Kırım Türklerinin sürgün yıllarında başlayan acıları halen devam ediyor. 1944'te başlayan sürgün, 1980'li yıllarda kaldırıldı ama giderken nüfusunun büyük kısmını yollarda kaybeden Kırım Tatarları, dönüşte de yine büyük fire verdi. İmkansızlıktan ana vatanlarına göçemeyenlerin yanı sıra, göçenlerin karşısına da Ukrayna'nın bürokrasisi ve Rus azınlığın saldırıları çıktı. Kırım Türklerinin lideri Mustafa Cemiloğlu, kendi ülkelerinde, en azından Meclis'te hakkaniyetli bir temsil istediklerini söylüyor.
BİR GECEDE VATANLARINDAN SÜRÜLMÜŞLERDİ
BİR GECEDE VATANLARINDAN SÜRÜLMÜŞLERDİ
18 Mayıs 1944 tarihinde Stalin'in kararı ile bir gecede vatanlarından sürülen Kırım Türkleri yıllar sonra yurtlarına döndüler. Fakat sürgün senelerinin acı hatıraları zihinlerde tazeliğini koruyor.
Sürgün yolunda, nüfuslarının yarısını kaybeden Kırım Türkleri, vatana dönüş ümidini hiç kaybetmeden 1980'li yılların sonuna kadar beklediler. 1939 yılı verilerine göre, Sovyetler Birliği döneminde Rusya Federasyonu'na bağlı özerk bir cumhuriyet olan Kırım'da 218 bin Kırım Türkü yaşamaktaydı.
İkinci Dünya Savaşı sırasında Almanların işgal ettiği Kuzey Kafkasya'daki bütün Müslüman halklar için sürgün fikrini gündeme getiren Sovyet İçişleri Halk Komiseri Beriya, Kırım Türkleri için de aynı sonu düşünmüştü. 1944'ün Nisan ayında Kırım Özerk Cumhuriyeti'nin Sovyet karşıtı unsurlardan temizlenmesi gerektiğini belirten bir talimatname yayınlandı. Devlet Güvenlik Komitesi'nin bizzat Stalin tarafından imzalanan 11 Mayıs 1944 tarihli ve 'çok gizli' ibareli kararı, Kırım Türkleri için acı dolu yılların habercisiydi.
18 Mayıs gecesi evlerinden çıkarılan Kırım Türkleri, yanlarına hiçbir şey almadan, zorla bindirildikleri vagonlarda günlerce süren yolculukta, açlığa ve susuzluğa dayanamayarak nüfuslarının yarısını kaybettiler.
KIRIM, UKRAYNA'YA BIRAKILMIŞTI
Stalin döneminde aynı kaderi paylaşan diğer Müslüman halklar gibi, Kırım Türkleri de nüfuslarının yarısından fazlasını bu uzun yolculukta ve gittikleri çalışma kamplarında yitirirken, Kırım'ın Özerk Cumhuriyet statüsü 1945 yılında iptal edilerek, bölge 1954 senesinde Ukrayna yönetimine bırakıldı.
Stalin'in ölümün ardından yönetime gelen Nikita Kruşçev, sürgün edilen Müslüman halkların geri dönüş yolunu açarken, Kırım Türkleri bu halklara dâhil edilmedi. 1967 yılında sadece itibarları iade edilen Kırım Türkleri vatanlarına dönüş için 21 sene daha beklediler. 1988 yılında Kızıl Meydan'daki kitlesel gösterilerin ardından çıkan izinle birlikte Özbekistan'dan Kırım'a doğru dönüşler başlamış, geri dönenlerin sayısı 1991 yılında 200 bini aşmıştı.
AZINLIK DURUMUNA DÜŞTÜLER
Ancak aradan geçen süre içinde Kırım'da Rus nüfusun sayısı arttı ve geri dönen Kırım Türkleri kendi vatanlarında azınlık durumuna düştüler. 1991 yılında yapılan referandumla yeniden 'Özerk Cumhuriyet' statüsünü kazanan Kırım'da, bugün 100 sandalyeli parlamentonun sadece 5 üyesi Kırım Türklerinden oluşuyor. Oysa Kırım Türkleri bölge nüfusunun yüzde 13'üne sahip. Sayıları 300 bine yaklaşan Kırım Türkleri; büyük güçler arasında çetin bir rekabetin yaşandığı bu stratejik bölgede var olma mücadelesini sürdürmekteler.
KIRIMOĞLU: KIRIM'DAKİ RUSLAR DAHA ŞOVENİST
Mustafa Abdulcemil Kırımoğlu, "Kırım Türklerinin bugün bölgesel parlamentoda nüfusu oranında temsil edilemediğini ve mevcut yönetimin Stalin'e benzer eylem içinde olduğunu" söyledi.
TRT Türk'te yayımlanan Dünya Gündemi programında Kırımoğlu ile bir söyleşi yapıldı.
Sayın Kırımoğlu, hayat hikâyeniz biraz da Kırım Tatarlarının son 70 yılını özetler mahiyette... Sürgün döneminde siz bir yaşındaydınız ancak hiç görmediğiniz vatanınız için mücadele etmeye karar verdiniz. Ve Kırım Türkleri, mücadeleniz sayesinde vatanlarına kavuştu. Bu sürecin ardından bakacak olursak, 2010 yılına kadar 8 Kırım Türkü'nün temsil edildiği 100 sandalyelik bölgesel parlamentoda bugün bu rakam 5 Kırım Türkü'ne düştü. Mevcut hükümetle ilişkileriniz nasıl?
1994 yılı seçimlerinde kota ayrılmıştı. Kırım Tatarlarının nüfus oranına göre, bu çok uygun bir sistemdi ama bu yalnız tek seferlik bir uygulamaydı. Maalesef şimdi durum böyle. Aslında bundan önceki mahallî seçimlerde durum daha iyiydi çünkü parti esasında oran sistemi vardı. Şimdi yarı yarıya çoğunluk sistemi ve oran sistemi var. Çoğunluk sisteminde temsilcilerimizin hiç seçilme ihtimali kalmıyor çünkü hiçbir bölgede bizim temsilcimiz seçilecek kadar nüfusumuz yok çünkü Kırım Tatarları dağınık yaşıyorlar. Bu konuda şimdi uluslararası kongre düzenlemek istiyoruz. Orada bu konu da konuşulacak. Hiç olmazsa, bizim nüfus oranımıza göre temsilcilerimiz olması lazım. Yani en azından yüzde 13 olması lazım. Kırımlılara karşı bu kadar net bir tavır, sadece Stalin zamanında reva görülmüştü.
Kırım yarımadasında çoğunluk Ruslardan oluşuyor. Burada bulunan Ruslar aslında Rusya'da yaşayan Ruslar gibi değil, daha şovenler... Kırım'da yaşayan Ruslar, Kırım Tatarlarına karşı ne kadar nefret dolu sözler söylerlerse, Rusya'da yaşayanların sempatisini o kadar çok kazanacaklarını düşünüyorlar. Aslında, gerçekten de öyle. Yakın zamanda bir Kırım gazetesinde sosyolojik bir araştırma yayınlandı. Araştırma burada yaşayanların yüzde 84'ünün Stalin'i büyük bir lider olarak gördüğünü ve Kırım Tatarlarına uyguladığı baskının doğru olduğunu düşünüyorlar. Bu toplumun ne kadar hastalıklı bir zihni olduğunu gösteriyor. Dünyada Stalin taraftarları arasında bir fark yok. Hepsi faşist. Ama burada yaşayan Rusların gözünde büyük bir kahraman. Böyle çerçevede yaşayan Kırım Tatar halkının vaziyeti kolay olmayacak.
Bütün bu süreçte Türkiye ile olan ilişkileriniz, Kırım Türklerinin, Türkiye'ye olan bakışı ve aynı zamanda Türkiye'nin Kırım Türklerine olan bakışına yaklaşımınız nelerdir?
Türkiye, tabii bizim sosyal ve ekonomik meselelerimizi çözmemiz için epeyce destek veriyor ama bizim için en önemlisi manevi destektir. Arkamızda Türkiye gibi kuvvetli bir devlet olması bizim için çok önemli. Bu beni çok sevindiriyor. Ukrayna cumhurbaşkanının bir Türkiye ziyaretinde başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın bir konuşması beni çok sevindirmişti. Türkiye başbakanı bizim için Ukrayna cumhurbaşkanına "sizin toprağınızda, sizin ülkenizde bizim akrabalarımız yaşıyor" demişti. Kırım Tatarları, bugün Türkiye ve Ukrayna arasında bir dostluk köprüsüdür. Ama bu köprünün ne kadar sağlam olacağı, onların durumuna bağlı. Bu gibi mesajlar bizim için çok önemli. Geçen yıllarda maalesef böyle mesajlar verilmiyordu.