Gençken; yaşlılarda, hep şefkatli ve güleryüzlü bir çehre arardım. Böylelerini görünce içim ısınır, geleceğime dâir ümitlerim artardı.
Size, belki ters gelecek ammâ, yaşlılarımızın gençlerimize verecekleri en mühim fikir ve tavırlardan biri de ümit aşılamaktır. Bunun da ilk şartı, müşfik ve itimat telkin edici bir gülümsemedir.
Gençlik; her zamanın/her devrin/her dönemin, her milletin gözbebeğidir!..
Önünde yürüyen büyük ve ihtişamlı bir nesil bulunmayan her yeni nesil, -hele de, onlardan bâzı zılgıtlar yemişse-, gönlüne taş bağlar ve susar ammâ herbirinin de içi kararır!..
Şimdilerde, o zamankilerdeki samimî ve müşfik çehreyi hiç mi hiç göremiyorum!..
Zamanın geçmesi, bize, müspet olarak pek de bir şey kazandırmamıştır!..
Sözlerime elbette ki, itiraz edenler bulunacaktır!..Başım üstüne!..Ancak..
Yaşıtım olan Biden, ABD’yi yönetti!..Benden küçük olan Trump ise, bu koca ülkeyi yönetiyor ve dünyaya ahkâm kesiyor!..
Şimdi, hemen, bana sorulacak soruyu düşünüyorum:
-Bula bula, bu kaatil suratlıları mı buldun?
Buldum!..Bunlar, birer numûne!..
İkincisi: “Onlar, orayı yönetti/yönetiyor da, peki, sen ne yapıyorsun?..Adamlar, dünyanın en büyük devletinin başında!..”
Doğruya, doğru!..Ben, ne yapıyorum?!
Can alıcı bir soru da benden: “Peki, sen, ne yapıyorsun?”
“Ben veya sen farkeder mi, ey dost? Biz, ‘biz’ olamadıktan sonra, sorular hep boşunadır, bilesin!..
Hayat, böyle işte!..Sorulardan kurtulmak da mümkün değil!.
Kendilerini yönetemeyenlerin, başkalarını yönetmesi mümkün müdür?
Kavak ağacı gibi sallanan ve yürüdüğü ciheti idrâk edemeyen birinin idâresinden ne olur!..
Seksen küsur senede, saniyelik bir hayra imza atmamışların nesini takdir edip beğeneyim de, onları, kendimle mukayese edeyim!..
Sadece bunlar mı?
Baştakileri, sâdece yaşlarıyla değil, sözleri ve tavırlarıyla da kavrayın, lütfen!..Çehrelerine bir bakıverin!..
Sâdece kızdıklarınızınkine değil; sevdiklerinizinkine de bakın ve Allah aşkına öyle karar verin!..
Var mı, müşfik ve mütebessim bir çehre?
Samimi olarak insanlık için hizmet eden birini gösterin bana, ben de, işte tamam haklısınız diyeyim!..
Söz ve tavırlarındaki acayipliği görmek için illâ da p(i)sikiyatr olmaya gerek yoktur!..
Söyledikleri sözler de ortadadır!..
İster yaşlı ol, ister genç; insan, ister istemez düşünüyor ve muhabbetten uzak kalıyor!..
Bu yaşımda, sahte gülüşlerin ardındaki çiyan bakışları da mı sezmeyeyim!..
Akrep gibi, bunca mazlumu kıskaca aldıklarını/alacaklarını mı düşünmekten imtinâ edeyim!.
Karayılan gibi, hangi insan zümresinin boynuna sarılıp onu boğacaklarını mı kestiremeyeyim!..
Hangisini?
Hâlâ mal-mülk sahibi olmak peşindeler..
Hâlâ, mevki –makamla köşe kapmaca oynamaktadırlar!..
Pörsümüş çehrelerinde, Allah’ın nûrunun zerresi kalmamış da, bırakınız faydayı, bâzılarının, hâlâ fikirde dahi, insânî bir teklifleri mevcut değil!..
En başta ise, yalana esir olmuşlar!..
Söyleyin, hangi yüzle gülecekler?
Gülmek için, bu yüzde, kaş, göz, kirpik, çene,yanak, dudak, şakak, alın olmalı değil mi?
Ben, düşünedurayım, onlar, mal-mülk, para, makam peşinde koşsunlar, koşsunlar ve asla da yorulmasınlar…Bakalım ki, bu yüklerini, nereye götürecekler!..
Aslında; ihtiyarlar kurtlu meyva gibi olmalıdırlar ki, insanlığa sağlam gıdalar sunabilsinler!
İtiraf edeyim ki, şimdiki yaşlılara baktıkça içim kararıyor!..
Ben de dâhil!..