Bazen bir insan gelir bir şehre. Sesi fazla çıkmaz, reklamı yapılmaz ama gönüllerde öyle bir iz bırakır ki, yıllar geçse de adı unutulmaz. İşte Alaçam da böyle bir isme tanıklık etti: Oğuz Alp Çağlar.
O bir bürokrattı. Ama sıradan bir bürokrat değildi. Makamının, yetkisinin arkasına saklanmadı. Halkın içine karıştı, onların derdini dinledi. Dinlemekle de kalmadı, elinden geleni yapmak için mücadele etti. Bürokrat olmanın ötesinde bir insan olarak gönüllere dokundu. Mütevaziliğiyle, empati yeteneğiyle, adalet duygusuyla Alaçam halkının kalbine yerleşti.
Bu memleketten yıllar önce ayrılmış olsa da hâlâ hafızalardaki yeri taptaze. Çünkü o, koltuktan güç alan değil, koltuğa güç veren vatan sevdalısı, zeki, asil ve onurlu bir insandı. Makamlar gelip geçer, ama insanlık baki kalır. Oğuz Alp Çağlar bunu yaşayarak ve yaşatarak öğretti. Bugün hâlâ adı anıldığında yüzlerde bir tebessüm beliriyorsa ya da bir olay yaşandığında Oğuz Kaymakam olsaydı deniliyorsa bu tesadüf değil; gönüllere nasıl dokunduğunun en açık kanıtıdır.
Zamanın hızla aktığı, çoğu insanın yalnızca kendini düşündüğü bir dönemde, empati kurabilmek artık büyük bir meziyet. Oğuz Alp Çağlar, işte bu meziyeti fazlasıyla taşıyan bir insandı. İnsanları anlamak için sadece dinlemedi, yüreğiyle de hissetti. Onların sevinçlerini paylaşırken yüzünde tebessüm, acılarını dinlerken ise gözlerinde derin bir mahzunluk vardı. Onun yönetim anlayışı, “önce insan” diyen bir bakış açısına dayanıyordu.
Bugün çoğu bürokrat, ulaşılmaz olmayı bir güç göstergesi sanır. Oğuz Alp Çağlar ise tam tersine, herkesin rahatlıkla ulaşabildiği, hatta bir normal vatandaşın dahi telefonunda numarası kayıtlı olan bir insandı. Kapısı da gönlü de herkese açıktı. Onun makam anlayışı; mesafeyle değil, samimiyetle büyüyen bir anlayıştı. İşte bu yüzden bu memleketin samimi, ulaşılabilir ve insan odaklı Oğuz Alp Çağlar gibi daha çok bürokrata ihtiyacı var.
Çoğu zaman yüksek makamlara gelen insanlar için mesafe koymak, ulaşılmaz olmak bir alışkanlıktır. Ama Oğuz Alp Çağlar, bu ezberi bozdu. Kapısını çalan herkesle aynı sıcaklıkla ilgilendi, “ben” değil “biz” dedi. Mütevaziliğiyle öne çıktı. Makamı büyütmek için değil, o makama insanlık ve vicdan katmak için çalıştı.
Bir yöneticinin ardından geriye bıraktığı en değerli miras, yaptığı hizmetler kadar, insanlarda bıraktığı izdir. Oğuz Alp Çağlar da geride köprüler, binalar, yollar değil; kalplerde köprüler kurarak ayrıldı. İnsanlar onu, güler yüzü, samimiyeti ve adaleti ile hatırlıyor.
Ne mutlu onu yetiştiren anne babaya. Ne mutlu bu topraklara böyle bir evlat armağan eden ailesine. Çünkü iyi insanlar gökten düşmez, güzel ailelerin sabırla, emekle, sevgiyle büyüttüğü fidanlardır onlar.
Bir Oğuz Alp Çağlar geçti bu topraklardan. Adı belki bir tabelada yazmaz, resimleri yıllar sonra arşivlerde tozlanır ama gönüllerdeki yeri hiç silinmez. Çünkü gönülden yapılan hizmet, gönüllerde sonsuza dek yaşar.
Bazı insanlar unutulmak için değil, unutulmamak için yaşar. Ve bazı isimler, yaşadıkları yerden geçip gitmez; oraya kök salar. Oğuz Alp Çağlar da Alaçam’ın gönlünde kök salan isimlerden biri olarak anılacak.
Sayın Valim,
Siz bu memlekette bir iz bırakmadınız, bir gönül yurdunuz oldu. Siz gittiniz ama insanlar hâlâ sizi anlatıyor, hâlâ sizi özlüyor. Çünkü sizin bıraktığınız yer, makam odası değil; insanların kalbiydi.
Samimiyetiniz, alçakgönüllülüğünüz ve vicdanınız için minnettarız. Sizi tanımış olmak hepimiz için bir şanstır.
Yolunuz da, hatıranız da hep açık olsun…