İnsanın en büyük derdi bazen ne sokakta ne çevrede, tam da kendi yüreğinin kıyısındadır. Hep dışarda ararız düşmanı, kalbimizi acıtanı, zihnimizi yoranı... Oysa asıl savaş içeridedir; kendi sesimizle, suskunluğumuzla, hoyratlığımızla. Bu satırlarda biraz kendimize dönüp bakacağız. Kırıldığımız, yorulduğumuz, sınır çizemediğimiz anlara... Ve belki de en çok kendimize acımasız davrandığımız o anlara...
1. En Büyük Düşman İçimizde mi?
İnsan çoğu zaman düşmanlarını dışarda arar. Kalbini yoran, zihnini tüketen herkesin başkası olduğunu düşünür. Oysa insanın en büyük düşmanı bazen kendi içindedir. Kendi benliğine duyarsız, duygularına acımasız olan bir ruh dışarıdaki kötülüklerden önce kendi içindeki karanlıkla mücadele etmelidir.
Kendine kolayca saygısızlık edebilen bir insan bedenine, zihnine, fikrine sahip olamayan tutarsızca, acımasızca her yaklaşımı aslında azılı bir düşmandır.
Lakin kendine sınır koymayan hep pişmanlık yaşayacaktır buda yorgun ve zerzenişleri yüksek bir hayat demektir...
2. Sınır Koymak Bir Erdemdir
İnsanlar, ancak biz müsaade ettiğimiz ölçüde bizi üzebilir. Kendi sınırlarımızı belirlemek, hayır diyebilmek, iç huzurumuzun bekçisi olmaktır. Kişisel sınırları olmayan bir birey, başkalarının kararlarıyla yönlendirilmeye açık hâle gelir. Oysa neye tahammül edeceğimizi, nerede susup nerede konuşacağımızı bilmek ruhsal olgunluğun en büyük göstergesidir.
3. Pamuk İpliği Dostluklar
Zamanımızda ilişkiler kırılgan, bağlar yüzeysel. Dostluklar pamuk ipliğine bağlı en ufak sarsıntıda kopmaya, hatta nefrete dönüşmeye meyilli. Sevgi, sabırla; dostluk, sadakatle yaşatılır. Ancak bunlar tükenince, bir zamanlar “canım” dediğimiz kişiler “yük” olmaya başlar. Düşmanlık da buradan doğar.
4. Her Acı Paylaşılmaz
Hayatın içinde inişler, çıkışlar, ekonomik sıkıntılar, aile içi bunalımlar vardır. Bazen pes ettirir insana. Ancak bazı acılar vardır ki, sadece kişiye özeldir. Her yara gösterilmez, her hüzün anlatılmaz. Bazı dertler vardır ki kilitli bir sandık gibi yürekte kalmalı, gözlerden uzak yaşanmalıdır. Çünkü bazı mahremiyetler, insanın karakteridir.
5. Hicranla Yoğrulmuş İnsanlık
İnsanoğlu, birbirini en zayıf noktasından vurmakla meşhurdur. O yüzden en derin yaraları da en yakını atar. Kimi zaman dost düşmana, düşman dosta dönüşebilir. Bu yüzden, sınırlarını belirlemiş, sevgisini saygıyla yoğurmuş bir insan, kolay kolay kimseyi üzmez. Üzülen de olmaz.
6. Kişilik Saldırıları Ne Kadar Gerçek?
Kimi zaman insan kendini koruyamadığında, kişilik haklarına yönelik saldırılar başlar. Sözle incitme, özel hayata müdahale, dedikodu, haksız yargılar... Bunlar aslında muhatabını değil, yapanı küçültür. Karakter sahibi bir insan, başkasına zarar vermeyi değil, iyiliği vazife bilir.
7. Düşmanca Zihin En Ağır Yük
İnsanın kendi kendine ettiği zulüm, çoğu zaman dışarıdan gelen her darbeyi gölgede bırakır. Kendine sevgisiz, kendine hoyrat davranmak... Değersiz hissetmek... Bunlar ruhu ağırlaştırır. Ve belki de asıl düşmanlık, başkasından değil içimizdeki o sert, affetmeyen sesden gelir.
8. Kendine Merhamet Et, İçindeki Düşmanı Affet
Kendini seven, sınırlarını bilen, acılarını yüreğinde terbiye eden insan dünyaya da huzur verir. Merhamet önce kendinden başlar. Kendi içindeki sesi şefkatle susturabilen biri, başkasının gürültüsünden korkmaz. İçindeki düşmanla barışan, dışarıdaki savaşa mecbur kalmaz.
Yolunuz gül renginde, gül kokusunda olsun her daim.