Gazze…
Haritada küçük, acıda büyük bir nokta.
Sözün tükendiği, insanlığın sustuğu yer. Betonlar arasında sıkışmış çocuk gülüşlerinin susturulduğu, geceleri top seslerinin ninnilere karıştığı, sabahların ölümle uyandığı bir şehir… Ve biz, kilometrelerce öteden yüreğimizin parçalandığını hissediyoruz. Çünkü orada sadece bir şehir değil, bir ümmetin vicdanı sınanıyor.
Bir çocuğun cansız bedeni, bir annenin gözyaşı, bir babanın taşıyamadığı acı…
Bunlar artık haber değil. Bunlar insanlığın kendisine tuttuğu aynalar. O aynalara bakmak yürek ister. Bakınca utanmak, bakınca içe kapanmak, bakınca secdeye kapanmak gerekir.
Her bombardıman bir hayatı değil, binlerce duayı yarım bırakıyor.
Ve biz hâlâ soruyoruz kendimize:
Bir dua neyi değiştirir?
Oysa unutmamalıyız ki,
Bir dua, bir mermiden daha güçlüdür.
Bir gözyaşı, bir duvarı yıkabilir.
Ve bir kalbin sızısı, arşı titretebilir.
Gazze’de olanları sadece “politik bir mesele” olarak görenler için acının dili yoktur. Oysa bu bir insanlık meselesidir.
Gözlerini kapatmak, kulaklarını tıkamak, kalbini mühürlemek…
Mazluma sırtını dönmek, zalimi meşrulaştırmak demektir.
Biz Gazze'yi konuşmaktan yorulmadık.
Ama dünyanın Gazze'ye susmasından usandık.
Gazze, sadece Filistinlilerin değil; insan kalabilmiş herkesin davasıdır.
Ve biz, bu davada sadece yüreğimizle değil, kalemimizle, dualarımızla, irfanımızla, gözyaşımızla varız.
İnancımız olmasa yüreğimiz bu acıya dayanamaz.
Mazlumun ahı yerde kalmaz.
Kaldıkça yer de insanlık da kalmaz.
Yıkıntılar Arasından Dirilen Umut
Bazı şehirler yıkıldıkça büyür.
Bazı halklar ezildikçe yücelir.
Bazı çocuklar susarak haykırır.
İşte Gazze böyle bir direniştir.
Yıkıntılar arasında yankılanan bir ezan sesi, bir çocuğun molozların üstünde açtığı küçük bir tebessüm, annesini kaybetmiş bir evladın hâlâ "Allah bize yeter" diyebilmesi… Bunlar hiçbir askeri gücün karşısında duramayacağı bir kudretin izleridir 'İmanın ve ümmet olmanın inanışı, tevekkül sebebidir.
Gazze, yalnızca taş üstünde taş kalmayan bir şehir değildir;
Gazze, inancın, sabrın ve Allah’a teslimiyetin yeniden ve yeniden küllerinden doğuşudur.
Dünyanın sustuğu yerde biz konuşmalıyız.
Ellerin semaya kalkmadığı yerde biz dua etmeliyiz.
Vicdanlar kuruduğunda, biz gözyaşımızla yeşertmeliyiz.
Çünkü her dua, yıkılmış bir yüreğe merhemdir.
Her gözyaşı, zalime karşı bir çığlıktır.
Ve her sessiz direniş, yeni bir sabahın habercisidir.
Unutmayalım ki, Allah hiçbir kulunun duasını karşılıksız bırakmaz.
Her gözyaşı bir rahmete dönüşür.
Her sabır, vuslata çıkan bir yoldur.
O yüzden vazgeçmek yok.
Yorulmak yok.
Görmezden gelmek yok.
Gazze için, Doğu Türkistan için, Arakan için, dünyanın her mazlum köşesi için kalbimizi diri tutmalıyız.
Çünkü biz biriz.
Çünkü biz kardeşiz.
Çünkü biz inanıyoruz ki...
Zulümle abad olunmaz..!
Ve sabredenin, sonunda göğü gül kokar.
Arayış İçinde Kaybolan İnsan
Bazı acılar evrenseldir. Duyarsız sandığımız birçok insan, acıyı en derinden yaşayanlardır. Ellerimizin prangalı olduğu davalar, muştuların duasına gizli gözyaşları gibi...
Kimi zaman gözlerimizi kaçırırız; yüreğimiz dayanamasa da. Çünkü bazı görüntüler sadece kalbi değil, vicdanı da parçalar. Ve her parçada bir insanlık kırıntısı dökülür dünyaya.
Gazze’nin çocukları… Yıkık duvarların, paramparça oyuncakların arasında öksüz kalan yürekler. Annelerin bir mezar taşı bile bulamadan toprağa sardığı evlatlar… Bitmeyen savaşlar, susmayan feryatlar.
İyi miyiz? Gerçekten iyi olabilir miyiz?
Dünyanın neresinde olursa olsun, katledilen her çocuğun çığlığı insanlığın tam kalbine saplanan bir çividir. O çivinin sancısını hissetmeyen bir toplum sağır değil, sessizliğe teslim olmuş demektir.
Biz bu sessizliğe teslim olamayız.
Huzurluymuş gibi yapamayız.
Bir ekranın arkasında izleyip, sonra hayatımıza devam edemeyiz.
Çünkü anlamıyoruz belki ama hissediyoruz
O toprağın altında sadece çocuklar değil, insanlığımız da gömülüyor. Ve biz, o mezarın başında dilsiz kalan ağıtlarız.
Bir dava düşünün ki, ne adına yapıldığı bile unutulmuş; ama geride sadece kan, gözyaşı ve enkaz kalmış. Hiçbir fikir, hiçbir ideoloji, bir çocuğun canından daha değerli değildir. Anlamsız bir dava, ne bir yazıya sığar, ne bir yüreğe.
O yüzden bugün hâlâ bu katliamı görerek yaşamaya devam etmek, çılgınlık gibi bir şey.
Ama daha beteri de var Alışmak...
Alıştıkça insanlığımızı yitiriyoruz.
Alıştıkça kalbimizin sesini kısmaya başlıyoruz.
Oysa biz ses olmalıyız.
Kalp olmalıyız.
Yüreği atan her mazluma şefkatle dokunabilmeliyiz.
Çünkü insan sadece kendi derdinden sorumlu değildir.
İnsan, insanlığın acısından da sorumludur.
Artık insanlığa yapılan zulüm tüm duyguları ziyan etmektedir görmesi gereken toplum büyüklerle sınırlı değildir. Arasında çocukların olduğunu unutmayalım, küçücük yürekleri olup biteni sorgularken geleceğe güvensiz ve umutsuz bir nesil haline gelmektedirler.
Zihinleri kökten yıkan fikirler gözler önünde meşru hale gelmiştir.
Dünya huzursuz, dünya kan revan, dava Savaş dava toprak kavgası, dava adil olmayan ağaçların gölgesine bile balta vurulan Nemrut zihinler...
Yolunuz gül renginde, gül kokusunda olsun…
Ama bu gül, Gazze’nin toprağında da açsın.
Kıymetli Amine hocam yüreğinize sağlık Gazze dünyada insanın insanlığın utanacağı yer canımız yaniyor yazık çok yazık