ABD Başkanı Donald Trump, 2025 başında yeniden göreve gelmesinin ardından ilk resmi ziyaretini Körfez ülkelerine yaptı. Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri ve Katar’la toplam 2 trilyon doları aşan yatırım anlaşmalarına imza atan Trump, görünürde ekonomiye dayalı bir strateji izliyor gibi dursa da, bu hamle Ortadoğu’nun derin jeopolitiğini yeniden şekillendirme planlarının işareti olarak okunuyor.
ABD’den Körfez'e Yönelik “Yeni Güç Haritası”
Trump’ın Kanada, Avrupa ya da Latin Amerika yerine rotasını doğrudan Körfez’e çevirmesi, Washington’ın bölgesel önceliklerinde keskin bir değişime işaret ediyor. ABD’nin geleneksel müttefiklerini arka plana iten bu yönelim, Körfez ülkelerinin ekonomik gücü ve coğrafi stratejik değeriyle açıklanabilir. Ancak asıl mesele, bu ilişkilerin sadece ekonomik değil, aynı zamanda güvenlik ve teknoloji boyutunda da bir dizayn içeriyor olması.
İsrail Faktörü: Sessiz Ortağın Sessiz Menfaati
Ziyaretin perde arkasında İsrail’in güvenliğini pekiştirmeye dönük bir hedefin bulunduğu da sıkça dile getiriliyor. Özellikle İran’a karşı oluşacak yeni Körfez-Amerika ekseni, İsrail için doğrudan bir güvenlik kalkanı oluşturabilir. Bu anlamda yapılan anlaşmalar yalnızca Trump’ın ekonomi gündemini değil, İsrail’in güvenlik ajandasını da tatmin edecek nitelikte.
Anlaşmaların Kapsamı: Ekonomiden Yapay Zekâya
Trump’ın Körfez ülkeleriyle imzaladığı anlaşmalar; savunma, enerji, havacılık ve yapay zekâ gibi sektörleri kapsıyor:
Suudi Arabistan ile 600 milyar dolarlık paket (142 milyar dolar savunma alımları)
Katar ile 243 milyar dolarlık anlaşma (Boeing siparişleri öne çıkıyor)
Birleşik Arap Emirlikleri ile 200 milyar dolar (özellikle yapay zekâ yatırımları)
Abu Dabi’de inşa edilecek olan yapay zekâ veri merkezi, ABD dışında kurulacak en büyük teknoloji altyapılarından biri olacak. Bu da Körfez’in, Washington için hem ekonomik hem de dijital üs haline geldiğini gösteriyor.
Çin’e Yanıt mı, Ortadoğu’nun Yeni Bağımlılığı mı?
Trump’ın bu çıkarması, Çin’in “Kuşak ve Yol” girişimiyle bölgede kurmaya çalıştığı ekonomik ağlara doğrudan bir cevap olarak değerlendiriliyor. Ancak bu “karşı hamle” Ortadoğu’nun daha bağımsız bir gelecek mi yoksa yeni bir bağımlılık zinciri mi inşa ettiğini tartışmalı kılıyor.
Çin’in son iki yılda Körfez’e yönelik 70 milyar dolarlık altyapı yatırımı ve 51 milyar dolarlık doğrudan sermaye akışı, Washington’ı harekete geçirmiş durumda. Fakat şimdi yapılan devasa anlaşmalar, bölge ülkeleri için ekonomik kazançtan çok stratejik sınav olabilir.
Ortadoğu’da Yeni Bir “Sessiz İttifak” Mı Kuruluyor?
Bu gelişmeler, Ortadoğu’da görünmeyen ama güçlü bir sessiz ittifakın ipuçlarını veriyor: ABD, İsrail, BAE, Suudi Arabistan ve Katar arasında şekillenen yeni blok, İran’ı çevrelemeye ve Çin’in yayılmacı ekonomik etkisini kırmaya odaklı gibi görünüyor.
Bunun bedeli ise bölge halkları için, dışarıya bağımlı ekonomik yapılar, veri güvenliği riski ve uzun vadede teknoloji altyapısı üzerinden kurulacak kontrol mekanizmaları olabilir.
ABD Başkanı Trump’ın Körfez çıkarması, yalnızca ticaret, savunma ya da teknoloji yatırımlarıyla sınırlı bir hamle değil. Bu adım, Ortadoğu’nun jeopolitik kaderini yeniden yazma çabasının habercisi. İsrail’in güvenliği, Çin’in nüfuzu, İran’ın dengesi ve Körfez’in geleceği bu hamlede saklı. Ancak bu tabloda halklar nerede duruyor, asıl yanıtlanması gereken soru da bu.