “Kuruluş kanunu halen bulunmayan, Kararname ile yürütülen Bakanlığın çevre konusuna duyarlılığı, resmî sunumların içinde verilen “kamu spotları” niteliğini geçmeyen açıklamalarda kalmaktadır. İhmaller sonucu oluşan çevre felaketleri sonrasında, kamuoyuna telkin vermeye yönelik, derinliği olmayan ayaküstü siyasî demeçler halen devam etmektedir.” dedi.
Çevre ve şehircilik alanında yıllardan bu yana biriken dağ gibi sorunlara, her geçen gün yenileri eklendiğini dile getiren Tanrıkulu, ortaya rant kokusu yayıldıkça çevre ve şehircilik anlayışından giderek uzaklaşıldığını belirtti. Tanrıkulu konuşmasında; “Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) Yönetmeliği’nin, ülkemizde 12 yılda 7 kez değişmesinin makul bir gerekçesi yoktur. Sadece bu durum bile ülkemizin çevre politikalarının, bir takım güç odaklarının oyuncağı ve rant aracı haline getirildiğini göstermektedir.” dedi.
ÇED YÖNETMELİĞİ DEĞİŞTİRİLEREK, DOĞA KATLİAMI DEVAM EDİYOR
“Son 12 yılda 3 bin proje için ÇED olumlu, 42 bin proje için ÇED gerekli değil kararı verilmiştir. Yapılan son değişiklikten önceki ÇED Yönetmeliği uygulamaları dâhi tamamen çevre aleyhine işletilmiştir. Son yönetmelik değişikliğinde görülmektedir ki; iktidar bazı tesislerin ÇED sürecine muafiyet getirmektedir.” diyen Tanrıkulu, Bakanlık; çevre denetiminin temel taşı olan ÇED Yönetmeliğini adeta işlevsiz hale getirdiğini öne sürdü.
Bu kapsamda rüzgar enerji santrallerinde (RES) tribün sayısı üzerinden değil, güç üzerinden ÇED sürecine karar verilmesini de eleştiren Tanrıkulu; İzmir, Urla Ovacık Köyü sakinlerinin köy sınırındaki ormanlık alana yapılacak olan RES için ağaçları kesilmesin diye nöbet tutmaya başladıklarını belirterek, Tıpkı Manisa Yırca’daki zeytinlikler gibi RES projesi kapsamında 1500’ün üzerinde ağaç katledileceğini dile getirdi.
YAŞANABİLİR, MARKA ŞEHİR RANTI
Tanrıkulu konuşmasında; yaşanabilir ve marka şehirlerden, sadece lüks yapıları hızlı bir şekilde yaparak, yüksek kazanç elde etme anlayışının hem merkezî, hem de yerel unsurlar üzerinde kalıcı bir hale geldiğini ve bu alanda rant iştahının giderek arttığını belirtti.
KENTSEL DÖNÜŞÜM TAM BİR HAYAL KIRIKLIĞI
6306 sayılı (Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında) Kanun kapsamında Kentsel Dönüşüm çalışmalarında; 2,5 yıllık bir uygulama döneminin geride kaldığını söyleyen Tanrıkulu; “Bakanlığın kentsel dönüşüm algısı içinde kentleri yaşanabilir bir çevre içinde düşünme ve önceliğinin olmadığı görülmektedir. Zaten özellikle yeni oluşturulan yüksek yoğunluklu, hiçbir estetik ve mimari kaygı taşımayan, dışı ve içi gösterişli inşaat malzemeleri ile“bitişik nizam gökdelen” yapılaşma şartıyla inşa edilen yapılar, bu sığ kentleşme anlayışın en önemli göstergesidir. Kentsel dönüşümü; sadece yıllar itibariyle riskli alan ilan edilen yer sayısı ve yıkılan bina sayısı olarak gören yaklaşım devam etmektedir. Ne şekilde olursa olsun eski binayı yıkarak yenisini yapmak ve bu suretle ekonomiyi canlı tutmak iktidarın ana stratejisi halini almış ve bu kapsamda beton ekonomisi hızla yol almaktadır.” dedi.
İZMİR VE DİĞER KENTLERE ÖNEM VERİLMİYOR
Tanrıkulu konuşmasının devamında; “İktidarın ‘kentsel dönüşüm’ deyince akıllarına sadece İstanbul’un geldiği, özellikle deprem yönünden risk taşıyan İzmir gibi diğer şehirlere önem verilmediği ortaya çıkmaktadır. Bu yaklaşımın muhtemel bir deprem felaketindeki faturasının ağır olacağı bugünden bellidir.” dedi.
TIPKI ÇEVRE POLİTİKALARI GİBİ ATAMASI YAPILMAYAN ÇEVRE MÜHENDİSLERİ DE MAĞDUR
Tanrıkulu TBMM Genel Kurulu’ndaki konuşmasında; yıllardır atama bekleyen çevre mühendislerinin, kamuya her personel alımında iddia edilen gelişmiş çevrecilik anlayışı nedeniyle daha fazla kadro beklemekte olduğunu dile getirerek, adında çevre bulunan Bakanlığın, her ne hikmetse çevre mühendisine ihtiyaç duymamasının üzüntü verici olduğunu belirtti.
Tanrıkulu, Bakanlığın yetersiz ve kısa bir eğitim sonucunda çevre görevlisi personeli alımı yerine, ülkemizin gerçek ihtiyacı olan çevre ve çevreciliğin eğitimini alarak bu bölümden mezun olan çalışanların biran önce bakanlık ve teşkilatında istihdam edilmesini istedi.
MHP İLKÖĞRETİMDEN İTİBAREN ÇEVRE BİLİNCİ DERSLERİ KOYULMASINI ÖNERİYOR
Konuşmasında ülkemizde çevre bilincinin sadece kamu spotlarıyla artacağını düşünenlere MHP olarak önerilerini de dile getiren Tanrıkulu; daha ilköğretim çağlarında ders programlarına çevre bilinci derslerinin yer almasını istedi.
TAPU VE KADASTRO GENEL MÜDÜRLÜĞÜ VATANDAŞIMIZIN TAPU BİLGİLERİNİN GÜVENLİĞİNİ SAĞLAYAMIYOR
Tanrıkulu konuşmasında; “Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü (TKGM), Ankara’da yaşayan 1 milyon 568 bin vatandaşımızın tapu bilgilerinin üçüncü şahısların eline geçmesine göz yummuş ve engel olamamıştır. Halen Türkiye’deki kişisel tapu bilgilerinin ne kadarının 3’üncü kişilerin elinde bulunduğu muammadır.” diyerek, kurumun bu konuda sorumluluğunu unutmaması gerektiğini belirtti.
TAPU VE KADASTRO GENEL MÜDÜRLÜĞÜ, ÇALIŞANLARINI MUTLU EDEMİYOR SORUNLAR DAĞ GİBİ
Tanrıkulu, ‘TKGM’de tam anlamıyla yönetememe, çalışanların sorunlarına çare olamama durumu bulunmaktadır.’ dedi. Vatandaşlarımızın tapu işlemlerinde halen sıkıntı ve sorunlarının devam ettiğini belirten Tanrıkulu; bunun en büyük nedeninin çalışan sayısının yetersiz olması ve mevcut çalışanların yeterli seviyede özlük ve malî haklardan yoksun olmalarına bağladı.
Kurum çalışanlarının fazla çalışma ücretleri kesilerek, döner sermaye ücreti verilecek vaadiyle uzun yıllardan bu yana oyalanmakta olduklarını belirten Tanrıkulu; “Bu yetmezmiş gibi ünvanlı kadrolarda çalışan; bölge müdür yardımcıları, şube müdürleri, uzmanlar baskı altına alınmakta, görev değişiklikleri, unvanlarının alınması ve hatta sosyal medya üzerinden takip yapılması gibi mobbing uygulamaları kurumda devam etmektedir. Tüm bunlar iş verimini, çalışma barışını ve motivasyonu bozmaktadır. Mağdur olan personelin durumu Partimizce de yakından takip edilmektedir.” dedi.
Türkiye’nin ihtiyacı olan çevre, şehircilik ve tapu alanındaki hizmetlerin bu yetersiz bütçe ve anlayış ile giderilemeyeceği yeni bir yıla daha girilmekte olduğunu ifade eden Tanrıkulu, çevre ve şehircilik alanında umutların yine bir başka bahara kaldığını belirtti.