Söze; İstanbul başlıklı beyitlerimden birini naklederek başlıyorum:
"Yedi tepe: Binbir renk, harf çılgın, âşık iklîm;
Her köşe-bucağında muhteşem anadilim!"
İstanbul, bir dünyâ değil, dünyâlar hârikası bir şehirdir!..Tabiî güzellikleriyle, değişik kültürlerin yoğrulup harman olduğu, millî ve İslâmî târihî kıymetlerimizi ve her şeyden önce, onda medfûn mübârek zatların mânevî havasını gelecek nesillere yaşatan muhteşem bir diyârdır!
Yazıma koyduğum başlık, anlaşılacağı üzre, beni üzen, hattâ dehşete düşüren bir haber münâsebetiyledir. Şunu da hemen ifade edeyim ki, dehşete düşmem, sâdece bu haberle değildir. Bizzat devlet yetkilileri de, bunu, bir îtirâf olarak beyân etmişlerdir.
Haberin başlığı şöyledir: "İstanbul yeşil alanda sondan ikinci"
"Son" kelimesi, hangi hususta olursa olsun, hem bize yakışmıyor ve hem de İstanbul'umuza!..
Haber şöyle devam ediyor: "Dünyadaki 50 popüler şehir arasında yapılan araştırmaya göre, kişi başına 410.8 metrekare yeşil alan düşen İzlanda'nın başkenti Reykjavik birinci sıraya yerleşirken, İstanbul listenin 49. sırasında. İstanbul'da kişi başına düşen yeşil alan ortalama 4.9 metrekarede kaldı. İstanbul Büyükşehir Belediyesi ile Çevre ve Şehircilik Bakanlığı'na göre, yasal sınır altında kalan 30 ilçenin altısı 1.21'i ise 8 metrekarenin altında yeşil alana sahip bulunuyor. Reykjavik'i kişi başına 357 metrekare yeşil olan düşen Yeni Zelanda'dan Auckland takip etti. 3. sıradaki Slovakya'nın başkenti Bratislava'da kişi başına 333 metrekare yeşil alan düşüyor. " (Bknz. Yeniçağ Gazetesi, 02 Mayıs 2018, Sf. 16)
Ne yazık ki, bizde, "yeşil zihniyeti", sâdece sözde kalmaktadır.
Peygamber Efendimiz'in: "Kıyametin kopacağını bilseniz elinizdeki fidanı dikiniz" meâlindeki hadîs-i şerîfleri her zaman tekrarlanır da, buna hiçbir zaman riâyet edilmez: Câmilerdeki vaazlarda ve hutbelerde okunur geçilir!..Tabiî ki, bir de siyâsî meydan nutuklarında dillendirilir!..
Kaldı ki, bizde, maalesef, ağacı korumanın ve ağaç budanma bile, bırakınız dînî/İslâmî bir emir olmasını, bir kültür olarak bile idrâkini yaşayamamaktayız. Bu hususta onlarcasını sayabilirim.
Türk milletinin mayasında ve şereflendiğimiz İslâm dîninin özünde bulunan bu içtimâî faaliyette geri kalışımızın sebepleri üzerinde durulmamış, onları araştırmak, hiç de gerekli görülmemiştir.
Çünkü; devlet salâhiyetlileri bile, bizzat kendileri tarafından İstanbul'un ve diğer şehirlerimizin beton yığını hâline getirdiklerini itiraf etmişlerdir. Bunun için; ne kadar "köy" var ise, onları bir araya toplayıp kükremenin ve "büyükşehir"ler meydana getirdik diye övünmenin de hiçbir mânâsı yoktur.
Türkiye ve Türk milleti sevdâlısı, "Ben, mânevî bir Türk'üm" diyen/diyebilen İtalyan Türkolog Ordinaryüs Prof. Dr. Anna Masala, Kültür Bakanlığı tarafından 2000 yılında yayınlanan "Türkiye'ye Aşk Mektuplarım" adlı kitabında: "İstanbul'un güzel olmak için süslenmeye ihtiyacı yoktur." der.
Ben, Anna Masal'nın bu hârika cümlesine şunu ilâve etmek istiyorum: "Yeter ki, siz ey idâreciler, bu güzel şehri betonlaştırıp bozmayın, tahrip etmeyin!.."
Demek ki, Anna Masala kadar, onu sevmemiş/sevememişiz!
Bir şeyi, bir şehri veya birisini sevmek böyle mi olur?
Kaldı ki; bizzat Cumhurbaşkanı: "İstanbul'a ihânet ettik, bundan ben de sorumluyum!" (Basın:21 Ekim 2017) demek durumunda kalmıştır.
O hâlde!!??
O hâlde'si şu...
Şâir Nedim'in (1681-1730) takrîben üç yüz sene önce:
"Bu şehr-i Sıtanbul ki bî-misl ü behâdır
Bir sengine yekpâre Acem mülkü fedâdır
Bir gevheri yekpâre iki bahr arasında
Hurşîd-i cihân-tâb ile tartılsa sezâdır"
(Bu İstanbul şehri ki, değeri misilsizdir/eşsizdir/ona paha biçilemez
Her taşına bütün Acem mülkü fedâdır/bütün Acem mülkü bile onun değerinde değildir
İki deniz arasında yekpâre/tek bir mücevherdir/elmastır
Cihânı/dünyâyı aydınlatan güneşle tartılsa lâyıktır/münâsiptir"
Dediği şehirdir İstanbul!..
Demek ki, Anna Masala yanılmış!!! Niçin mi?
Bir 17. asırdaki İstanbul'a, bir de 21. yüzyıldakine bakınız..Tam ibretlik!..
Tabiî ki, İstanbul, bir numûnedir. Bu bakımdan, diğer şehirlerimizin ve ülkemizin hâlinin de, iyi olduğunu söylemek mümkün değildir.
"En ağaçsız ülke biz değiliz" demekle iftihar edilmez!..
Dünyada orman oranlarındaki yüzdelere bir göz atalım: Japonya 68.0, Endonezya 60.6, Brezilya 60.0, Avusturya 46.8, Kanada 45.8, Rusya 45.5, İspanya 36.7, Almanya 32.8, İtalya 31.2, Yunanistan 31.0, F(ı)ransa 30.6, ABD 30.0, Meksika 25.0, Hindistan 21.9, Türkiye 15.0...
Vaziyet budur!..