"Doğmuşum Avcı köyde binsekizyüzellibirde. Mekanım Bahçesaray, mezarım kim bilir nerde?"İsmail Gaspıralı Pansılavist yayılmacı Rus şövenizmi'nin işgalindeki Kırım da Bahçe Sarayın Avcı köyünde 20 Mart 1851 de karanlık bir dünyaya gözlerini açmıştır. O dönem de Kırım başta olmak üzere Türk dünyası tarihin kaydettiği en karanlık dönemlerinden birini yaşamaktadır. Rus işgaline uğramış Türkler ve Müslümanlar için umut Kaf dağının ardındadır, umutsuzluk içindedir.Milletler büyük liderlerini ve mütefekkirlerini zor zamanlarında çıkartırlar. İsmail Gaspıralı Türk milletinin işte o zor zamanlarında ortaya çıkardığı, belki de yüzyıllarca etkileyecek fikirleriyle, mücadeleci karakteriyle, mücadele metotlarıyla Türk dünyasının ufkunu açan, aydınlanmanın ve yenilikçiliğin öncüsü,"Dilde, fikirde, işte birlik"olarak vecizleştirdiği Türkçülük fikrinin babası, büyük bir liderdir. Bütün ömrünü 18 yaşında başladığı bu zorlu mücadeleye vermiştir.İsmail Gaspıralı bir yandan Pansılavist işgalci Rus şövenizmi ile mücadele ederken, diğer yandan da onu anlamayan, anlamak istemeyen, kendi milleti içindeki kadimci, bugünkü ifadeyle yeniliğe karşı statükocularla mücadele etti. Moskova, İstanbul, Paris başta olmak üzere Avrupa'yı, Kahire'yi gezmiş, kısa bir müddet Paris'te yaşamış, ilimde, fende, kalkınma ve gelişmede İslam alemi ile Hıristiyan alemi arasındaki, doğu ile batı arasındaki farkı ve bunun sebeplerini, çözüm yolları aramış, gittikçe büyüyen bu farkın temel sebebinin eğitimden kaynaklandığını görmüştür. Kırıma dönerek eğitimciliğe başlamış Kırımdan başlayarak Türk yurtlarında modern eğitim veren okulların açılmasını önderlik etmiş, teşvik etmiştir.Milli şuuru uyandırmak için fikirlerini eğitim ve aydınlanma temeline dayalı; dil birliği, fikir ve düşünce birliği ve iş birliği olarak ortaya koymuştur."Dilde, fikirde, işte birlik" fikriyle Türk ve Müslümanlarda birlik ruhu oluşturmak istemiştir. Geniş bir coğrafyada yaşayan Türklerin birbirlerini iyi anlamaları ve ortak düşünce ve mefkureleri aynı dille ifade etmeleri için lehçe farklılıklarını bir kenara bırakarak, İstanbul Türkçesinin ortak dil olarak kullanılmasını istemiş, bu şekilde iş, eylem birliğinin sağlanabileceği fikrini işlemiştir.Yüksek azim ve iradesi, keskin zekası, uzlaşmacı karakteri, muhteşem ikna gücü, kararlı kişiliği onun bu zor mücadeledeki en büyük gücü olmuştur. Bu gücüyle kısa sayılabilecek bir zamanda Türk toplumuna, İslam dünyasına yol gösterici bir yıldız olduğunu kabul ettirmiştir.
Eğitimci kimliği ile başladığı mücadeleye gazete çıkartarak devam etmek istemiş ancak Çar idaresi buna izin vermemiştir. Bunun üzerine bazı gazetelerde müstear isimlerle "Rusya Müslümanlığı"başlıklı yazılar yayınlamış daha sonra bu yazıları kitaplaştırmıştır. 1883 yılında çıkarmaya başladığı 33 yıl yayın hayatını sürdüren kendi gazetesi Tercüman-ı Ahval-i Zaman(Tercüman) gazetesinde gazeteci kimliği ile mücadelesine daha açık bir şekilde devam etmiştir. Tercüman-ı Ahval-i Zaman gazetesi o dönemin şartlarında; İstanbul dan- Hindistan'a, Kahire'den-Balkanlar'a, Kazan'dan-Bakü'ye-Kaşkar'a kadar geniş bir coğrafyaya ulaşmayı başarmış, Türk ve Müslüman toplumunu aydınlatma yolunda derinden etkilemiştir. Tesir alanı genişledikçe kadirşinas insanların maddi destekleri de artmıştır.
O dönemin Azeri büyük iş adamı İsa Tagiyev onların başında gelir. Tagiyev Tercümanın Bakü nüshasını da çıkartmıştır. İsmail Gaspıralı birçok kongreler düzenleyerek istişareler oluşturmuş, fikirlerini anlatırken düşünce sahibi entelektüellerin fikirlerinden de yararlanmak istemiştir, eylem birliğinin yollarını aramıştır.1884 de ilkini açtığı okullarda yenilikçi eğitimi esas almış, Bahçe Saraydan Kazana, Azerbaycan dan Kaşkar'a kadar yayılan okulların sayısı binleri aşmıştır. O dönemde kızların okumasına karşı çıkanlara; "Yok öyle değil. Kızlarımızın terbiye ve talimi hem şer an, hem aklen lazımdır. Aksi takdirde milletin terakkisi mümkün değildir" diyerek Türk kadınının aydınlanmasına ayrı bir önem vermiş, Kadını eğitimsiz toplumlarda milli uyanışın olamayacağı düşüncesiyle kızların okumasını temin için kız okulları ve el sanatları öğreten okullar açarak bu fikrini de hayata geçirmenin yollarını aramıştır. Türk dünyasında ilk kadın dergisini de Kızı Şefika Hanım yönetiminde İsmail Gaspıralı yayınlamıştır.İsmail Gaspıralı makalelerinde vermek istediği mesajları vecizleştirerek makalelerine başlık olarak kullanmaya, fikirlerini veciz hale getirmeye özen göstermiştir. Vecizelerinden bazıları; "Dilde, fikirde, işte birlik. Milletine hizmet etmek istiyorsan bildiğin işten başla. Sönmüş kalpleri ne ile yandırmalı? Basireti kesmiş perdeleri ne ile kötermeli (kaldırmalı)? Gaflet sahrasında serilip kalmış koca bir milleti ne ile ayağa turguzmalı(kaldırmalı)? Bineceğiniz gemiler, Karadeniz’in coşkun merhametsiz dalgalarını zor aşacaktır. Karşılaşacağınız hastalıklar ve zorluklara, bulacağınız çareler ehemmiyetsiz kalacaktır. Gideceğiniz yerlerin tabiat ve iklim şartları başka olacaktır. Oralarda ki hazırlıklar kifayetsiz kalacaktır. Aziz kardeşler! Satmak kolay, almak zordur. Gitmek kolay, dönmek zordur. Yıkılmak kolay, kalkmak zordur."/p>İsmail Gaspırlı fikirlerini eğitim ve yayın yoluyla toplumun zihnine yerleştirmeye çalışırken bütün Türk dünyasını karış karış gezerek aydınlarla, toplum önderleri entelektüellerle de paylaşmıştır. Başta Kafkasya bölgesindeki Türk ve Müslümanların milli olmak üzere geniş Türk coğrafyasında milli uyanışı büyük ölçüde sağlamıştır. Türk düşünce ve ilim hayatına büyük katkılar yapan; Mustafa Kemal, Mehmet Emin Resulzade, Yusuf Akçora, Velidi Togan, Ahmet Ağaoğlu, Ziya Gökalp, Sadri Maksudi Arsal, Cengiz Dağcı gibi bir çok düşünür, yazar ve devlet adamı onun aydınlık fikirlerinden etkilenmiş büyük hizmetleriyle büyük izler bırakmış nadir şahsiyetlerdir.11 Eylül 1914 de Bahçe Sarayda beka alemine göç etmiştir. 17 Ekim komonist ihtilalinden sonra mezarı komonistlerce yok edilmiştir. Yazımın başına koyduğum şirinde dediği gibi, mezarının nerede olduğu bilinmemektedir.Ölümünün 100. yılı münasebetiyle UNESCO İsmail Gaspıralıyı anma yılı ilan etmiştir. Türk dünyasının pratikte bütün hedeflerinin ifadesi olan en veciz şekilde ifade ettiği "İşte, dilde, fikirde birlik." hedefinin bugün neresindedir ? Ölümünün 100. yılında UNESCO'nun anladığı İsmail Gaspıralıyı Türk dünyası, İslam dünyası yeterince anlamış ve layıkıyla anmış mıdır ? Bu sorulara evet dememiz, ikna edici, yüz ağartıcı makul cevaplar vermemiz ne yazık ki mümkün değil. Bu durum özellikle milliyetçi, Türkçü geçinen çevreler için esef verici, hazin bir durumdur.Türk Ocakları İstanbul şubesinin önderliğinde İstanbul Üniversitesi bünyesinde düzenlenen, 15-17 Ekim 2014 tarihleri arasında yapılan, sabah 9:00 dan akşam 17:00 a kadar süren her oturumunu takip ettiğim, üç gün süren, dünyanın değişik ülkelerinden 60'ın üzerinde akademisyenin konuşmacı olarak katıldığı, İsmail Gaspıralının fikirleri üzerine 50'nin üzerinde Akademik tebliğin sunulduğu, çok kaliteli ve seviyeli bir anma organizasyonunu yapıldı. Birçoğuna sahip olduğum bilgilerimi de bu sayede tazelemiş oldum. Türk Ocağı Başkanı Sayın Dr. Cezmi Bayram ve İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Dekanı Sayın Prof. Dr. Mustafa Özkan büyük emek vermişler, kendilerine teşekkür edip, minnet duygularımı ifade ettim. Özellikle Türk dünyasından gelen konuşmacılardan ülkelerinde yeterli sayılabilecek bir anmanın yapılmadığını, hatta hiç yapılmadığını da ne yazık ki üzüntüyle öğrendim.Türk dünyası UNESCO'nun dünya fikir adamları klasmanında değerlendirdiği büyük dava adamı, aydın, mütefekkir, yazar İsmail Gaspıralıyı yeterince anlamış olsaydı çoğunluğu bugün Rus şövenizminin empoze ettiği Kiril alfabesini ve Rus dilini ortak dil olarak kullanır durumda olmazdı.
Dilini değiştiren, kendi dilinden başka dille anlaşmaya çalışan milletlerin yaşaması mümkün değildir. Kendi dilini kullanmayan milletler başka dille fikir, düşünce, ilim üretemez, ideal birliği kuramaz. İdeal birliği olmayan milletlerin önce inanç ve kültürleri, sonrada topyekun kendileri tarihin çöplüğünde yer alır. Nitekim Rus işgalinde içki müptelası haline getirilen Türk toplumunda büyük bir bölümünde bu erezyon acı bir tablo gibi karşımızda durmaktadır. Türk aydın ve entelektüelinin gereken alakayı gösterip topluma tanıtmaktan özellikle uzak durduğu değerlerimizi toluma kim anlatacak ?İsmail Gaspıralı'yı cahil cesaretimle seminerlerde anlatmaya başladığımda 19 yaşındaydım. Bilgisinin yanına benim cahil cesaretim koyamayan, bundan korkan, kaçan entelektüel olamaz. İsmail Gaspıralı ömrünü Türk dünyası, İslam dünyası için tüketmiş bir dava adamıdır. Kuzey Asya da, Orta Asya da onun uyandırdığı milli ruh üzerine önce Mehmet Emin Resulzade"Yükselen bayrak bir daha inmez"diyerek 1922 yılında şanlı Azerbaycan bayrağını yükseltmiş, ondan cesaret alanlar kendi bayraklarını yükseltme mücadelesi vermiştir. Bugün onların emanetleri üzerinde oturanlar hiç olmazsa onları anacak kadar vefalı olmalıdırlar. Samimiyet, yüksek ahlak anlayışı bunu gerektirir. Bugün sayıları binleri aşmış Türk dünyası, İslam dünyası üniversitelerinde Gaspıralının fikirleri üzerine doktora yapmış bir ilim adamı bulamazsınız. Ama sıradan bir tefsir yazmaktan başka bir şey yapmamış olan Mısırlı molla, Seyit Kutup üzerine veya bilmem hangi molla üzerine doktora yapmış yüzlerce emperyalist kuklasını bulmakta hiç zorlanmazsınız.İsmail Gaspıralıyı tez konusu, doktora konusu seçmeyen, seçtirmeyen Üniversite milli aydın yetiştiremez, o üniversitenin yetiştirdiğine aydın, entelektüel denemez.Türk dünyasının yegane meselesi; dar bir çevrenin dışında entelektüelinin İsmail Gaspıralının aydınlanma fikrinden, birlik fikrinden yeterince nasiplenmemiş olması ve yukarıda belirtiğim pratikte bütün hedeflerinin ifadesi olan;"Dilde, fikirde, işte birlik."idealini anlamamış olmasıdır.ULU ÖNDER !
RUHUN ŞAD, MEKANIN CENNET OLSUN
Kemalettin Sami Güner
Eğitimci kimliği ile başladığı mücadeleye gazete çıkartarak devam etmek istemiş ancak Çar idaresi buna izin vermemiştir. Bunun üzerine bazı gazetelerde müstear isimlerle "Rusya Müslümanlığı"başlıklı yazılar yayınlamış daha sonra bu yazıları kitaplaştırmıştır. 1883 yılında çıkarmaya başladığı 33 yıl yayın hayatını sürdüren kendi gazetesi Tercüman-ı Ahval-i Zaman(Tercüman) gazetesinde gazeteci kimliği ile mücadelesine daha açık bir şekilde devam etmiştir. Tercüman-ı Ahval-i Zaman gazetesi o dönemin şartlarında; İstanbul dan- Hindistan'a, Kahire'den-Balkanlar'a, Kazan'dan-Bakü'ye-Kaşkar'a kadar geniş bir coğrafyaya ulaşmayı başarmış, Türk ve Müslüman toplumunu aydınlatma yolunda derinden etkilemiştir. Tesir alanı genişledikçe kadirşinas insanların maddi destekleri de artmıştır.
O dönemin Azeri büyük iş adamı İsa Tagiyev onların başında gelir. Tagiyev Tercümanın Bakü nüshasını da çıkartmıştır. İsmail Gaspıralı birçok kongreler düzenleyerek istişareler oluşturmuş, fikirlerini anlatırken düşünce sahibi entelektüellerin fikirlerinden de yararlanmak istemiştir, eylem birliğinin yollarını aramıştır.1884 de ilkini açtığı okullarda yenilikçi eğitimi esas almış, Bahçe Saraydan Kazana, Azerbaycan dan Kaşkar'a kadar yayılan okulların sayısı binleri aşmıştır. O dönemde kızların okumasına karşı çıkanlara; "Yok öyle değil. Kızlarımızın terbiye ve talimi hem şer an, hem aklen lazımdır. Aksi takdirde milletin terakkisi mümkün değildir" diyerek Türk kadınının aydınlanmasına ayrı bir önem vermiş, Kadını eğitimsiz toplumlarda milli uyanışın olamayacağı düşüncesiyle kızların okumasını temin için kız okulları ve el sanatları öğreten okullar açarak bu fikrini de hayata geçirmenin yollarını aramıştır. Türk dünyasında ilk kadın dergisini de Kızı Şefika Hanım yönetiminde İsmail Gaspıralı yayınlamıştır.İsmail Gaspıralı makalelerinde vermek istediği mesajları vecizleştirerek makalelerine başlık olarak kullanmaya, fikirlerini veciz hale getirmeye özen göstermiştir. Vecizelerinden bazıları; "Dilde, fikirde, işte birlik. Milletine hizmet etmek istiyorsan bildiğin işten başla. Sönmüş kalpleri ne ile yandırmalı? Basireti kesmiş perdeleri ne ile kötermeli (kaldırmalı)? Gaflet sahrasında serilip kalmış koca bir milleti ne ile ayağa turguzmalı(kaldırmalı)? Bineceğiniz gemiler, Karadeniz’in coşkun merhametsiz dalgalarını zor aşacaktır. Karşılaşacağınız hastalıklar ve zorluklara, bulacağınız çareler ehemmiyetsiz kalacaktır. Gideceğiniz yerlerin tabiat ve iklim şartları başka olacaktır. Oralarda ki hazırlıklar kifayetsiz kalacaktır. Aziz kardeşler! Satmak kolay, almak zordur. Gitmek kolay, dönmek zordur. Yıkılmak kolay, kalkmak zordur."/p>İsmail Gaspırlı fikirlerini eğitim ve yayın yoluyla toplumun zihnine yerleştirmeye çalışırken bütün Türk dünyasını karış karış gezerek aydınlarla, toplum önderleri entelektüellerle de paylaşmıştır. Başta Kafkasya bölgesindeki Türk ve Müslümanların milli olmak üzere geniş Türk coğrafyasında milli uyanışı büyük ölçüde sağlamıştır. Türk düşünce ve ilim hayatına büyük katkılar yapan; Mustafa Kemal, Mehmet Emin Resulzade, Yusuf Akçora, Velidi Togan, Ahmet Ağaoğlu, Ziya Gökalp, Sadri Maksudi Arsal, Cengiz Dağcı gibi bir çok düşünür, yazar ve devlet adamı onun aydınlık fikirlerinden etkilenmiş büyük hizmetleriyle büyük izler bırakmış nadir şahsiyetlerdir.11 Eylül 1914 de Bahçe Sarayda beka alemine göç etmiştir. 17 Ekim komonist ihtilalinden sonra mezarı komonistlerce yok edilmiştir. Yazımın başına koyduğum şirinde dediği gibi, mezarının nerede olduğu bilinmemektedir.Ölümünün 100. yılı münasebetiyle UNESCO İsmail Gaspıralıyı anma yılı ilan etmiştir. Türk dünyasının pratikte bütün hedeflerinin ifadesi olan en veciz şekilde ifade ettiği "İşte, dilde, fikirde birlik." hedefinin bugün neresindedir ? Ölümünün 100. yılında UNESCO'nun anladığı İsmail Gaspıralıyı Türk dünyası, İslam dünyası yeterince anlamış ve layıkıyla anmış mıdır ? Bu sorulara evet dememiz, ikna edici, yüz ağartıcı makul cevaplar vermemiz ne yazık ki mümkün değil. Bu durum özellikle milliyetçi, Türkçü geçinen çevreler için esef verici, hazin bir durumdur.Türk Ocakları İstanbul şubesinin önderliğinde İstanbul Üniversitesi bünyesinde düzenlenen, 15-17 Ekim 2014 tarihleri arasında yapılan, sabah 9:00 dan akşam 17:00 a kadar süren her oturumunu takip ettiğim, üç gün süren, dünyanın değişik ülkelerinden 60'ın üzerinde akademisyenin konuşmacı olarak katıldığı, İsmail Gaspıralının fikirleri üzerine 50'nin üzerinde Akademik tebliğin sunulduğu, çok kaliteli ve seviyeli bir anma organizasyonunu yapıldı. Birçoğuna sahip olduğum bilgilerimi de bu sayede tazelemiş oldum. Türk Ocağı Başkanı Sayın Dr. Cezmi Bayram ve İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Dekanı Sayın Prof. Dr. Mustafa Özkan büyük emek vermişler, kendilerine teşekkür edip, minnet duygularımı ifade ettim. Özellikle Türk dünyasından gelen konuşmacılardan ülkelerinde yeterli sayılabilecek bir anmanın yapılmadığını, hatta hiç yapılmadığını da ne yazık ki üzüntüyle öğrendim.Türk dünyası UNESCO'nun dünya fikir adamları klasmanında değerlendirdiği büyük dava adamı, aydın, mütefekkir, yazar İsmail Gaspıralıyı yeterince anlamış olsaydı çoğunluğu bugün Rus şövenizminin empoze ettiği Kiril alfabesini ve Rus dilini ortak dil olarak kullanır durumda olmazdı.
Dilini değiştiren, kendi dilinden başka dille anlaşmaya çalışan milletlerin yaşaması mümkün değildir. Kendi dilini kullanmayan milletler başka dille fikir, düşünce, ilim üretemez, ideal birliği kuramaz. İdeal birliği olmayan milletlerin önce inanç ve kültürleri, sonrada topyekun kendileri tarihin çöplüğünde yer alır. Nitekim Rus işgalinde içki müptelası haline getirilen Türk toplumunda büyük bir bölümünde bu erezyon acı bir tablo gibi karşımızda durmaktadır. Türk aydın ve entelektüelinin gereken alakayı gösterip topluma tanıtmaktan özellikle uzak durduğu değerlerimizi toluma kim anlatacak ?İsmail Gaspıralı'yı cahil cesaretimle seminerlerde anlatmaya başladığımda 19 yaşındaydım. Bilgisinin yanına benim cahil cesaretim koyamayan, bundan korkan, kaçan entelektüel olamaz. İsmail Gaspıralı ömrünü Türk dünyası, İslam dünyası için tüketmiş bir dava adamıdır. Kuzey Asya da, Orta Asya da onun uyandırdığı milli ruh üzerine önce Mehmet Emin Resulzade"Yükselen bayrak bir daha inmez"diyerek 1922 yılında şanlı Azerbaycan bayrağını yükseltmiş, ondan cesaret alanlar kendi bayraklarını yükseltme mücadelesi vermiştir. Bugün onların emanetleri üzerinde oturanlar hiç olmazsa onları anacak kadar vefalı olmalıdırlar. Samimiyet, yüksek ahlak anlayışı bunu gerektirir. Bugün sayıları binleri aşmış Türk dünyası, İslam dünyası üniversitelerinde Gaspıralının fikirleri üzerine doktora yapmış bir ilim adamı bulamazsınız. Ama sıradan bir tefsir yazmaktan başka bir şey yapmamış olan Mısırlı molla, Seyit Kutup üzerine veya bilmem hangi molla üzerine doktora yapmış yüzlerce emperyalist kuklasını bulmakta hiç zorlanmazsınız.İsmail Gaspıralıyı tez konusu, doktora konusu seçmeyen, seçtirmeyen Üniversite milli aydın yetiştiremez, o üniversitenin yetiştirdiğine aydın, entelektüel denemez.Türk dünyasının yegane meselesi; dar bir çevrenin dışında entelektüelinin İsmail Gaspıralının aydınlanma fikrinden, birlik fikrinden yeterince nasiplenmemiş olması ve yukarıda belirtiğim pratikte bütün hedeflerinin ifadesi olan;"Dilde, fikirde, işte birlik."idealini anlamamış olmasıdır.ULU ÖNDER !
RUHUN ŞAD, MEKANIN CENNET OLSUN
Kemalettin Sami Güner