Mısır’da yaşanan darbe Türkiye’nin gündemini belirledi. Gündemi belirlemesi ve önemi, sadece Ortadoğu coğrafyasında yaşanan hareketlilik, dünyayı demokratikleştirme (!) çabalarına darbe vurulmuş olması ya da ABD, İsrail ve Avrupa ülkelerinin konuya yaklaşımındakisoğukkanlılık değil; BOP ile övünen ve yüzünü Ortadoğu’ya dönerek hareket eden bugünkü Türkiye hükümetinin, en ufak bir aksaklıkta, Mısır gibi yalnız kalacağının görülmesinden... Mısır, Ortadoğu merkezli bir siyaseti kendisine düstur edinen ve İslam birliği ve kardeşliğine güvenenlerin, yine güvendikleri ülkeler tarafından nasıl görmezden gelineceğini, “kendi derdi” dercesine nasıl yok sayılacağına örnek oldu…Mısır, BOP denilen projenin, Müslümanların projesi olmadığını, dolayısıyla projeyi isteyen kimse, onun isteği dışında bir şey yapılamayacağını gösterdi. Mısır, destekle gelenin aynı destekle gideceğini gösterdi, bütün dünyaya…
Mısır, Türkiye’nin Ortadoğu ülkelerine benzemediğini de gösterdi aslında… Haftalarca Taksim için Tahrir benzetmesi yapıldı; Taksimden Türk Baharı çıkacak mı diye münazara edildi. Taksim, Tahrir olmaz; Türkiye bir bahara ihtiyaç duymaz. Çünkü Türkiye Cumhuriyeti kurulurken, kurucusunun (nur içinde yatsın) öngörüsü yüksekti. Demokratik bir ülkenin temellerini atarak, uzun bir tecrübe sürecinde ülkenin vakit kaybetmesine ve bugünlere hazırlıksız gelmesine engel oldu. Bugün eğer Batılı ülkeler bize demokrasi getirmeye çalışamıyor, “AB standartları”nda (!)dayatmalarla maçı idare ile yetiniyorlarsa, herkes bilmeli ki,bunun mimarı Rahmetli Mustafa Kemal Atatürk’tür. Haddi olmayan kimseler tarafından Türklüğü, Müslümanlığı tartışılan Mustafa Kemal Paşa, Türklerin devlet geleneğini çağın gerekleri ile harmanlayarak bir sistemin temellerini atmıştır. Öngörüsü yüksektir, dâhili ve harici –bu kelime hoşunuza gitse de gitmese de öyledir, sevgi pıtırcıklığıyapmaya gerek yoktur- “düşmanların” yapabileceklerini görmüştür. Hâsılı, bu ülkeden bir Tahrir çıkmaz; bu ülke köklü bir devlet geleneğine ve Mustafa Kemal Paşa gibi bir kurucuya sahiptir… Mısır’daki son durum, şu soruyu da akla getiriyor: Ortadoğu’nun kıvama gelmesini bekleyen güçler için Radikal İslamcı Hareketlerin miadı doldu mu? Eğer öyle ise sırada ne var? Ilımlı İslam ile Orta Asya mı? Her ne şekilde olursa olsun İslam coğrafyası, dünya için önemli ve her şekilde tehdit altında. İslam coğrafyasını tehdide açık hale getiren en önemli sebeplerden biri de,İslam’ın doğasına aykırı olarak, yönetimlerdeki ve farklı sebep ve şekillerle İslam söylemlerinde bulunanlardaki “riyakârlık” ve “adaletsizlik”tir. Pek çok örnek verilebilir, özellikle siyasi olarak, ancak yakın zamanda Mısır’ın yalnız kalışı dışında, en iyi örnek Doğu Türkistan ve Irak Türkmenlerinin, Müslüman coğrafyanın bir parçası olmalarına karşın yalnız bırakılmaları, daha da acısı görmezden gelinip, terörist (!) ilan edilişidir.Dünyadaki diğer Müslümanlar için sözlü de olsa gösterilen tepkiler Doğu Türkistan ve Irak Türkmenleri için gösterilmedi. Bakıldığında bu Müslümanların diğerlerinden tek farkının Türk olmaları olduğunu görüyorsunuz. Yani Müslümanlar, “ırkçılık” yaparak dine, adalete, insan haklarına aykırı bir tutum takınıyorlar. Müslümanın mazlumluk derecesini ırkına göre belirleyen bir coğrafya, açıktır ki, bir birlik oluşturamaz… Müslümanı ırkına göre görmeyi tercih eden biryönetimin, istediği kadar İslam’ı diline dolasın, adaletine, hoşgörüsüne güvenilemez…Çocukların sokak ortasında fiziksel istismar görüntülerine rağmen, “onlar terörist” diyen, Diyanetinde hediyeler sunan bir hükümet, istediği kadar“AB standartlarında” insan hakları savunucusu olsun, insan haklarından bahsedemez…Sonuç olarak gerek Mısır, gerek Doğu Türkistan ve Irak Türkmenlerinin sahipsizliği, yalnızlığı, gerek Hocalının hiç yaşanmamış sayılışı ve diğerleri, bu topraklarda kendine Müslüman diyen Müslümanımsıların riyakârlığının bir sonucudur… gazete2023/Ayşegül DOĞRUCAN
Gündem
10 Temmuz 2013 - 22:58
Güncelleme: 10 Temmuz 2013 - 23:06
İKİNCİ TAHRİR VE TAKSİM'İN TAHRİR OLAMAYACAĞI
Yazar Ayşegül DOĞRUCAN gazete 2023'te kaleme aldığı makalede önemli bir konunun altını çiziyor ve soruyor; "Mısır’daki son durum, şu soruyu da akla getiriyor: Ortadoğu’nun kıvama gelmesini bekleyen güçler için Radikal İslamcı Hareketlerin miadı doldu mu? Eğer öyle ise sırada ne var? Ilımlı İslam ile Orta Asya mı?
Gündem
10 Temmuz 2013 - 22:58
Güncelleme: 10 Temmuz 2013 - 23:06