Bazıları kırıldığında susar, bazıları konuşur, bazılarıysa çeker gider. Giderken de ardından uzun cümleler bırakır; kalmakla suçlar kalanları. Oysa bazen, bir ideali terk etmek bir cesaret değil; sessiz bir kabulleniştir. Ve kalmak, boyun eğmek değil, başkaldırmanın en sessiz biçimidir.
Zaman, her şeyi gösterir. Safları da, niyetleri de, sabırları da...
Fikirler kirlenmez ama fikirlerin etrafına toplanan kalabalıklar kirlenebilir. Öyle anlar gelir ki, o bulanıklığın içinde durmak insanı karartır. Ama işte tam da orada başlar gerçek sınav: Karanlığın içinde ışığı taşımak mı, yoksa “burası artık karanlık” deyip gitmek mi?
Bir idealin etrafı yalanlarla çevrildiğinde, kalıp o yalanlara karşı durmak gerekir.
Çünkü fikirleri temize çıkaracak olanlar, o yalanlara boyun eğmeyenlerdir. Ve o daima içeride olur. Dışarıdan gelen hiçbir ses, içerideki çürümeyi değiştiremez. Değişim içeriden başlar; tıpkı ilk kıvılcım gibi.
Gitmek kolaydır; kapıyı çekersin, arkanı dönersin, yürür gidersin.
Sonra bir köşede oturur, “Ben zaten bunu bekliyordum” dersin. Ama kalmak… Kalmak kolay değildir. Çünkü kalmak, hatırlamak demektir. İlk günkü heyecanı, ilk kez konuşulan o ülküyü, o saf duyguları hatırlamak… Ve bu hatıraların hatırına kalmak, bazen ne kadar acıtsa da, gidenlerden daha gür bir şekilde “Ben hâlâ buradayım” demektir.
Kavga varsa, ortasında olunmalıdır.
Zira fikir, korunduğu yerde değil, sınandığı yerde dirilir. Terk edilen bir ideal, sahipsiz kalır. Ve sahipsiz kalan her değer, sonunda sessizce yok olur. Kimi zaman bir çürüme başlar ama o çürümenin karşısına dikilecek bir yürek varsa, orası hâlâ hayattadır.
Bazıları yalnızlığı seçer.
Oysa yalnızlık, sadece kalabalıktan uzak olmak değildir; mücadele etmemeyi seçmektir bazen.
Kalabalıkta yalnız kalmak da vardır; ama bu, bir yalnızlık değil, bir inançtır. Kalabalığın ortasında susup beklemek, bir gün doğru olanın yeniden parlamasını umut etmektir.
Her yolun bir yükü vardır. Ama bazı yükler, taşınmadığında insanı daha çok ezer.
Gitmekle hafiflersin belki ama inandığın şeyi sırtından da, yüreğinden de bırakırsın. Ve bir gün dönüp baktığında, en ağır boşluğu hissedersin: Keşke kalsaydım...
Çünkü bazen kalmak, gitmekten daha büyük bir haykırıştır.