1990 yılı Mart ayında Japonya’nın kuzeyinde Hokkaido Adası’nda Sapporo kentindeydim. Bir yıllık Japonca programında başarılı olursam üniversitede doktora şansım vardı. Hayatımda ilk kez yurt dışına çıkmış ve Minami –Ku, Jieitai durağı yakınında bir otel lojmanında ikamet ediyordum.
İkinci Dünya Savaşı’ndan kalma siperleri de tarlalar arasında görmüştüm.
Lojman yakınındaki bir küçük marketten alış veriş yapıyordum. Alışmıştım; parayı cepten çıkarıp vermeye. Türkiye’de böyle görmüş böyle alışmıştım. Market sahibi amca ben geldiğimde yanında kendisine yardım eden 10-12 yaşlarındaki oğlu olduğunu sandığım bir çocuğa “ –bak ona burada mücadele ediyor. Memleketinden uzakta. Sen de gayret et” gibi laflar ediyordu. Tipik bir Trabzonlu baba gibi idi. Bir gün alış veriş ederken cebimden çıkarıp 5 bin yen kağıt para vermiştim. Para ikiye katlanmıştı. Yüz ifadesi değişti, kızdı.
Parayı aldı ve beni azarladı. “-Bu kağıt para, cüzdan kullan” diye çıkışarak bağarıp durdu. Utanmıştım. Beni iyice azarlamıştı. Ertesi gün hemen bir büyük pılazaya gittim. Cüzdan aldım. Bir daha da hiç bırakmadım. Bir de küçük para torbası gibi bir şey almıştım. Japon amcadan fırçayı yeyince düşünmeye başlamıştım. O zamana kadar cüzdan kullanmak” diye bir şey hiç aklımdan geçmemişti. Sonra da zamanla alıştım cüzdan kullanmaya.
Sonra dikkat ettim. Herkes cüzdan kullanıyordu Japonya’da. Cüzdan kullanmayan yoktu. Üç milleti yakından tanıdım Türk, Japon, Endonez. Eğitim ve alışkanlık kazandırmanın ne demek olduğunu, daha iyi idrak ettim.
Japon kağıt paralarının hiçbir şekilde taklit edilip de sahtesinin üretilemeyecek şekilde tasarlandığını iddia eden gazetecilerle karşılaşmıştım. Bu görüşe itiraz eden olursa bir şey diyemem ama parayı temiz kullanma açısından olumsuz bir eleştiriyi asla hak etmediklerini düşünüyorum. Düşünün bankınotlar (Rahmetli babamın ifadesiyle pangonot) tek tek şeffaf muşambaya sarılı olduğunu gördüm bankalarda. Paralar gıcır gıcır. İnsan baktığı zaman içi ferahlıyor. Güven telkin ediyor. Haleti ruhiyenizi tazeliyor adeta. İkinci Dünya Savaşı yıllarından kalan banknotlar da yeni gibiydi. Neden böyleydi? Halk cüzdan kullanmaya alıştırılmıştı.
Cüzdan parayı koruyor kırıştırıp, kıvrıştırıp paçavra gibi kullanılmasının önüne geçiyordu. Ne demek istediğimi anlarsınız herhalde bir pazar yerine gittiğinizde.
Türk parası Türk milletinin itibarıdır. İnanınızki Türk parasını adam gibi kullanırsak paramızın değeri de artar. Pisikolojik olarak bu böyledir.
Cüzdansız para kullanmamaya çocuklarımızı alıştırmamız gerekmektedir. Paçavra gibi paralar ülkemizin itibarını zedelemektedir. Bunun için ciddi bir ön çalışma yapılıp okullardan başlayarak topluma mal edilmesi gereken bir alışkanlık olarak görüyoruz. Sigara yasağı aşağı yukarı tuttu.
Cüzdana girmiş bankınot ile poşete girmiş ekmek sırada beklemektedir.
Mevzuat alt yapısının haırlanmasının ardından belediyeler ve STK lar ile işbirliği yapılarak topluma yaygınlaştırılabilir. Söz konusu olan ülkemizin itibarıdır.
Ülkemizin insani ve kültürel yaşam seviyesini yükseltecek ve hak ettiğimiz bir alışkanlıktır: Cüzdan kullanmak. Türk parası şerefimiz gibi temiz ve düzgün olmalıdır. Hele hele üzerlerine yazı yazmak tamamen suç sayılmalıdır.
Japonlar bizden zeki değildir. Sadece “ulusal tavır” kazanıyorlar ve sergiliyorlar. Hepsi budur. Bizim ihtiyacımız olan “milli zekâ ve yeteneklerimizi sevki tabii ile ortaya çıkaracak kıvılcımlar” dır. Basit ve küçük eylemler esasında büyük ve ufuklu hedeflerin istikametini de belirler.