Son yıllarda milletin gözüne baka baka bir yıkım düzeni yürütülüyor. Bu düzenin hedefi açık: aile ocağı. Özellikle gençler hedef alınıyor.
Dizilerde, filmlerde, sahnelerde, kalabalık ortam ağlarında sinsice yürütülen bu işin gayesi bellidir: Evliliği değersizleştirmek, aileyi dağıtmak, kişiyi yalnızlığa mahkûm etmek ve sonunda milleti temelinden çökertmek.
Evet, birileri bir arada yaşamayı özgürlük diye övüyor; evliliği ise tutsaklık gibi gösteriyor. Peki, bu nasıl bir özgürlük? Her isteğini doyurmaya çalışan, hiçbir sorumluluk taşımayan, ne töre bilen ne utanma duyan bir 'özgürlük' mü bu?
Çevrene bir bak: Günümüzde oynatılan dizilerde, filmlerde evlilik nedir?
Kavga, sıkıntı, bezginlik.
Aile nedir?
Dağınık, ilgisiz, birbirine düşman insanlar.
Gençler neye sürükleniyor?
Nikâhsız birliktelikler, günübirlik düşler, “kendini yaşa” aldatmacası…
Bu rastgele değil. Bu bir zihin işleme düzeneğidir.
Her gün, milletin mayasını bir parça daha eritiyorlar. Evliliğe düşmanlık, kadını ve erkeği ailede değil, tek başına yaşamakta özgür kılma adı altında pazarlanıyor.
Sonrası ne? Yalnızlık, gönül çöküntüsü, sorumluluktan kaçış, boşluk hissi, benlik dağılması…
Geçmişten Gelen Değerler Yok Sayılıyor
Bu topraklarda İslam vardır, aile vardır, evlilik vardır. İnancımız nikâhla beraber huzurun, bereketin, dirliğin geleceğini söyler. Peygamberimiz (sav), evlenmeyi “yolumdur” diye bildirmiştir. Aileyi koruyan, töreye bağlı bir toplum olarak bu güne kadar geldik. Bugün bu bağ koparılmak isteniyor.
Türk töresi aile etrafında kuruludur. “Ocağı tüttürmek”, “yuvayı dişi kuş yapar”, “ev bark sahibi olmak” sözleri boşuna söylenmemiştir. Ama günümüzdeki oyunlarda, dizilerde evli çift ya birbirinden bıkmış ya aldatmış ya da dağılmış. Aşk dedikleri şey yalnızca ten yakınlığı olmuş. Vefa yok, sadakat yok, utanma yok. Ahlak yerle bir edilmiş.
Yalnızlaştırılmış Gençlik, Yıkıma Sürükleniyor
Aile yıkılırsa; ne çocuk sağlam yetişir, ne gençliğin yolu açık olur, ne de millet ayakta kalır. Bugün tek başına yaşayan, bağ kuramayan, kimlik arayan, gönlü yorgun gençlerle doluyuz. Evlenme yaşı öteleniyor, boşanmalar çoğalıyor, çocuk sayısı düşüyor, yüzler ekşiyor…
Bugün önümüze sürülen bu sözde 'çağdaş yaşam', aslında insanı yalnız bırakıp güdülecek bir hale getirmek içindir.
Ocağı olmayan, kökü olmayan, değersizleşmiş insan; ne sorgular, ne karşı çıkar, yalnızca verilenle yetinir. Yani ne derlerse onu yapar, ne sunarlarsa ona boyun eğer.
Türkiye’yi Aşağılara Çeken Bu Düzene Dur Diyelim!
Bu açıkça bir saldırıdır. Savaş artık top tüfekle değil, düşünceyle yapılıyor. Bizim aklımıza her gün şu yalanlar üfleniyor: “Evlilik köleliktir”, “Aile çağ dışıdır”, “Bağlanmak zayıflıktır”. Bunlar yalnızca milletimizin inancına değil, var oluşuna açılmış bir savaştır.
Unutma: Aile giderse millet gider. Bu düzenle kafası karıştırılan gençler bizim öz evlatlarımız. Görevimiz bu yalanları açığa çıkarmak, yüzleşmek ve asıl benliğimize dönmektir. Türk milleti bu topraklarda bin yıldır inancıyla, töresiyle ayakta kaldıysa, bu aile yapısı sayesinde olmuştur. Bu yapıyı yıkmaya çalışan her söz, her kurgu, her ses bu toprağa ihanettir.
Bugün susmak, yarını kaybetmektir.
Gençliğimizi bu bataklığa bırakma. Aileyi, evliliği, sadakati yeniden anlat. Okulda, sanatta, sahnede, sözde hep aileyi yücelt. Çünkü aile varsa millet vardır. Nikâh varsa düzen vardır. İnanç varsa gönül dirliği vardır. Yoksa sonunda biz de kalabalıklar içinde kökü kopmuş, yalnız, ruhsuz bir yığın olup çıkarız.
Hoşçakalın
Daha sonraki yazımız bu yazımızın devamı niteliğinde: 'Kadın ve Erkek Kimliği Neden Hedefte? Bozulmuş Zihinle Aile Kurulmaz' olacaktır.