Bu ülkede ticaret yapan herkes şu soruyu kendine sormalı: Biz Müslüman bir ülkede yaşıyoruz ama ticaretimiz ne kadar ahlaklı?
Hile, yalan, aldatma, eksik tartma, sahtekârlık…
Bu kavramlar ticaretin içine o kadar işlemiş ki, sanki normalmiş gibi görülüyor.
Bir ürün satarken malın kusurunu saklamak, fiyatı ederinden fazla göstermek, borcunu ödememek, işçisini ezmek…
Bunların adı hırsızlıktır! Haramdır! Ama ne yazık ki, sanki kurnazlık, uyanıklık gibi görülüyor.
Müslümanlık Nerede, Ticaret Nerede?
Bu topraklarda sabah namazını kılıp dükkânını açan esnaf, aynı gün içinde müşterisini nasıl kazıklayacağını mı düşünüyor?
Kendi işini doğru yapmayıp da devletten, hükümetten şikâyet eden işveren, önce kendi muhasebesini yapmalı.
Helali haramı bilip de hileye göz yuman, hakkı gasp eden kişi, sadece Allah’ın değil, bu milletin de yüz karasıdır!
Bir Müslüman için helal kazanç, ibadet kadar önemlidir.
Peygamber Efendimiz, "Bizi aldatan bizden değildir" buyururken, hâlâ sahtekârlıkla ticaret yapan biri, kendini hangi tarafta görüyor?
Güvensiz Bir Toplum Nereye Gider?
Bugün insanlara soralım: Bir esnafın sözünü mü daha çok güvenilir bulursunuz, yoksa yazılı bir sözleşmeyi mi?
Cevap çok açık! İnsanların birbirine güveni kalmadı.
Çünkü haksızlık yapanın yanına kâr kalıyor.
Çalışanın hakkını vermeyen patron, "Beni mahkemeye ver de hakkını al" diyor. İşini düzgün yapmayan usta, "İdare et" diyerek yaptığı işin arkasında durmuyor.
Haksız yere para kazanmak, insanların hakkını gasp etmek, helal emeğin üzerine konmak…
Bunlar sadece insanları değil, toplumu da çürütür.
Bir ülkede güven biterse, ticaret de biter, adalet de biter.
Haramın Hesabı Dünyada da Ahirette de Ağırdır
Küçük hesaplar peşinde koşan, insanları aldatan, dürüstçe iş yapmayanlar şunu unutmasın: Haramın hesabı sorulur!
Bugün kazık atan, yarın kazık yer. Aldatan aldanır. Bu dünyada da, ahirette de!
Bu ülke, sadece tabelalarda Müslüman kalacaksa, ticarette dürüstlükten, helal kazançtan bahsetmeye ne gerek var?
Ama eğer gerçekten Müslüman bir ülkeysek, ticaretimiz de ahlaklı olmak zorunda!
İşte asıl mesele bu!