“Allahü teâlanın ve Peygamberi Muhammed’in (aleyhisselâm) emirlerine aldırış etmeyenler, beğenmeyenler; asra, fenne uygun değildir, modern ihtiyâçlara kâfi değildir diyenler; Kıyâmet’te Cehennem ateşinden kurtulamıyacaklardır.” (Kur’ân-ı Kerîm; Nisâ Sûresi, âyet14’den. “Türkiye Gazetesi Dînî Terimler Sözlüğü”; C. 1, s. 64’den); “…orada ne ölür, ne dirilir”ler. (Kur’ân-ı Kerîm; Tâhâ Sûresi, âyet 74’den.); “’Kim zikrimden (Kur’ân’dan) yüz çevirirse’ emrime, resûlüme indirdiklerime muhalefet ederse, onun için dünyâda… rahat ve huzuru olmaz, kalbine genişlik verilmez; aksine kalbi dalâlet sebebiyle dar ve sıkıntılıdır. Zahiren nimet içinde yüzse dahi o huzursuzluk, şaşkınlık, şüphe ve tereddüt içerisinde kalacaktır. ‘Ve onu Kıyâmet Günü’nde kör olarak haşrederiz.’ Cehennem dışında hiçbir şeyi göremiyecek şekilde kör olacaktır.
Der ki: ‘Rabbim, beni niçin kör olarak haşrettin? Hâlbuki ben, dünyâda iken gözlü idim/görüyordum’ diyecektir.
‘Allah buyurur ki: Öyle!/Böyledir! Çünkü sana âyetlerimiz geldiğinde onlardan yüz çevirdiğin, onları ihmal ettiğin için biz de sana, seni unutan kimsenin davrandığı gibi davranıyoruz/bugün de sen böyle unutulursun.’
‘Haddi aşıp Rabbinin âyetlerine imân etmeyenleri de böyle cezalandırırız.’ ‘Onlar için dünyâ hayâtında bir azap vardır, âhiret azâbı ise daha şiddetli ve süreklidir.’” (“Kur’ân-ı Kerim ve Türkçe Meali-Elmalılı M. Hamdi Yazır” ve “Muhtasar İbn-i Kesîr Meâl ve Tefsiri; Tâhâ Sûresi, âyet 124-127’den)
Saygıdeğer Okuyucularımız!..
Son “Filistin Olayları”nda âdeta “üç maymun”u oynayan, başta “ABD”, “AB/Avrupa Birliği”, “BM/Birleşmiş Milletler”, “AB/Arap Birliği” ile “Siyon Hizmetkârı Basın-Yayın Kuruluşları” ve bâzı “Siyasî Partiler” bize, yukarıda “serlevha” hâlinde sunduğumuz âyet-i kerîmeleri hâtırlattı. Onların, Âhırette/Kıyâmet Günü’ndeki fecî hâllerinin nasıl olacağına dair gerçekleri, şöylece bir hâfızamızda canlandırdı…
Diyoruz ve de bu his ve düşüncelerle kaleme aldığımız aşağıdaki mısralarımız ile Sizleri başbaşa bırakıyoruz. Kalbî sevgi ve saygılarımızla…
(***)
Yuf olsun, yuflar olsun; bu “kör”e, “dönekler”e;
“Şaşkaloz”a benzerler, “A’râf”a can atarlar!..
Gıpta ederler “O Gün”, “öküze-inekler”e!..
“Zebânîler” yakalar, kollarından tutarlar;
“Nâr-ı Cehîm” kavmine, bunları da katarlar!..
Yuf olsun, yuflar olsun; bu “muhalif zümre”ye;
“Âmentü”ye inanmaz, “lâl: Eşhedü…” demeye;
“Hayvan” gibi yaşamış, gelmiş yeme-içmeye(!)…
“Zebânîler” yakalar, kollarından tutarlar;
“Nâr-ı Cehîm” kavmine, bunları da katarlar!..
Yuf olsun, yuflar olsun; “Gâvur Âşıkları”na;:
“Haç”ına, “zünnâr”ına; hayran “Mâşukları”na;
“Katolik” ve “Ortodoks” ve diğer “şıkları”na!..
“Zebânîler” yakalar, kollarından tutarlar;
“Nâr-ı Cehîm” kavmine, bunları da katarlar!..
Yuf olsun, yuflar olsun; “Çöl Kanunu” diyene;
“Kur’ân-ı Kerîm”ine, “hakaret” eyleyene;
Rabbim ateşler versin, “yaveler” söyleyene!..
“Zebânîler” yakalar, kollarından tutarlar;
“Nâr-ı Cehîm” kavmine, bunları da katarlar!..
Yuf olsun, yuflar olsun; “asr’a-fenne” tapana;
“Müslüman’a ihânet”, “küfre hizmet” yapana;
“Yol: Ehl-i Sünnet” yolu, “Masonizm”e sapana!..
“Zebânîler” yakalar, kollarından tutarlar;
“Nâr-ı Cehîm” kavmine, bunları da katarlar!..
KAYIKÇ’Ali yaz-duyur, sanma “Kirâmen” uyur:
Ne “güzel insanlar” var, “Lebbeyk!” diyorlar: “Buyur!”;
“Aşk”la koşup giderler, işler “hasenât-hayır!..”
Bunları sevmeyeni, düşmanları tutarlar;
“Nar-ı Cehîm” kavmine, onları da katarlar!..
DEREBAHÇELİ/ALİ KAYIKÇI
“BU LÂF CİVA” GİBİ, MİDEME İNDİ!..
* “Oku! Seni yaratan Rabbinin adıyla; Oku!.. Kalem ile yazı yazmayı öğreten de O’dur. O, insana bilmediği şeyleri öğretti. Sakın okumazlık etme; çünkü insan, kendini nasîhate ihtiyacı yokmuş görmekle muhakkak azgınlık eder!..” (Kur’ân-ı Kerîm; Alak Sûresi, âyet 1-7’den)
* “Şâirler(e gelince), …imân edip iyi ameller işleyenler, Allah’ı çok ananlar…” (K. Kerîm; Şuarâ Sûresi, âyet 224, 227’den)
* “Dinin temeli nasihattir”, “Duyduğu hak sözü, bir Müslüman kardeşine söylemek, ne güzel hediyedir.”, “Allahü teâlânın en çok sevdiği kimse, çok nasihat edendir.”, “Her insan hatâ eder. Hatâ edenlerin en hayırlıları, hatâlarından dönenlerdir.”, “Kendisinden faydalanılmayan ilim, Allah yolunda sarf edilmeyen hazine gibidir.”, “Bâzı şiirler, elbette apaçık bir hikmettir…”, “Hikmetli söz müminin yitiğidir. Onu nerede bulursa, hemen alır.”, “Büyüleyici sözler gibi, hikmetli şiirler de vardır...”, “Şâir Hassan’ın sözleri, düşmana ok yarasından daha tesirlidir…”, “Şiir, bir söz ki, güzeli daha güzel, çirkini daha çirkindir...” (Hz. Muhammed “sallallahü aleyhi vesellem”)
* “En çok sevdiğim kimse, bana ayıp ve kusurlarımı haber verendir.”, “Biri benim yanlışımı görür de beni uyarıp o yanlışı düzeltmezse onda hayır yoktur, benden uzak dursun. O kişi beni uyarır ve yanlışın düzeltilmesi konusunda çaba gösterir fakat ben o söze ve kişiye itibar etmezsem, bilsin ki, artık bende hayır yoktur!..” (Hz. Ömer “r. anh”)
* “Kendi görüşünü beğenen kimse, doğruyu bulamaz.” (Hz. Ali “r. anh”-Türkiye Takvimi, 21.05.2021)
* “Kötü kimseyi; kötülüğü ile anma, bir iyiliğini bul, onu söyle. Eğer kötiülüğü din hakkında ise, bid’at ise onu insanlara söyle ve ona uymaktan onları koru!..” (İmâm-ı A’zam Ebû Hanîfe “r. aleyh”-Türkiye Gzt; 25.12.2020, s. 11)
* “Saygılı Kardeşim! Kureyş kâfirleri uğursuzluklarını, aşağılıklarını, taşkınlıklarını arttırdığı zamanda, Müslümanları çekiştirici, kötüleyici şeyler uydururlardı. Peygamberimiz (aleyhi ve âlâ aleyhisselâtü vesselâm) İslâm şâirlerinden birkaçına kâfirleri kötülemelerini emir buyurdu. O şâirlerden biri, Resûlullah’ın önünde minbere çıktı. Herkese karşı kâfirleri kötüleyen şiirleri okudu. O Server (aleyhisselâtü vesselâm), ‘Bu kâfirlerin kötülüğünü açığa vurdukça, Rûhul-Kûds (Cebrâil aleyhisselâm) bununla beraberdir’ buyurdu.”; “Kitap, altın bir kafes, ilim içinde kuştur/Kafesi satın alan, kuşa sahip olmuştur.” (İmâm-ı Rabbânî “kuddise sirrûh”)
* “Türkiye’ye gideceğim. Yeryüzünde iki Türk var ise, biri mutlaka benim. Ben Türk’üm, ama Jön Türk değilim.”, “Arabî nübüvvet lisanı, Osmanlıca devlet lisanı, Uydurukça ise cehennem lisanıdır.” (Seyyid Abdülhakîm Arvâsî “rahmetullahi aleyh” Efendi)
* “Bilgilerin doğru olması kâfi değil. Esas olan yazarıdır. Yazarının rûhâniyyeti satırların arasında dolaşır. Yazan ihlâslı birisi ise, okuyan istifâde eder. İhlâslı değilse, fâsıksa, habîs rûhu kitâba aks eder. Okuyan zarar görür de haberi bile olmaz. İşte, Müslümanlar böyle kitâpları okuyunca kalblerinde bir kararma meydana gelir. Kitâbı yazan, yazdığından daha mühimdir. Temiz su, temiz borudan geçerse temiz olur. Temiz su, pis borudan geçerse temiz olur mu?.. Pis borudan akan sudan şifâ olmaz.” (Hüseyin Hilmi Işık “r. aleyh” Efendi)
* “Bir saat kitap okumak, yarım saat sohbet etmek gibidir.” (Enver Ören “r. aleyh”-İstanbul, 22.02.2013; Sohbetler; c. 1, s. 433, 461)
* “Kesinlikle uydurukça kelimeler kullanılmayacak.” (Nuh Albayrak-Gen. Yay. Yönetmeni; Türkiye Gzt. 02.03.2013, s. 16)
* “Dil giderse, din de gider.” (Türkçe İstiklâlini Kaybetmekte-Rahim Er; Türkiye Gzt, 06.08.2013)
* “Ruhsal, parasal, soyut, boyut, yaşam, eğilim/Ya bunlar Türkçe değil, yahut ben Türk değilim! Oysa halis Türk benim, bunlar işgâlcilerim/Allah Türk’e acısın, yalnız bunu dilerim…” , “Bizce şiir, mutlak hakikati arama işidir… Mutlak hakikat Allah’tır…” , “Şiir, Allah’ı sır ve güzellik yolundan arama işidir… Şiir, türlü tecelli yoluyla Allah’tan gelir; ve bütün bu perdeleri devirerek Allah’a yol açmaya doğru gider…” , “Şâir odur ki; renk, çizgi, ses, ahenk, hacim, pırıltı, ışık, buud, hareket, eda, mânâ, her tecelliyi şiir, şiiri de Allah için bilir…” (N. F. Kısakürek “r. aleyh”; Çile)
* “Türk eriyiz, silsilemiz kahraman/Müslüman’ız, Hakk’a tapan Müslüman…” , “Emr-i bi’l mâruf imiş ehl-i İslâm’ın işi/Nehyedermiş bir kötülük görse kardeş kardeşi!”( M. Âkif Ersoy; Safahât)
* “Kimi zaman ciltler dolusu kitabın yapamadığını bir şiir yapar.” (Namık Kemâl Zeybek-Eski Kültür Bakanı)
* “Yahu biraz da sizi taltif edenleri değil, tenkit ve teklif edenleri dinleyin!.. Bir kere de hakikatleri haykıranları dinleyin!..” (Prof. Dr. Ahmet Maranki-Yeni Akit Gzt; 11.08.2020, s. 6)
* “Türkçemiz, iki büyük menfî harekete muhatap olmuştur. Bunlardan biri, İngilizcedir ki, Millî Eğitim Bakanlığı’nın resmî uygulamasıyla âdeta ikinci ana lisan olarak ilkokul ikinci sınıftan itibâren mecbûrî ders olmuştur; afişlere, reklamlara ve resmî dairelerdeki tanıtım yazılarına kadar ulaşmıştır. Diğeri ise; âdeta bir hastalık hâlini alan ve yine Millî Eğitim Bakanlığı’nın yanlış uygulamalarıyla okul kitaplarına sokulup çocuklara zorla kullandırılan, Türkçe’de karşılıkları bulunduğu hâlde ‘uydurulan kelimeler’dir.” (M. Hâlistin Kukul-Aydın Efesi Dergisi; S. 53, Kasım-Aralık 2019, s. 3)
* “Şiir; bir yürek törpüsüdür, kazır ve kanatır şâirin yüreğini. Oradan başka yüreklere akar. Şiirde; her kelime önce beyinde damıtılır, yürekte demlenir, rûhta mayalanır ve mısralarda dirilir.” (Yavuz Bahadıroğlu “r. aleyh”-Yeni Akit Gzt; 14.12.2019, s. 7)
* “Toplumu ilgilendiren, toplumun leyh ve aleyhinde olan konularda toplumun bilgilendirilmesi, eleştirilerin açık olması gerekir ki, bu yanlışlar toplumda emsal alınıp, sirayeti engellensin.”, “Bizler adil şahidler olacağız. Kural bu! Hakkı söyleyeceğiz. Kınayanların kınamalarına aldırış etmeyeceğiz. Sözü dinleyecek, işe bakacak, doğrusunu kabul edip, yanlışına karşı çıkacağız.” (Abdurrahman Dilipak-Yeni Akit Gzt; 19.06.2020, s. 9)
* “Dost, kulağa hoş geleni söyleyen değil, doğruyu söyleyendir.” (Prof. Dr. Kurtman Ersanlı)
* “Türklüğün vicdanı bir/Dini bir, vatanı bir/Fakat hepsi ayrılır/Olmazsa lisanı bir!..” (Ziya Gökalp)
* “Allah, şiiri hak yolunda kullananlardan râzı olsun!..” (Prof. Dr. Cevat Akşit-Millî Gazete; 27.04.2017, sy. 9)
Saygıdeğer Okuyucularımız!..
2000 yılında yayınladığımız “Mahalleden Bölgeye Samsun”; c. 2, s. 147 ile 2011 yılındaki 4’cü baskısından itibaren de 11’nci baskıya kadar her defasında kendisine ve eserlerine “Samsunlu Şâirler ve Yazarlar Ansiklopedisi”nde yer verdiğimiz “İlâhiyatçı Öğretim Üyesi, Hemşehrimiz Prof. Dr. Sn. Harun Yıldız”ın, eserlerinden biri olan “Geleneksel Algıdan Gerçekçiliğe Hacı Bektaş Velî (Tarihsel Bir Yaklaşım)” adlı kitabının (Bkz: Çizgi Yay. Konya 20016, 200 sy.) 1. Bölüm başlığı altındaki 80’inci sayfasında yapmış olduğu bir aktarım/alıntı’da, “…Anadolu’ya o dönemde Kübrevîlik, Mevlevîlik, Sühreverdîlik, Kâdirîlik ve Rıfâilik gibi Sünnî eğilimli tasavvufî akımların yanında daha çok Horasan’dan gelen Yesevîlik, Vefâilik, Kalenderîlik ve Haydarîlik gibi gayr-i Sünnî bir takım eğilimlere sahip olan değişik tasavvufî akımlara bağlı topluluklar da gelmişlerdi.” demekte ve bu fikrine kaynak olarak da dipnot’ta “Köprülü”yü göstermektedir.
Bu ifadeye en ufak bir tenkîd yapmadan, sonraki sayfalarda, “Ahmed Yesevî”den sitayişle ve “Hacı Bektaş Velî”nin üstâdı olduğundan bahsetmiş olsa bile, bu lâf bize, başlıkta da ifâdeye çalıştığımız gibi, âdeta bir “zehirli civa” gibi midemize oturdu; diyoruz.
Çünkü biz; “Ahmed Yesevî” (rahmetullahi aleyh) Hazretlerini, “Tam İlmihâl Seâdet-i Ebediyye”den, “Türkiye Gazetesi Yeni Rehber Ansiklopedisi”nden ve “Türkiye Gazetesi İslâm Âlimleri Ansiklopedisi” gibi eserlerden tanıyor ve biliyoruz.
Çünkü “Köprülü”yü biz; “Tekin Alp” takma adıyla makâleler ve kitaplar yazan “Moiz Kohen” tarafından kaleme alınmış ve 1936 yılında İstanbul’da Cumhuriyet Matbaası’nda 356 sayfa olarak basılmış “Kemalizm” adlı esere yazdığı “Önsöz”den iyi anlıyoruz. Bu kitabında Moiz Kohen (adı diğer) Tekin Alp, “Kahrolsun Şerifat” diye haykırmakta, Bay Köprülü de buna bir şey demediği gibi, böyle bir küfürnâmeye “önsöz” yazıvermekte de bir beis görmemekte idi.
Diye de ilâve eyliyor ve dahi bu his ve düşüncelerle kaleme aldığımız aşağıdaki mısralarımız ile Sizleri başbaşa bırakıyoruz. Kalbîe sevgi ve saygılarımızla…
(***)
“Bu lâf civa” gibi, mideme indi;
Sana ne deyim ben, “a güzel Hoca?..”
“Köprülü” kaynağın, dinle Sen şimdi:
“Tekin Alp” eliyle, “tüttürdü baca”;
“Kahrolsun şeriat”, diyenler kimdi?..
“Kemalizm” kitabı, “Önsöz”de adı;
“Moiz Kohen” malûm, şen’i muradı;
“İnönü Devri”nde, var saltanatı!..
Sana ne deyim ben, “a güzel Hoca?..”
Onca güzel cümlen, kaçtı hep tadı!..
“On birinci Bölüm: Sayfa doksan dört”;
“Kahrolsun şeriat”, diyene bir “Höst!”;
Niçin dememiştir, edinmemiş dert?
Sana ne deyim ben, “a güzel Hoca?..”
“Kamâl”, “Kemâl” midir? Cevap ola mert!..
“Rahim Er” yazdı, “11.11…(*)”de;
Araştır bi oku, hangi fikirde;
“Moiz: Tekin Alp”la, neyi zikirde?..
Sana ne deyim ben, “a güzel Hoca?..”
“Bu lâf civa” gibi, Üstâdım “Pîr”de!..
“Yesevîlik” için “gayr-i Sünnî bir…
…takım eğilimler”, deyip saçmak kir;
İnsan yazar iken, biraz irkilir!..
Sana ne deyim ben, “a güzel Hoca?..”
“Orada bi dur” der, şöyle dikilir!..
“Doğruya doğru” da, “bu nasıl lâf” de;
“Yanlışta olamam”, ben “bîtaraf” de;
“Doğru-yanlış ayrı”, bu “iki saf” de!..
Sana ne deyim ben, “a güzel Hoca?..”
“Yanlış”a “yanlış” de, “bu büyük gâf” de!..
“Bu lâf civa” gibi, mide zehirler;
Kanlara karışır, ırmaklar kirler;
KAYIKÇ’Ali der ki, “İyi fikirler…
…İyi yazılarla, öne gel Hoca…
…Satırlarda olsun, Hakk’a zikirler!..”
---------------------------------------------
(*): Türkiye Gazetesi, 11.11.2014, s. 3: Kamal”
DEREBAHÇELİ/ALİ KAYIKÇI
“DOĞU TÜRKİSTAN: UYGURYA”
Saygıdeğer Okuyucularımız!..
Bilindiği üzere; “Bafra” ilçemizde 5 yıl önce yayın hayâtına başlamış ve içinde bulunduğumuz bu aya kadar da tam 26 sayı yayınlanmış bir dergi var: “EDEBİCE-Fikir Sanat Edebiyat Dergisi”
Bunun “Genel Yayın Yönetmenliği”ni “Sn. Yaşar Vural” Bey yapmakta ve “mânevî değerler” ile “millî dil anlayışı” bakımından aksayan bâzı yönleri bulunsa da kararlı bir şekilde yoluna devam etmektedir.
“Bahar 2021” tarihli bu son sayısında “Kutlu Altay Kocaova” tarafından kaleme alınmış nefis bir “Araştırma-İnceleme-Değerlendirme” makâlesi var ki, milliyetçi-muhafazakâr gazeteci-yazarlar ve târihçiler yanında bir kısım siyasilerimizin de gözünden kaçmayan bu gerçeği bu kardeşimiz “Doğu Türkistan ve Çin Megalo İdeası” ifadesi ile özetlemiş ki, ancak bu kadar vecîz bir tanım yapılabilirdi; diyoruz ve de bu his ve düşüncelerle kaleme aldığımız aşağıdaki mısralarımız ile Sizleri başbaşa bırakıyoruz. Kalbî sevgi ve saygılarımızla…
(***)
Orda “Mescîd-i Aksâ” var, burada “Suriye-Irak”;
Şurda “Doğu Türkistan”ım; târih, soy köküm: “Uygurya”;
Adam bize “Boş ver” diyor, “Ye… İç… Gez… Toz… Keyfine bak!..”
“Siyon yutsun, palazlansın”, “Sarı Çiyanlar semirsin!”;
“Orda-burda ne işin var? Takma, emperyal kemirsin!..”
Orda “Gazze-Tel Rifat” var, burda “Kuzey Kıbrıs Türk’ü”;
Şurda “Libya-Yemen” var ki, çığırmakta acı türkü;
Orda içten sarar beni, Kırgız-Tacik-Özbek börkü!..
Adam bize “Boş ver” diyor, “Ye… İç… Gez… Toz… Keyfine bak!..”
“Tel-Aviv’e selâmlar çak, hoşnut eyle sen New-York’u!..”
“Tacikistan’dan” kopardı, “Doğu Türkistan: Apardı”;
“Çin-Vietnam Savaşı”nda, yaktı-yıktı hep başardı;
“İsa Yusuf” yaşasaydı, “Keşmir-Aksai” koşardı!..
Adam bize “Boş ver” diyor, “Ye… İç… Gez… Toz… Keyfine bak!..”
“Çin Megalo İdeası”, “Asya-Afrika”ya vardı!..
“Uygurya: A’râf Türkü”dür, “Hür Yaşamak” bir “Ülkü”dür;
“Doğu-Batı” bir bütündür, “Türkistan: Dedem Mülkü”dür;
“Hür doğmuş, hür yaşamıştır; gönlü sanki bir yılkı”dır!..
KAYIKÇ’Ali aç târihi; Hun, Göktürk ve Oğuz’a bak;
Bir yanımda “Timürlenk” var, “Yıldırım”a bin selâm çak!..
--------------------------------------------------------
NOT: Hemşehrimiz, Gazeteci-Yazar M. Aybike Sinan, “Güney Türkistan’da Neler Oluyor?” başlıklı köşe yazısında; “Çin”in, son yıllarda “Afganistan”a nasıl tebelleş olduğundan bahisle bu konuya dikkat çekmektedir. (Bkz: Türkiye Gazetesi-24.05.2021, s. 7)
DEREBAHÇELİ/ALİ KAYIKÇI
“STALİN”DEN “PUTİN”E, “ZULÜMLER” KATAR-KATAR!..
Saygıdeğer Okuyucularımız!..
Bilindiği üzere bir önceki “Doğu Türkistan: Uygurya” başlıklı makâlemizde ; “Bafra” ilçemizde 5 yıl önce yayın hayâtına başlamış ve içinde bulunduğumuz bu aya kadar da tam 26 sayı yayınlanmış bir dergimiz olan “EDEBİCE-Fikir Sanat Edebiyat Dergisi”nden bahsetmiş ve “Sn. Kutlu Altay Kocaova”nın “Doğu Türkistan ve Çin Megalo İdeası” başlıklı yazısını mevzu edinmiş idik.
Bugün de aynı dergide “Kırım Tatar Edebiyatı ve Sanatı” üzerine yazan “Sn. Zafer Karatay”ın bir araştırmasına yer vermek istiyoruz:
Bu yazısına, “Türk-İslâm tarihinde ilân edilen ilk cumhuriyet olan Kırım Halk Cumhuriyeti’nin Başkanı, Kırım-Ukrayna-Litvanya –Polonya Başmüftüsü Numan Çelebi Cihan”ın “Edebiyat; ilim, sanayi, ticaret ve siyasetten önce gelir” veciz sözü ile başlamakta ve sonrasında ise “Kırım Türk Edebiyatı”nı “Edebiyat Tarihçileri”nin “6 Devir”e ayırdıklarından bahsetmekte ve bunların da; “1)- Hanlık Dönemi, 2)- Rus İstilâsı Dönemi, 3)- Tercüman Dönemi, 4)- 1905-1917 Dönemi, 5)- 1917-1944 Dönemi” ve “6)- 1944’ten günümüze kadar olan Dönem” olduğunu vurgulamakta, özet bilgiler sunmaktadır.
Bu örnek araştırma-inceleme-değerlendirme makâlesi ile Sn. Kocaova, “Kırım Tatar Dramı”nı, kısaca da olsa gözler önüne serdiği gibi, “18 Mayıs 1944 Sürgünü”nün 77’nci yılında bize de “Stalin’den Putin’e Zulümler Katar-Katar” başlıklı bir köşe yazısı-şiir yazma şevkini vermiş/ilhâmını da aşılamıştır.
“Üstâd Gazeteci-Şâir ve Yazar Yavuz Bülent Bâkiler”in 8 Ekim 2011 günlü “Türkiye Gazetesi”nin “Düşündükçe” köşesinde yazdığı “Cengiz Dağcı’yı Okudunuz mu?” başlıklı feryâd yazısındaki “Korkunç Yıllar”, “Yurdunu Kaybeden Adam”, “O Topraklar Bizimdi”, “Onlar da İnsandı”, “Badem Dalına Asılı Bebekler” isimli romanlara, bu defa da aynı gazetenin muhabiri “Yılmaz Bilgen” kardeşimize verdiği 21 Mayıs 2021 neşir günlü röportajda Sn. “Cemil Kırımoğlu”nun “Vatanımı Çalmak İstiyorlar” çığlığı eklenmiştir…
Diyoruz ve de bu his ve düşüncelerle kaleme aldığımız aşağıdaki mısralarımız ile Sizleri başbaşa bırakıyoruz. Kalbî sevgi ve saygılarımızla…
(***)
“6 Asırlık Hanlık”, “…44” ile “târümâr”;
“Stalin”den “Putin”e; “sürgün” var, “soykırım” var!..
“Yahûdi”ye dört açan, “Müslüman”a hep kapar;
“Kalpler” “gözlerden kör”dür, “yapan kendine yapar!..”
“Stalin: Büyük Zâlim”, “Putin: O’na Çırak”tır;
“Türk’ün bahtı” gülmüyor; ya “katliâm”, “firâk”tır;
“Kuraklıklar” kopardı, “kıta-kıta ırak”tır;
“Biz: Birlik-Dirlik” deriz, nicesi “yoldan sapar!..”
“…5-17 Dönemi”, “Gaspırallı” önemi;
“Hükûmet” var “Kırım”da, “Tercüman”la dümeni;
“Dil-kültüre” çevirir, “Ant Etkenmen”(*) yepyeni;
“Kıpçaklar” hayât bulur, “Edebî Dil”le Tatar!..
“Tercüman: İstanbul”da, “Tercüman: Taşkent”te var;
“Duvarlar” aşılmakta, “sınırlar” sanki kalkar;
“…17-44 Devri”, “Stalin Zulmü” sarar;
“Gözyaşı-İşkenceler”, mazlûmlar “ölüm” arar!..
“Mayıs 44 Sürgünü”, “yüzde 50” bitirir;
“Kırım nüfusu” erir, “vahşetleri” getirir;
“Sibirya-Urallar”a, tâ… “çöllere” götürür;
“77 yıl” geçmiş; “Tatar, yurdunu arar!..”
“Tatar, yurdunu arar”, “Kırımoğlu” feryâtta;
“Stalin: Baş Zulümcü”, “Putin” de aynı hatta;
KAYIKÇ’Ali diyor ki: “RTE’miz de Dimyat’ta…
…Bin 500 yıllık Kırım, cenderede-A’râf’ta!..
--------------------------------------------------
(*): Ant Etkenmen: Kırım Tatar Türkleri Millî Marşı
DEREBAHÇELİ/ALİ KAYIKÇI
“…60”ın 61’İ
* “Sakın hâinlerin savunucusu olma!..” (Kur’ân-ı Kerîm; Nisâ Sûresi, âyet 105’den)
* “Sakın yeryüzünde fesâd çıkarma. Doğrusu Allah, fesâd çıkaranları sevmez.” (Kur’ân-ı Kerîm; Kasas Sûresi, âyet 77’den)
* “…yeryüzünde fesâd çıkarmaya çalışanların cezası, ancak öldürülmeleri veya asılmaları yahut ayak ve ellerinin çaprazlama kesilmesi, ya da bulundukları yerden başka bir yere sürgün edilmeleridir. Bu, dünyâda onlar için bir zillettir. Âhirette ise onlar için büyük bir azab vardır.” (Kur’ân-ı Kerîm; Mâide Sûresi, âyet 33’den)
* “Doğru yol gösterildikten sonra Peygamber aleyhisselâma uymayan ve îmânda ve amelde mü’minlerden ayrılan kimseyi küfr ve irtidâdda bırakır ve Cehennem’e atarız. O Cehennem, çok kötü bir yerdir.” (Kur’ân-ı Kerîm-Nisâ Sûresi, âyet 104)
* “İçinizden kim irtidâd eder de kâfir olarak ölürse, yaptığı (iyi) işler dünyâda da âhirette de boşa gitmiştir. Onlar o ateşin (Cehennem’in) arkadaşlarıdır. Onlar orada (bir daha çıkmamak üzere) ebedî (sonsuz) kalıcıdırlar.” (Kur’ân-ı Kerîm-Bakara Sûresi, âyet 217)
* “Ümmetim, kötü din adamlarından çok zarar görecektir.” “Hiçbir mü’min (…) mü’mine karşı kâfire yardım etmeyecektir.”, “Mü’minin öldürülmesi, Allah katında dünyânın yok olmasından daha büyük iştir.”, “Mü’minler, birbirlerinin Allah yolunda dökülen kanlarının öcünü almakla mükelleftirler.”, “Bir kimsenin, bir mü’mini sebepsiz yere öldürdüğü kat’i delilerle sabit olunca, öldüren hakkında kısâs hükmü tatbik olunacaktır.” (Hz. Muhammed “sallallahü aleyhi ve sellem”)
* “Her günâh affedilebilir. Her günâhın cezâsı, muhakkak dünyâda verilmeyebilir, âhirete de kalabilir. Ama zalimin cezâsı hem dünyâda, hem âhirette verilmedikçe ölmez.” (Hüseyin Hilmi Işık “r. aleyh”-Sohbetler)
* “Hakiki bir Müslüman, samimi bir mü’min; hiçbir zaman anarşiye ve bozgunculuğa taraftar olmaz.”, Emirdağ Lahikası: “Beşinci esas: Risale-i Nur şakirtlerinin, mümkün olduğu kadar siyasete ve idare işine ve hükümetin icraatına karışmaması bir düstur-u esasîleridir. Çünkü hâlisâne hizmet-i Kur’âniye, onlara her şeye bedel, kâfi geliyor.” (Said Nursî “r. aleyh”)
* “Tarlamızı sürmüşler, haberimiz olmamış. Ekin boy vermiş, şimdi hasat ediyorlar. Bu çocuklar bizim ama İngiliz’e, Rus’a, Şiî’ye, Vehhâbî’ye çalışıyorlar.” (Muhsin Yazıcıoğlu “r. aleyh”)
* “İrtidâd: Müslüman iken, İslâm dînini terk etmek, başka bir dîne geçmek, ateist (dinsiz) ve mürted olmak” (Sözlük)
* “Devlete isyân etmemek, kanunlara karşı gelmemek vâcibdir.” (Tam İlmihâl Seâdet-i Ebediyye; 123. Baskı, İst. 2012, s. 438)
* “Vâcib: Kur’ân-ı Kerîm’de açık olmayarak bildirilmiş veya bir sahabenin açıkça bildirmesi ile anlaşılmış olan emirler. Kurban kesmek, fitre vermek, vitir namâzında kunut duâlarını okumak, (erkekler için) bayram namâzlarını kılmak… gibi.” (Türkiye Gazetesi Dînî Terimler Sözlüğü; c. 2, s. 280)
* “FETÖ”cüler için Kadir Mısıroğlu’nun tespiti: “Bunların kalbi, gâvurdan yana!..” (Türkiye Gazetesi; 24.07.2016, s. 14)
* “Fethullah Gülen, gerçek bir demokrasi kahramanıdır.” (CIA eski Ortadoğu Şefi-Graham Fuller)
* “Hak uğruna vermez bir mangır, hiç uğruna gider tangır tungur (Hayırlı işlere para vermeyenin, yatırım yapmayanın parası öyle bir gün gelir ki işe yaramayan yollarda çarçur olur, boşu boşuna harcanır gider).” (Gemerek’ten atasözleri-Erciyes Dergisi; Şubat 2015, s. 31’den)
* “…Özing asgı bolma budun asgı bol/Budun asgı içre özing asgı bol!..”, “…(Kendi çıkarını kollama, halkın çıkarını gözet/Kendi çıkarını, milletin çıkarı içinde gör!” (Kutadgu Bilig-Yusuf Hâs Hâcib’den)
Saygıdeğer Okuyucularımız!..
Malûmları olduğu gibi; içinde bulunduğumuz bu yıl ve ay, “DP/Demokrat Parti”nin elinden iktidarın alınışının 61’inci yıldönümüdür.
“AK Parti” iktidarına karşı yapılmış olan “15 Temmuz 2016 Darbe Teşebbüsü”nün de 5’nci yılına yaklaşılmaktadır.
Bundan 5 yıl kadar önce, köşe yazısı olarak kaleme aldığımız “Dün Öyle İdiler, Bugün de Böyle” başlıklı bir makâlemizde, bu mevzularla ilgili olarak aynen şunları demiş, sonrasında da bunu “…Ve ‘Millet Destanı Yazdı’ Düny’alem De Gördü” adını taşıyan eserimizin 1-4’ncü baskılarında tekrar sunmuş idik:
Bilindiği üzere; “27 Mayıs 1960 Askerî Darbesi”, “emir-komuta zinciri” içerisinde gerçekleşmiş ve vatandaş/halk kesimi âdeta sus-pus olmuş, o günün “Halk Şâirleri” de yazmış oldukları “Destanlar” ile “Cemal Gürsel”in başında bulunduğu “Askerî Yönetim”e memnuniyet ifâde eden cümleler ile hitap eylemiş idi. Aşağıdaki mısralar, Haziran 1960 ayında çarşı-pazarlarda 25 kuruşa satılan şiirlerden birinde aynen söylenmiş olan duygulardır:
“27 Mayıs gece yarısı/İdareyi ele aldı Türk’ün Arısı/Semaya yükseldi Gürsel’in sesi/Yaşasın-var olsun Gürsel Paşa’mız!..”
Aradan 55 yıl geçtikten sonra 2016 senesinin Temmuz ayına geldiğimizde bu defa sahneye bir başka darbeci güruh çıkmış ki, “Ordu Büyükşehir Belediye Başkanı Sn. Enver Yılmaz” Beyin tespit ve deyişi ile “Paralel Devlet Yapılanması” yerine en uygunu “Paralel İhanet Çetesi” (PİÇ) ile karşı karşıya gelmiş bulunuyoruz…
Biz de “Rahmetli Yazıcıoğlu” gibi, “tarlamızda” biten bu “çakırdikenleri” ile köklü bir mücâdele için yetkililerle birlikte “köklerine kibrit suyu dökülene kadar yola devam!” diyoruz ve dahi bu his ve düşüncelerle kaleme aldığımız aşağıdaki mısralarımız ile Siz Saygıdeğer Okuyucularımızı başbaşa bırakıyoruz… Kalbî sevgi ve saygılarımızla…
( * )
Dün “Türk’ün Arısı”, bugün “FETÖ”cü;
“Mısıroğlu” diyor, “Gâvurdan yana!..”
Çocuklar içinse, “Öcüden öcü!..”
“Ankara, İstanbul”; boyandı kana;
“Askerî-İdarî, Yargı Bölücü!..”
Sahte niyetlerle, “Hizmet!” dediler;
“Ver! Ver! Daha ver!..”, “Himmet!” dediler;
“Hoşgörü” çaldılar, “Zimmet!” dediler…
“Ankara, İstanbul”; boyandı kana;
“FETÖ” “Halife”ymiş, “Ümmet!” dediler…
“Haşhaşî”lik O’nda, “Sabatay Sevi”;
İçi-dışı başka, “fitne”lik evi;
Kâhı “Bektaşî”dir, kâhı “Mevlevî!..”
“Ankara, İstanbul”; boyandı kana;
“Uhrevî” çıkarlar, hepsi “dünyevî!..”
Bunca “Vakıf””, “Dernek”; “Sendika”, “Okul”;
“Devlet içre devlet”, her yere sokul!..
“Firâvun” tıynetli, “Pensi…”de bir kul!..
“Ankara, İstanbul”; boyandı kana;
İçi “fitne-fesât”, hariçten “Nokul!..”
Kalpleri “Vatikan”, hâmisi “Siyon”;
Maaş kesintisi, her ay “Yüzde 10”;
“Gülbekyan”ı geçtin, “Buna ne diyon?!..”
“Ankara, İstanbul”; boyandı kana;
“Bank Asya” desteği, “Milyonla… Milyon!..”
Bunca “General” var, bunca “Amiral”;
“İhanet” etmişler, “PİÇ”leşmiş derhal;
“Meclis”in kararı: “Acilen OHAL!..”
“Ankara, İstanbul”; boyandı kana;
Kardeşler kardeşe, düşmeye mahâl!..
KAYIKÇ’Ali der ki, “Darbeye darbe;
Vatan evlâdıyla, girilmez harbe;
“Pensi…”den öteye, Cahîm’e var be!..”
“Ankara, İstanbul”; boyandı kana;
Şimdi ağlamalar, düşer Zaman’a!..