"Kızlı-erkekli" konuşmalardan Hoca Ahmed Yesevî'yle ilgili okuma yaparken haberdar oldum. Akabinde Pîr-i Türkistan'ın hayatından bir kesit aktaran aşağıdaki satırlar gözüme çarptı. Yesevî Hazretlerinin Anadolu'ya gönderdiği Horasan Erenleri, Selçuklu-Osmanlı medeniyet çizgisinin inşâsında çok büyük hisseye sahiptirler. Alıntılayacağım "menkîbe", güncel tartışmamızdan farklı bir zaman ve bağlama ait. Yine de, "bize" ait pencerelerden bakmak isteyenlere Yesevî üslûbu bazı şeyler gösterebilir:
"Halîfe Ahmed’in sohbetinde 22.000 müftü, 60.000 seyyidzâde, 10.000 Hârizmli imamzâde, 10.000 âlim, 90.000 velî, 8.000 abdâl ve 12.000 avcı (cânver endâz) vardı. Tekkelerinde kadın erkek (birlikte) raks ederlerdi (zikir eşliğinde semâ ederlerdi). Ansızın Arap (ülkeleri) yönünden bir cemâat kırk dervişle birlikte geldiler. Halîfe Ahmed’e: “Kadın erkek zikir ve semâ ediyorlar, bu nasıl olur?” diye sordular. Halîfe Ahmed bir ateşi pamuğa sardı, kutuya koyup ağzını kapattı ve onların eline verdi. Onlar kendi memleketlerine döndüler. Mısır’ın (bir) şehrinde, büyük câmide, kalabalık bir insan topluluğu içinde (kutuyu) açtılar. Gördüler ki ateş pamuğa zarar vermemiş hatta hiç tesir etmemiştir. Dediler ki: Hâce Ahmed bize bir işâret verdi yani “bizim sohbetimizde kadın erkek işte böyledir” (beraber olmaları gönüllerine zarar vermez) demek istedi. Arap şeyhleri: “Halîfe Ahmed bizim pîrimizdir” dediler."
(İmam Sığnâkî, Menâkıb-ı Ahmed-i Yesevî, Dr. Necdet Tosun neşri)
Her toplum, değerlerini canlı tutmak, kuşaktan kuşağa aktarmak ister. Alevleneceği anlaşılan yeni gündemimize, bu temel motivasyonla bakıyorsanız devletin yerini ve sınırlarını iyi tayin etmeniz gerekir. Türkiye'de, devletin kız-erkek yurtlarıyla ilgili düzenlemelerine ve denetimlerine karşı ciddi bir itiraz yok. Evler söz konusu olduğunda ise değerleri savunmak adına tartışmaya taraf olanlar; meseleye merak/tecessüs yasağı, mesken mahremiyeti ve temel özgürlükler gibi diğer ilkeleri gözeten Yesevî nefesli bir irfânla yaklaşamadıkları takdirde yeni ve yıpratıcı kavgalar kapımızda demektir...
"Halîfe Ahmed’in sohbetinde 22.000 müftü, 60.000 seyyidzâde, 10.000 Hârizmli imamzâde, 10.000 âlim, 90.000 velî, 8.000 abdâl ve 12.000 avcı (cânver endâz) vardı. Tekkelerinde kadın erkek (birlikte) raks ederlerdi (zikir eşliğinde semâ ederlerdi). Ansızın Arap (ülkeleri) yönünden bir cemâat kırk dervişle birlikte geldiler. Halîfe Ahmed’e: “Kadın erkek zikir ve semâ ediyorlar, bu nasıl olur?” diye sordular. Halîfe Ahmed bir ateşi pamuğa sardı, kutuya koyup ağzını kapattı ve onların eline verdi. Onlar kendi memleketlerine döndüler. Mısır’ın (bir) şehrinde, büyük câmide, kalabalık bir insan topluluğu içinde (kutuyu) açtılar. Gördüler ki ateş pamuğa zarar vermemiş hatta hiç tesir etmemiştir. Dediler ki: Hâce Ahmed bize bir işâret verdi yani “bizim sohbetimizde kadın erkek işte böyledir” (beraber olmaları gönüllerine zarar vermez) demek istedi. Arap şeyhleri: “Halîfe Ahmed bizim pîrimizdir” dediler."
(İmam Sığnâkî, Menâkıb-ı Ahmed-i Yesevî, Dr. Necdet Tosun neşri)
Her toplum, değerlerini canlı tutmak, kuşaktan kuşağa aktarmak ister. Alevleneceği anlaşılan yeni gündemimize, bu temel motivasyonla bakıyorsanız devletin yerini ve sınırlarını iyi tayin etmeniz gerekir. Türkiye'de, devletin kız-erkek yurtlarıyla ilgili düzenlemelerine ve denetimlerine karşı ciddi bir itiraz yok. Evler söz konusu olduğunda ise değerleri savunmak adına tartışmaya taraf olanlar; meseleye merak/tecessüs yasağı, mesken mahremiyeti ve temel özgürlükler gibi diğer ilkeleri gözeten Yesevî nefesli bir irfânla yaklaşamadıkları takdirde yeni ve yıpratıcı kavgalar kapımızda demektir...