Bir önceki makalemizde yazmanın ne kadar zor olduğundan bahsettik. Bu makalemizde ise susmanın ne kadar zor olduğu hususuyla ilgileneceğiz.
Sorumluluk duygularınız varsa içinde bulunduğunuz topluluk sizi alakadar eder. O toplulukla birlikte yola koyulmuşsanız, konuşmanız , yazmanız, fakat susmanız da o oranda zorlaşır. Esas olan şey, konuştuğunuz veya sustuğunuz zaman ki ahval-i durumdur. Acı dahi verse, bir yaraya merhem olacaksa konuşmalıdır. Yarayı azdıracak, içindeki mikropları sağa-sola bulaştıracak ve bünye bundan zarar görecekse susmalıdır. Susmanın da bir sınırı vardır; dayanma gücü vardır.
Susmanın faydaları çok elbette… Yazarak veya konuşarak doğru bildiğin mevzu üzerinde insanları bilgilendirmek ve aydınlatmak bir sorumluluktur. Herkes susarsa konuşacak kimse olmaz; konuşacak kimse olmazsa, alakasız ve bilgisiz kalınır; bir birimize yabancılaşır, ilerleme kaydedemeyiz. Sosyal bir yapı içerisinde nereye gittiğimizi bilmek hepimizin hakkı. Bu hakkı, susarak elde edemeyiz. Daha iyi, daha kuvvetli, daha şuurlu bir yapı için konuşmak, istişare etmek durumundayız. İstişarenin olmadığı bir toplulukta, birlik ve beraberlik gibi ulvi meziyetlere yer yoktur. Birlik ve beraberliğin olmadığı topluluklarda ileri hedeflere varma gibi bir istek, bir eylem, bir azim ve çaba da yoktur.
Susmak biriktirmektir. Bazen, susmak patlamaya hazırlanan bir bomba gibidir. Ne susmak bir bağlılık getirir ne konuşmak bir ihanet…Tam tersidir bazen, susarak ihanet edersiniz hem çevrenize hem de kendinize…
Bir ilişkide negatiflerin gözümüze batmaya başladığı, karşımızdakine ait aleyhte deliller dosyasının kabarmaya başladığı ve hatta dosyayı masanızdan kaldırmaya gerek duymaz olduğunuz bir noktadasınızdır… Bir duruş, bir soluklanmadır susmak… Ortak geçmişin değerlendirilmesi ve geleceğin muhasebesidir… Durup yeniden, şimdi bulunduğunuz noktadan bir daha bakmak istersiniz yaşananlara ve eldekilerle geleceğe gitmenin ne kadar mümkün olduğuna… Bir içe kaçış ve söylenemeyenlerin biriktirilmeye başladığı yerdir susmak…
Bazen, Bir halının üzerinde ki hercümerç hale gelmiş desenlerin eser olduğu iddiası karşısında ki hale sessiz kalmaktır susmak. Bazen de, vızır vızır çalışıp bal yapmakla meşgul olan arı kovanına çomak sokmaktır konuşmak. Biz, sessiz kalmayacağız. Desenler hercümerç olmaktan kurtulmalı ki eser olabilsin. En doğal balı yapmakla meşgul olan arı kovanına da çomak sokmayacağız.
Susmak zor…Etrafınızda varlığınızla, zekanızla, kabiliyet ve becerilerinizle alay edilmesi karşısında susmak zor…Kendilerini her şeyi yapmaya muktedir gören, adeta dokunulmazlık zırhına bürünmüş ben bilirimciler karşısında susmak zor…
Düne bakıp, bugün hal-i ahvalini dahi görmekten aciz kimselerin yarınları görme ve hakketme iddia ve savunmaları karşısında susmak zor.
Yüksek gökdelenler yapmak için yola çıkan mimarların, Çimento ve demirinden çalarak küçücük depremlere dahi dayanıksız hale getirdiği binaların usta, kalfa ve çıraklarının karşısında susmak zor.
Yola çıkış ve varış istikametinde yalpalamalar, çekinmeler ve çelişkiler karşısında susmak zor.