MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, partisinin grup toplantısında “Milli eğitim sistemini eleştirerek; AKP hükümeti milli eğitim sisteminin ahengini bozmakla kalmamış, yarınlarımızı sabote etmiştir.” dedi.
Milli eğitim sisteminde bir çok surunların olduğunu söyleyen bahçeli: “Geleceğimizin teminatı sevgili çocuklarımızın siyasi dürtülere, siyasi emellere kurban verildiğini de üzülerek görüyoruz.AKP hükümeti milli eğitim sisteminin ahengini bozmakla kalmamış, yarınlarımızı sabote etmiştir.Bizi kaygılandıran en temel meselelerden birisi eğitim ve öğretimdeki millilik vasfının küllenmiş ve karartılmış olmasıdır. Bu durum milli bekamız ve milli varlığımız açısından ilave riskler doğurmuştur. Eğitim ve öğretim sistemi üzerindeki keyfi oynamalar, sorumsuz ve gayri milli tercihler öğrenci-öğretmen arasındaki uyum ve bağı çarpıtmış ve dejenere etmiştir.” dedi.
Milli eğitim yapısı içinde devrilmedik çam, kırıp dökülmedik değer bırakılmadığını iddia eden Bahçeli; Başbakan Erdoğan’ın iptidai mizacı, otoriteryen eğilimi eğitim ve öğretim hayatını baştan sona kasıp kavurmuş, sisteme ağır hasar vermiştir. Öğretmenlerimiz, öğrencilerimiz ve veliler sürekli değişen, çocuk oyuncağına dönen sistem arayışlarından bunalmış ve usanmıştır. Başbakan’ın reform diye gündeme getirdiği her yeni düzenleme artan problemlere, yayılan uyum zorluklarına, yoğunlaşan kafa karışıklıklarına fazlasıyla önayak olmuştur. Sonuç olarak da ufuksuz, ruhsuz, vizyonsuz, mefkûresiz bir eğitim sisteminin direkleri dikilmiş, kirişleri kurulmuş, çatısı örülmüştür.”dedi.
Devlet Bahçeli Şöyle devam etti:
Halen atama bekleyen öğretmen çilesi bitmemiş ve bu çerçevedeki yaklaşık 350 bin öğretmenimizin sesi işitilmemiştir.
6 Şubat günü yapılan 10 bin öğretmen ataması ise sadece pansuman işlevi görecektir.
ÖĞRETMENLERİMİZİN FERYATLARI DUYULMALI
Biliyorum, milli eğitim kadrosuna katılmak için gün sayan, dayanacak mecalleri kalmayan yüzbinlerce kardeşim zor durumdadır.
Çaresizlik içinde kıvranan öğretmenlerimizin öğrencilerine ve sınıflarına kavuşmaları geciktikçe psikolojik tramvalar ve intiharlar sıklaşmaktadır.
Geçtiğimiz günlerde atanamadığından dolayı hayatına son veren Sakarya Üniversitesi Felsefe Bölümü mezunu Canan Doğan bizi çok üzen en son kayıp olmuştur.
Atamayı dört gözle, sabırsızlıkla ve zorluklara katlanarak bekleyen öğretmenlerimizin feryatları duyulmalı, bu sosyal kangren tedavi edilmelidir.
Sormak istiyorum ki, Başbakan Erdoğan her tarafa harcayacak para bulmuştur da, sıra öğretmenlere gelince mi bütçe imkânlarını hatırlamıştır?
Suriyeli sığınmacılara 2,5 milyar doları yağmur gibi saçarken veren el olmuştur da, konu öğretmenler olunca mı anında araziye uymuştur?
Ayakkabı kutularına deste deste para dizen rüşvetçi iktidar, emeklerinin karşılığını isteyen kardeşlerimize kalp gözünü kapatmamalı, vicdanen duyarsız durmamalıdır.
Sorgulamamız gereken şu çelişkileri hepinizin takdirine sunuyorum:
Taktıkları kol saatinin fiyatı 700 bin lirayı bulan bakanlar her şeye layıktır, fakat öğretmenlerimizin karın tokluğuna çalışmaya talip olmaları bile çok görülmektedir.
Para kasalarına tıkıştırılan milyon dolarlarla azan bakan çocukları, iş takibi yapan, işadamlarını markaja alan, kamu arazilerini zimmetine geçiren Başbakan çocukları masumdur, komplo kurbanıdır; ancak hakkını isteyen öğretmenler suçlu ve hadlerini aşmaktadır.
Başbakan’ın birinci derece sit alanlarına villa yapması, devlet hazinesini ona buna peşkeş çekmesi normaldir, ama öğretmenlerimizin çalışmak istemeleri, hakları olan siyasi tasarrufu talep etmeleri anormaldir, falsolu davranışa girmektedir.
Sayın Başbakan böylesi vicdansızlık, böylesi adaletsizlik emin ol ki, ne Angola’da, ne Zambia’da, ne Tanzaya’da, ne Uganda’da ne de Honduras’da vardır.
Hükümet Türkiye’yi her zeminde küçük düşürmekle kalmamış, milyonlarca Türk vatandaşını yokluğa, yoksulluğa, açlığa, muhtaçlığa terk etmiştir.
Nasılsa Başbakan’ın işleri tıkırındadır.
Nasılsa kurduğu soygun çarkının haram geliri kendisine akmaktadır.
Deve kuşunun başı nasıl kuma gömülüyse, bunların başı da kutulara girmiştir.
Şu anda atanamayan her mazlumun, ücretli köleliğe maruz kalan her eğitim neferinin vebali Başbakan’ın omuzlarındadır.
Türkiye’nin muazzam bir öğretmen açığı varken, devletimizin imkanları kadrolu öğretmen istihdam etmeye yetecekken, atanamayanlara ek olarak, herhangi bir güvencesi olmayan öğretmenleri ücretli çalıştırmak da ahlaken ve hukuken sorunludur.
Şu müjdeyi açık açık muhataplarına bildiriyorum:
Milliyetçi Hareket Partisi’nin iktidarında öğretmen açığı kapatılacak, atanamayan bir öğretmen dahi kalmayacaktır.
Izdırap içindeki kardeşlerim merak etmesinler, kasalarını dolduranların sandıkları boşalacak; milli irade kabarık faturayı ilk olarak 30 Mart’ta bu sefalet yuvalarına kesecektir.
BİZİM DERSHANELERE BAKIŞIMIZ NET, DURUŞUMUZ BELLİDİR.
AKP iktidarı her alanda olduğu gibi milli eğitim sistemini de yozlaştırmış, yalana ve dolana mahkûm etmiştir.
Eğitim ve öğretim hayatının siyaset ve saltanat aracı yapılması milletimize karşı işlenmiş en adi suçlardan birisi olmaya adaydır.
Görüyorsunuz, dershaneler konusu üzerinde estirilen fırtına gittikçe kuvvetlenmektedir.
Başbakan’ın kin ve garaz dolu tutumu dershanelerin siyasetin gündemine oturmasına neden olmuştur.
TBMM’ne sevk edilen dershaneleri içine alan Kanun Tasarısı’nın kendi içinde birçok tutarsızlığı ve tartışılacak yönü olduğu her türlü izahtan varestededir.
Şunu hemen söylemek isterim ki,
Hatırlarsanız, bu kapsamdaki yorum ve değerlendirmelerimizi en son olarak 19 Kasım 2013 tarihli Meclis Grup toplantımızda açıklamıştık.
Hükümet dershaneler bazında sürdürdüğü gerginlik politikasını, yıllarca beraber yürüdüğü ve işbirliği yaptığı camiayı cezalandırma fırsatı olarak görmektedir.
Bu bize göre oldukça sakıncalı ve yanlış bir tavırdır.
Yani dershanelerin kapatılması bir ihtiyacın eseri değil de, sürekli ivme ve mevzi kazanan sürtüşmenin cephanesi olarak telakki edilmektedir.
Başbakan Meclis’teki sayısal çoğunluğuna güvenerek mücadele ve kavga ettiği grubu sindirmek ve zorda bırakmak için her yolu denemektedir.
Bir defa böylesi akıl tutulması dershanelere dürüstçe bakılmadığına, kapatılmayla ilgili hedefin hakikaten de isabetli olmadığına delildir.
Daha önce de dile getirdiğimiz gibi, dershanelerin kapatılması ilkesel düzeyde benimsediğimiz bir husustur.
Fakat öncelikle dershanelerin ihtiyaç olmaktan çıkarılması ve milli eğitim sisteminin beklentileri yeterince karşılaması lazımdır.
Evlatlarımızı dershanelere mahkûm eden yürürlükteki bozuk ve bulanık sistem değişmeden yapılacak her hamle, alınacak her karar boşlukta kalacak, bir ayağı sakat olacaktır.
Öğrencilerimizi dershane kapısına mecbur eden sistem tüm yönleriyle ele alınmadan, dershanelerin tedrici olarak kapanmasına dönük gerekli planlama, hazırlık ve alt yapı oluşturulmadan, bu meyanda sırf hesaplaşma adına öfke saçmak doğru ve insaflı mıdır?
Yine merak ediyoruz ki, Başbakan’ın dershaneleri kapatma inadında Oslo’daki müzakerelerin de tesiri var mıdır?
Ağzının perhizi olmayan, dilinin ayarı kalmayan, zihninin dikişleri sökülen Başbakan’ın şuursuzca davranması şüphesiz ki kendisine kaybettirecektir.
Dershane kapatma meselesini silah gibi kullanan, eğitim hayatının dokusunu zedeleyen bu zihniyet dikkat etsin ki, tuttuğu namlunun ters tepmesi direkt kendisini vuracaktır.
Bizi düşündüren bir başka mesele ise, dershanelerde görev yapan öğretmenlerin KPSS şartı aranmadan, yalnızca sözlü sınavla Milli Eğitim sistemine dahil edilmeleriyle ilgili hazırlıktır.
Bu haksız, ucube ve sorunlu kararın adaletsizliğin tescili olacağını şimdiden söylemek ve bildirmek isterim.
Dershane öğretmenlerini mülakatla alma niyetinde olan hükümet, acaba atanamayan, yıllardır gözyaşı döken kardeşlerimize ne diyecek, bahane olarak neyi gösterecektir?
Atanamama zulmüne uğrayan öğretmenlerimizin suçu ve günahı nedir?
Burnu Kaf Dağı’nda olan Başbakan söz konusu haksızlığın tarafı ve sahipleneni olmaktan vazgeçmelidir.
AKP ÖĞRETMENLİĞİ ADI ALTINDA YENİ BİR KARİYER GRUBU OLUŞTURULUYOR
Ayrıca dershane kamuflajı altında ataması yapılan öğretmenlere, en az bir yıl çalışmalarının hitamında şayet disiplin cezası almamış ve belirlenen performans kriterlerine göre başarılı olmuşlarsa yazılı ve sözlü imtihanlara tabi tutulmaları getirilecektir.
Anlaşılan memuriyete yeni başlayan öğretmenlerimiz siyasi görüşlerine ve hükümete yakınlıklarına veya uzaklıklarına göre değerlendirmeye alınacaklardır.
Kim ne derse desin bu fahiş hata yasalaşırsa, öğretmenlerimizin iş güvencesi tehdit altına girecek, yandaşlık özendirilecek, AKP öğretmenliği adı altında yeni bir kariyer grubu oluşturulacaktır.
Başbakan ve hükümetinin Milli Eğitim Bakanlığı’nda Müsteşar dışındaki tüm üst düzey kadroları boşaltma, tüm makamları tasfiye etme sinsiliği de yeni ve şiddetli bir kadrolaşmanın habercisi olarak okunmalıdır.
Dört yıl ve üzerindeki okul müdür ve yardımcılarını bile hedef alan hükümet yangına adeta körükle gitmektedir.
İnancım odur ki, TBMM’nin saygın üyeleri Başbakan’ın egolarına, akıl karı olmayan siyasi yanlışlarına ve nihayetinde milli eğitim üzerindeki tahribatlara izin vermeyeceklerdir.
Aydınlık yarınlarımızın hazırlayıcısı, umutlarımızın kaynağı muhterem öğretmenlerimiz Başbakan’ın ipini çekecek, kendilerine reva görülen zorbalıkların, hukuksuzlukların bedelini inşallah ödetecektir.
Öğretmenlerimiz bugünleri unutmamalıdır.
Günü saati geldiğinde kalem tutan elleriyle Başbakan’ın üzerini çizmeli ve demokratik güçlerini dosta, düşmana göstermelidirler.