Türkiye’nin birçok yerinde, Osmanlı Türk Cihân Devleti döneminde yapılmış “TAŞHAN” bulunmaktadır, Bunlardan biri de Samsun şehrimizdedir.
Bir hafta önce, basında sevindirici bir haber okudum. Haberde şöyle deniliyor:
“Mahmut Bin Ali Paşa Vakfı'nca 16. yüzyılda yaptırılan tarihi Taşhan’ın restorasyonu 2019 yılının yaz döneminde tamamlanmıştı. Samsun Büyükşehir Belediyesi'ne devri yapılan Taşhan, belediye bünyesinde hizmet verecek.
2016 yılında Vakıflar Genel Müdürlüğü'nce restorasyon çalışmalarına başlanan ve Saathane Meydanı Projesi içerisinde yer alan tarihi Taşhan’ın restorasyon çalışmaları tamamlanmıştı. Samsun Büyükşehir Belediyesi tarafından devri alınan Taşhan, artık belediye çerçevesinde hizmet verecek. 1508 yılında Mahmut Bin Ali Paşa Vakfı'nca inşa ettirilen 511 yıllık Taşhan’ın 2016 yılında sözleşmesi yapıldı. 2017 yılında restorasyonu tamamlanması planlanan tarihi Taşhan’ın öngörülemeyen keşiflerden dolayı tamamlanma tarihi uzamıştı.
Vakıflar Müdürlüğü yetkililerinden alınan bilgiye göre 6 milyon lira harcanarak restore edilen Taşhan, Büyükşehir Belediyesi'ne devredildi. Çevre düzenlemesinin ardından Taşhan'ın hangi amaçla kullanılacağı önümüzdeki günlerde belli olacak.
Ortasında yer alan avlusuyla kare planlı, tuğla hatıllı moloz taş beden duvarları olan iki katlı Taşhan, Osmanlı dönemi şehir hanları plan özelliklerini taşıyor.” ( haberturk.com-03 NİSAN 2020-12.54/Anadolu Ajansı, DHA, İHA)
Haberi olduğu gibi, hiçbir noktasına virgülüne dokunmadan naklettim.
Böyle bir târihî eserin (restorasyonunun değil) tâmirinin/onarımının tamamlanarak hizmete sunulması elbette ki, memnuniyet vericidir.
İsterseniz, bu “ TAŞHAN” hakkında kısa bir muhasebe yapıp ‘mâcerâ’ kelimesini niçin kullandığımı îzah edeyim:
“Belediye (Medrese) Câmii ile eski İskele arasında kalan, şimdiki Buğdaypazarı (eski İskele) Caddesi üzerindeki bu iki katlı dikdörtgen bir tarzda inşâ edilmiş bina, Mahmut bin Ali Paşa Vakfiyesi’dir. Sivil Osmanlı mîmârîsinin güzel bir örneğini teşkil etmektedir.
Dış duvarları tuğla hatıllı moloz taştandır. Ön cephede kemerli girişli dükkânlar, arka cephedeyse çivi kakmalı demir kapılı bir giriş kapısı mevcuttur. Üst katta, 20 kadar oda bulunmakta, alt katta ise kervanlardaki binek hayvanlarının barınma ihtiyacını karşılayacak bir yapılanma göze çarpmaktadır. Sütunları kesme taştan inşâ edilmiştir.” (Bknz. Ali Kayıkçı, Samsun’da Kültür-Sanat, Samsun Şubat 1998; Sf. 113)
TAŞHAN hakkında ilk yazım, “VAKIFLARIMIZ SÂHİPSİZ” başlığı ile, ilk önce, Ankara’da yayınlanan Gündüz Gazetesi’nin 19 ve 20 Haziran 1997 târihli nüshalarının 2. sayfası ile, Samsun’da yayınlanan Sektörel Karadeniz Dergisi’nin Kasım 1998 târihli nüshasının 18. ve 19. sayfalarında yayınlandı.
Önce; bu ilk yazımdan bâzı bölümleri nakletmeyi gerekli görüyorum:
“Taşhan; zamanında, binek hayvanlarının barındığı ve sâhiplerinin gecelediği bir tarzda inşâ edilmiştir. Çevresinde de, kervanları ağırlayacak tarzda, ibâdethâne ve ticârethâneler yapılmıştır. (...) Ancak; gerek içteki, gerekse dışa bakan cephedeki bölmeleri gayet bakımsızdır. Geçen sene, üstünkörü ve çok kaba bir şekilde badana yapılmıştır. İki katlı olan “Taşhan”, güzelim mîmârî hususiyetleriyle günden güne harabeye dönmektedir. Gerek tabiî şartlar ve gerekse ihtimam gösterilmemesi, ona, bir hüzün yaşatmaktadır.
Odaları kiraya verilmiş ve eski gazete toptancıları ile naylon eşya satıcılarının elindedir. Millî bir şuûrla bakımı gereken bu hanın, hiçbir bakımdan kıymeti bilinmemektedir. Ayrıca; çok ucuza tutulan bu odacıklar (dükkânlar) depo olarak kullanılmaktadır. Gelip geçenin tavla vs. oynadığı bu mekân, ecdât rûhunu rencîde edecek bir vaziyettedir...
(...) Beşyüzbin nüfuslu Samsun şehrinin, bu nâdir eserden, esefle belirteyim ki, haberi bile yoktur.”
TAŞHAN hakkındaki son yazımı ise, “TAŞHAN” başlığı ile, Samsun’da yayınlanan Haber Gazetesi’nin 02 Mart 2019 târihli nüshasının 6. sayısında kaleme aldım ve bu yazımda da şunları söyledim:
“Samsun Saathâne Meydanı’nda bulunan târihî TAŞHAN hakkındaki, ilk kanaatimi, 19-20 Haziran 1997’de “Vakıflarımız Sahipsiz” başlıklı yazımda ifade etmiştim. Tam yirmiiki yıl geçmiş!..
Bu târihten îtibâren, TAŞHAN’ın târihî hüviyetine lâyık bir şekilde olmadığını ve buna, mutlaka el atılması gerektiğini beyân eden, sanıyorum ki, onbeşe yakın yazı kaleme aldım.
2019 yılı Şubat ayı sonlarında, Samsun basınında yer alan haberlere göre, “Taşhan’ın restorasyonu için, yaklaşık 7 milyon lira harcandığı, 1508 yılında inşa edildiği ve nisanda tamamlanacağı” beyan edilmektedir.
Bir defa, şu “restorasyon” kelimesine dehşetli bir şekilde içerliyorum. Hangi târihî eserimiz söz konusu edilse, bu F(ı)ransızca kelime karşıma çıkıyor. Arkadaş!..Bunun aslı yok mu? Türkçe’mizde karşılığı bulunmaz mı? Tâmirat veya onarım kelimelerimiz ne güne duruyorlar? Binayı tâmir ediyorum, diyorsun; dili, tahrip ediyorsun, bu ne biçim iştir?
Dîğer taraftan, temenni ediyorum ki, TAŞHAN da, Samsun Büyük Câmi gibi, Elâzığ Harput Kalesi gibi, Kayseri Gevher Nesibe Tıp Merkezi, Erzurum Çifte Minâreli Câmi gibi..bir takım ‘ilâve katkı maddeleri’yle bizlere takdîm edilmez!..
Burada, esas üzerinde durmak istediğim husus, TAŞHAN hakkındaki ‘târih hatası’dır. Bu durumu, 18 Eylül 2006 târihli Gürses Gazetesi’nin 2. sayfasında, Gazeteci-Yazar Ali Kayıkçı’nın, benimle yaptığı “TAŞHAN SAMSUN’UN SEMBOLÜ OLMALI” başlığını taşıyan mülâkatımda açıklığa kavuşturmuştum.
O mülâkatımda söylediğim, Mahmut bin Ali Paşa Vakfiyesi’ne göre, bu husustaki bilgileri aynen naklediyorum:
“Elimizdeki “1862 No’lu defterin 9. Sahife ve 3. sırasında kayıtlı Samsun İline tabi (Mahmut bin Ali Paşa) Vakfına ait 914 tarihli arabça vakfiyesinin” tercümesinden de anlaşılacağı üzere, bu eser (TAŞHAN), maalesef yanlış olarak onyedinci asır sonlarına mal edilmektedir. Öyle ise basit bir hesap yapalım: 914 sayısı Hicrî-Kamerî takvime milâdî çevrilirse (914x0.97=886.58) Hicrî-Şemsî yıl bulunur. Buçuklar tam’a çevrilir ve (887) çıkar. Bunu yâni (887)yi de (622) ile toplarsak, Taşhan’ın vakfiyesindeki (914)ün milâdî karşılığı çıkar. Bu da (1509)dur. Bu rakam, vakfiyenin târihidir ki, yapım târihi daha da eski olabilir.”
Burada, târihçilerimize büyük görevler düşmektedir. Böyle bir eser, 1509 yılında vakfedilmiş ise, yapılış târihi çok daha öncedir. Böyle bir eserin, hem yapılış târihi ve hattâ yaptıranları, yapanları yâni ustaları da mutlaka araştırılmalıdır.
Ne yazık ki, Samsun Valiliği Kültür Müdürlüğü tarafından Şubat 2008’de hazırlanıp yayınlanan 224 sayfalık “REHBER SAMSUN” kitabının 59. sayfasında şöyle denmektedir:
“XVII. Yüzyılın sonlarına doğru inşa edilmiş olan Taşhan, iki katlı, İskele Caddesi üzerinde, Ali Paşa Vakfı’ndan olan bina 1974-1975 yılları arasında Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından onarılmış...”
Dikkat buyurulsun, onyedinci yüzyılın sonlarıyla, onaltıncı yüzyılın başları (1509) arasında ikiyüz yıllık zaman vardır.
Bu, nasıl târihçiliktir, demez misiniz? Bu, nasıl kültür anlayışıdır demez misiniz? Bu, nasıl ecdâda saygıdır, demez misiniz?
Benim anlamadığım bir şey daha var ki, bu yazım yayınlanalı onüç yıl olmuş...Hiç mi ilgi duyup araştırma lüzumunu hisseden olmamıştır?
Hiçbir târih meraklısı, “Bu adam ne diyor, niçin boşuna lâf ediyor? gibisinden, en azından bana karşı çıkmak adına incelemeye koyulmamıştır?
Ya resmî makamlarımızda mekân tutup devletimizden maaş alan selâhiyetli ve mes’ul kişiler, anlaşılıyor ki, bu durumdan hâlâ haberdar mı değildirler?! “
Şimdi, yazımın başına dönüp, sizlere takdîm ettiğim haberden mevzûmuzu ilgilendiren üç ifade nakledeyim:
“Mahmut Bin Ali Paşa Vakfı’nca 16. Yüzyılda yaptırılan Taşhan..”
“1508 yılında Mahmut Bin Ali Paşa Vakfı’nca inşa ettirilen 511 yıllık Taşhan...”
“Vakıflar Müdürlüğü yetkililerinden alınan bilgiye göre 6 milyon lira harcanarak restore edilen Taşhan...”
Ümit ederim ki, hiç değilse; ilk yazımın neşrinden îtibâren yirmi üç yıl geçtikten sonra, “6 milyon” Türk Lirası harcanarak tâmir edilen han’ın ‘inşâ târihi ile, vakfedilme tarihi’ arasındaki fark anlaşılır ve yapılan bu ‘târihî hata’ düzeltilir.